GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
25 Haziran 2011 Cumartesi

Bir fil daha!

Nasrettin Hoca ile köylünün fil hikâyesini duymayanınız kalmamıştır sanırım.
Timur’un Anadolu’yu işgali sırasında her köye bir fil dağıtılır.
O dönem ordunun en görkemli gücü olan fillerin bakımı köylüye ihale edilir ya da.
Köylü fili doyuramaz. Gün olur, isyan noktasına gelinir.
Ve Hoca’ya dert yanarlar.
‘Bu filler doymuyor, elimizde avucumuzda ne varsa gitti, çıkalım Timur’a fili iade edelim, bize önderlik et’
Hoca teklifi kabul eder.
Ahali ile birlikte Timur’un sarayına kadar yürürler.
Kapıya yaklaşmadan önce ahali birer ikişer sıvışır. Timur’un gazabından korkan köylü, Hoca’yı yalnız bırakmıştır.
Timur’un sarayının kapısına kadar gelen Hoca arkasına baktığında anlar acı gerçeği.
Timur’un huzuruna çıktığında da konu köylüye dağıtılan fillere gelir.
Timur’un, ‘Ne o Hoca, fillerde bir sıkıntı mı var?’ dediğinde Hoca’nın cevabı manidardır. Olur mu efendim? Köylü o kadar memnun ki, bir fil daha istiyoruz.
*
CHP’nin son sürecinde yaşananlar biraz bu hikayeyi andırıyor.
Meseleyi CHP’nin geleceği açısından değil de birilerinin koltuğu açısından değerlendirenler, gelinen noktada bir fil daha istiyor. CHP İzmir örgütü kurultay talebine karşı alarm durumuna geçti. Yer Havagazı Fabrikası…
Yani Büyükşehir Belediyesi’ne ait kültür-sanat alanı… Adı son dönemde daha çok CHP’nin iç tartışmalarının yaşandığı mekan olarak anılsa da Havagazı Fabrikası bir kültür-sanat merkezi…
Seçime iki gün kala Susam-Kocaoğlu kavgasına da ev sahipliği yapan Havagazı Fabrikası’nın bugünkü sakinleri ağırlıklı olarak CHP kurultay delegeleri…
Yaklaşık 1,5 yıl önce CHP İzmir il delegelerine ev sahipliği yapan Havagazı Fabrikası’nda Rıfat Nalbantoğlu lehine 26 ilçe başkanı irade beyan etmişti. Ancak ne olduysa olmuş, devran dönmüş, 26 ilçe başkanının açık destek verdiği Nalbantoğlu aday bile olamamış, aynı delegeler günler sonra Baykal’ın baskısıyla Ekrem Bulgun’u il başkanı yapmışlardı. Bu kez olan farklı değil. Türkiye genelinde yanan kurultay ateşinin feri İzmir’de biraz düşük...
Ama yine de ortalama düzeyde. 20’nin üzerinde delege, genel merkezin açık tehdidine karşı, iradesine ipotek koydurmamayı başardı. Ama bir kısmı da gönlünden/beyninden geçirdiği imza atma hakkından feragat etti ya da etmek üzere…
Kurultay ateşinin daha fazla yanmaması için genel merkezin baskıladığı atama İzmir örgütü de kendisini var eden, ‘atayan’ yapıya olan saygılarını biat kültüründen kaynaklı teslimiyetleri üzerinden Havagazı’ndaki söz konusu toplantıyı tertipledi.
Kapalı kapılar ardında Yeni CHP’nin başarısızlıklarını anlatan, ilçelerindeki oy düşüklüğünü ya da AKP üstünlüğünü Yeni CHP’ye bağlayanlar, bugün Havagazı’nda aldıkları ya da alacakları kararla bir fil daha isteyen Hoca’nın durumuna düştü.
Kapalı kapılar arkasında bir yandan Yeni CHP’den kurtulmak için veryansın ederken mesele imzaya gelince koltuk/kelle kaygısı/Genel Merkez/Timur korkusu ile geri adım atan, sıvışıp sarayın kapısında Hoca’yı yalnız bırakan köylüden farksız bana göre.
Bu hikâyenin Nasrettin Hocası ne yazık ki bir dönemin Timur’u kabul edilen Eski Genel Başkan Deniz Baykal. Ya da aynı anlamı taşıyan Eski Genel Sekreter Önder Sav.
Dün onlardan korkuluyordu bugün yeni Timur Kılıçdaroğlu’ndan korkuluyor.
Dün onlara biat ediliyordu bugün Kılıçdaroğlu’na…
Dün onlara teslim olunuyordu bugün Kılıçdaroğlu’na…
Tam bir kral öldü, yaşasın yeni kral durumu…
Peki, ne değişti? CHP daha mı demokratik, daha mı özgürlükçü? Ya da daha mı başarılı? Geçiniz. Kim hangi özgürlükten/başarıdan söz ediyorsa külahıma anlatsın.
İmza verenlerin tehdit edildiği, baskı altına alındığı ortamda kim hangi demokrasiden/özgürlükten söz edebilir ki…
Ne yazık ki PKK’lı teröristlerin bile özgürlüğünü savunanlar aynı savunuyu kurultay delegeleri için yapamıyor. Ve ne yazık ki reklam kampanyalarında 'AKP'li-CHP'li ayırmam' diyen Yeni CHP aktörleri parti içinde 'Eski CHP'li-Yeni CHP'li' ayrımı yapıyor.
Fil meselesine gelince…
‘Efendim İzmir’e ithal vekiller gönderiliyor. Örgüt temsil edilmiyor, görüşümüz alınmıyor’
‘Efendim, Yeni CHP bu Kürt meselesinde çok ileri gidiyor. Tabanı rahatsız eden tavizler veriliyor. Mustafa Kemal’den, Cumhuriyetin kazanımlarından hiç söz edilmiyor, eylem ve söylem yönüyle AKP’den farkımız kalmadı. Böyle giderse İzmir’e de kendi ellerimizle teslim ederiz’
Daha neler, neler…
Bu kadar yanlıştan söz edip hala ‘Yeni CHP ile yola devam’ diyor ya da diyebiliyorsanız sizin ihtiyacınız olan ikinci fildir.  Yani daha çok ithal vekil (hatta mümkünse yurtdışından bile daha fazla eksen kayması...)
Yok, eleştirilerinizde haklı olduğunuza inanıp, CHP’nin yeni bir sentezle, belki dün bahsettiğim ‘üçüncü yolla’ düzeleceğini, eski ve yeninin yanlışlarından kurtulup, doğrularını bir araya gelebileceğine, parti içi barışın yeniden tesis edileceğine inanıyorsanız, inandığınız yolda dimdik yürüyün. Bu tür kaotik ortamlarda tavır almak, omurgalı durmak her şeyden, her koltuktan daha önemlidir. Ve bugün kaybedenler yarının kazananı olabilirler. Yeter ki aldıkları tavrın doğru olduğuna inanıp sonuna kadar sabretsinler.
Çünkü sonunu düşünen kahraman olamaz! Çünkü doğrunun kalesi sallanır ama yıkılmaz.
Yeni CHP’nin doğru yolda yürüdüğüne yürekten inanan, doğrunun bu olduğuna etki altında kalmadan, korkularının esiri olmadan savunanlara değil sözüm. Onlar da en az imza vermeyi her şeye rağmen göze alanlar kadar saygıyı hak ediyor benim gözümde. Çünkü demokrasi en az iki kutuplu olmalıdır. Gerçek/mutlak doğruya ancak zıt fikirlerin çarpışmasıyla ulaşılabilir.
Sonuç olarak, politikayla yoğrulmuş sorumlu bir gazeteci olarak, CHP için hatta Türkiye için doğrunun kurultay olduğuna inanıyorum.
Ve bu kurultayın adı bile konulmalıdır. Bu bir ‘Barış Kurultayı’ olmalıdır.
Kılıçdaroğlu’nun güvenoyu aldığı, yanlışların/doğruların tartışıldığı, eski ve yeninin barış ortamında yeniden güç birliği yaptığı, parti içi demokrasi ve barışın her yönüyle tesis edildiği bir CHP’nin bu kurultaydan güçlenerek çıkacağını düşünüyorum.
Aynı tas aynı hamam gidilmesi halinde 2014 yerel seçimlerinden başlanarak çöküş/kopuş sürecinin başlayacağına inanıyorum. Umarım yine haklı çıkan ben olmam.
Çünkü ben haklı çıkmaktan yoruldum ama birileri yanlış yapmaktan yorulmadı.  
 
Not: Bu kadar filden söz edip de İzmir’den bahsetmeden olur mu? Doğal Yaşam Parkı’nda doğan dahası Türkiye’de dünyaya gelen ilk Asya fili olan, adını İzmirlinin koyduğu İzmir… Geçen gün banyo yaparkenki görüntülerini izledik. Muhteşemdi. Böyle file can feda…