GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
28 Ekim 2013 Pazartesi

Aklımız çok karıştı

Dünya ve insanları yüreğimde sır ilmimde muamma değildirler.”
Geçen yüzyılda Nazım Hikmet bir şiirinde böyle söylemişti.
Nazım o şiirini bu yüzyılda yazsaydı, muhtemelen, “Dünya ve insanları yüreğimde sır, ilmimde muammadırlar.” Derdi.
Böyle derdi, çünkü dünya ve insanlarının yaşadığı değişim öngörülebilir değil; bilinebilir, anlaşılabilir olmaktan hızla uzaklaşıyor.
 
Peki, ne oldu da yüzyılın dönemecinde böyle ters yüz olduk?
Öncelikle kabul etmeliyiz ki, beşyüz yıl önce, Kapitalizmin ortaya çıktığı o uzun yüzyılda başlayan burjuva devrimi sürüyor. Ve işçi sınıfının kendisi için sınıf olamadığı dünyamızda, tek devrimci sınıf olarak burjuvazi varlığını sürdürüyor. Sorunun çıktığı yer de tam burası.
Sosyalist devrimi beklerken, burjuvazinin Küresel devrimi çıktı geldi. Ezberimiz fena şaştı. Artık ne dünya o bildiğimiz dünyaya benziyor, ne insan o bildiğimiz insan… Bildiklerimiz, olanları açıklamaya yetmiyor.
Kartezyen bilimin kesinlikleri yerini Belirsizin bilimine bırakıyor. İşçi sınıfı hareketi yerini halk hareketlerine bırakıyor. Dikey hiyerarşi yerini yatay süreç yönetimine bırakıyor. Sanayi toplumu yerini Bilişim toplumuna bırakıyor. Yüz yüze insan ilişkileri yerini sanal ilişkilere bırakıyor.
Kapitalist sistem kendi içinden dönüşürken ortaya çıkan değişim, dört bir yanından toplumları kuşatıyor; hem de bütün seçenekleri yok ederek.
“Başka bir hayat” artık kapitalist sistemin dolaşımları içinde mümkün değil.
Dünya ve insanları sosyalizmi istemedi; ama açlığa, sefalete, sürünmeye, yoksulluğa razı… Başka bir sistemde yaşamak için insanlığın içinde en küçük bir arzu kıpırtısı bile yok. Dünya ve insanlarının ahvali böyle…
 
Hal böyle olunca, sistemle sorunlu olanların bel bağladığı bütün kuramlar, düşünce sistemleri çökmeye başladı.
Belki de her şeyi yeniden söylemek gerekiyor. Bundan böyle, Marks’ın, Lenin’in, Atatürk’ün, Che’nin ve benzeri önderlerin, düşünürlerin söylediklerini tekrarlamak ve bununla yetinmekten ziyade, neyi söylemediklerine veya eksik söylediklerine bakmak zarureti var.
Bunu başarmak için ihtiyaç duyduğumuz düşünce yöntemi ve bilgi donanımı, Modernitenin ve Aydınlanmanın zengin birikiminde mevcuttur.
 
Cumhuriyet’in 90. yılını kutlarken, Cumhuriyet Aydınlanmasının bize sunduğu olanakların, geleceğin özgür ve eşit insanlığının inşası için elimizdeki en değerli şey olduğunu unutmamalı, unutturmamalıyız.
Bugüne dair her ne söylenecekse, yeniden söylemek için biraz cesaret, biraz özgüven… Başarabiliriz.