GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Ağustos 2020 Salı

Nasıl anlamalı?

Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan iki makalesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun dile getirdikleri, uluslararası sistemin talep ve öngörüleriyle örtüşüyor. Değişim sürecini yönetmek için mücadele eden Batı Bloku yaklaşımlarıyla uyumlu... Sanki yazıp önüne koymuşlar…

Uluslararası sistemin Batı Bloku hattında muhalefet grubuyla yakın ilişkiler sürerken; Doğu Bloku, iktidar grubuyla oldukça içli dışlı...

Türkiye, değişim sürecinde, Doğu-Batı hattında geriliyor.

Her iki cenahta zaman zaman tanık olduğumuz savrulmalara gelince, içinden geçilen dönem itibarıyla olağandır. Sonucunda, Türkiye’nin yeni Dünya düzenine hangi koşullarda, nasıl eklemleneceği tartışılıyor.

Yeryüzünde olan biteni özetlemek gerekirse;

Ekolojik felaketler ve iklim krizi, uygarlık krizinin öncülleridir.

Ekonomik sistemde sınırsız sermaye birikimi ve artı değerde sınırsız genişleme, sistemi dengeden çıkardı. Ama bu defa, dengeye geri dönüş yok. Bu da kapitalist sistemin tarih sahnesinde sonunu işaret ediyor.

İnsanlığı maskeli mesafede hizalayan Covid-19 salgınını da üstüne koyun…

Dünya ahvali böyle olunca, Kılıçdaroğlu’nun o iki metinde yazdıkları elbet de isabetlidir.

Benim anlamakta zorlandığım; Erdoğan yönetiminin 15 Temmuz’da terk etmek zorunda kaldığı politikaları (açılımlar) neden CHP yüklenmeyi vaat ediyor?

Kurulmakta olan “Dijital Dünya sistemi” ile ne alakası var, liberal politikaların?

Ermeni ve Rum soykırım iddiaları, -Batı himayesinde- kapıda beklerken; “Kapitalizm sonrası alçakgönüllü uygarlık” meselesini konuşmak yerine, etnisite ve din gruplarının liberal açılımlarında boğulmak…

Açılım politikaları doğrultusunda atılacak her adım, Türk kimliğini benimseyen her yurttaşı, Doğu Bloku ile yakınlaştıracaktır.

Oktay Sinanoğlu’nun, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar sadece Türkçe bilerek gidebilirsiniz.” sözleri elan akıllardadır. Süleyman Demirel’in “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk dünyasının ekonomik entegrasyonu” fikrini savunan sözleri hakeza…

Dünya kaotik bir dönemden geçiyor. Bilişim devriminin inşa ettiği dijital hayat, değerler sistemini yerle bir etti.

Böyle bir zamanda, yapay zekâ ile barışık yaşamanın yollarını konuşmak varken, bize “kim kimi öldürdü” tartışması yaptıracaklar.

Dünya’nın hiç olmadığı kadar kan revan içinde kaldığı bir dönemin hesabını, Türkiye Cumhuriyeti’nden soracaklar.

Endüstri devrimi koşullarında ulus devletler ortaya çıkarken sistemde yaşanan iki Dünya Savaşı ve 29 ekonomik buhranının bölgeye getirdiklerinin faturası, Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne bırakılacak...

Ve bütün bu olan bitene Kemalistlerin, ulusalcıların, milliyetçilerin sessiz kalmasını bekleyeceksiniz…

Dahası insanlığın içinden geçmekte olduğu çoklu krizin yarattığı güvenlik sorunu nedeniyle, cemaatleşme eğilimleri güçlendi; çaresizlik ve çıkışsızlıkla malul insan, kendisine yakın hissettiklerine yönelmeye başladı. Otoriter rejimlerin kitlelere daha güvenli görüneceği günler çok uzakta değil.

Ve dijital devrimde gerilere düşmüş olmanın da olumsuz etkilerini hesaba katarsak, Türkiye’nin işi hiç kolay olmayacak.

Hal böyle iken ve CHP tam da doğru şeyler söylerken, atları arabanın arkasına bağlıyor…

Hâlbuki açıklanan “13 maddeyi benimseyen dostlar” gibi muğlâk ifade yerine, “Ortak Program” ilan etmek, her türlü spekülasyonun önünü alacaktır. Bir iktidar dönemi için yapılacakları öngören kısa, özlü bir ortak program…

CHP’nin tarihsel kimliği ve sosyal demokratların ideolojik konumu, böyle bir misyonu mümkün kılıyor.