GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
5 Temmuz 2020 Pazar

Nasıl isterseniz öyle olsun

Türkiye’nin son kırık yılı tam bir dağılış hikâyesidir.

Her şey seksen darbesiyle başladı. Önce “terör” dediler, sonra da ılımlı islama yol verdiler. Eş zamanlı olarak, Atatürkçü kadroların devletten tasfiyesi başladı. Ulus devlet tartışmaya açıldı.

Ekonomide ise, 24 Ocak kararlarıyla başlatılan sermaye birikimine dayalı liberal dönemin kapıları ardına kadar açıldı.

Aradan kırk yıl geçti. Siyasal yaşam akıl almaz çelişkilerle yalpalıyor. İzlerken insanın başı dönüyor.

Mesela, Erdoğan’ın iktidara gelişini, “kapitalist piyasa kültürüyle mütedeyyinlerin buluşması” olarak anlamak mümkün olduğu gibi, “devletin islamlaştırılmasına yol vermek” olarak da anlamak mümkündür.

Kimine göre, kamu normlarını islam normlarıyla buluşturan yeni bir demokratik yönetim… Kimine göre de şeriat…

Paradoks, İslamcı parti ve İslamcı entelijansiyanın kahir çoğunluğu, Erdoğan rejimine karşı.

Mesela, CHP’nin seksen sonrası misyonunun Cumhuriyet’in kuruluş felsefesiyle çeliştiğini düşünenler de var, CHP’nin statükodan beslendiğini söyleyenler de… Ama sosyal demokrat olduğunu söyleyen çok az insan var.

CHP’ye yönelen en ağır itham, 18 yıldır, Erdoğan rejimini meşrulaştırdığıdır. Türkiye’nin değil, Erdoğan’ın kurmakta olduğu rejimin muhalefeti olarak görenlerin sayısı az değil.

CHP, kimine göre müzeye kaldırılmalı, kimine göre siyasal yaşamın olmazsa olmazıdır.

Mesela, HDP-PKK hattında oluşan muhalefetin hikâyesi de ilginç. Uluslararası sistemin seksen sonrasında ASALA’yı sahneden alıp PKK ile birleştirmesi sonucu güçlenen ayrılıkçı Kürt hareketinin, önce Erdoğan ile yediği içtiği ayrı gitmiyordu, şimdi de CHP ile utangaç bir flört sürüp gidiyor. HDP’nin demokratik siyaset ve demokratik mücadelesinin gerektirdiğince…

Mesela, milliyetçi hareketin yarısı Erdoğan’ın yanında, yarısı karşısında…

Bir iddia, Cumhuriyet rejimi Erdoğan rejimini Bahçeli ile kontrol ediyor… O bildiğimiz muhalefete göre ise, Bahçeli Erdoğan’ın işbirlikçisi…

Toplumun siyaset arenasında, o hengâmede, yetişkin fakat ergin olmayan ellili, altmışlı yaş grupları çok kötü sınav veriyor. Kırk yaş altı ise; “Çarşı, alayına karşı” bir tavır sergiliyor.

Toplumsal yarılma öyle vahim bir hal aldı ki herkes ötekinin ahlaksızına, karaktersizine kızıyor. Böyle böyle, karakterden yoksunluk ve ikiyüzlü ahlak sıradanlaştı, olağanlaştı.

Ve uygarlık krizi giderek büyüyor. Pandemi detay kalır. Kısa vadede çıkış yok; belki de hiç yok.

Tabiata meydan okumak güzeldi. Zekâmız açıldıkça daha bir şehvetle saldırdık tabiata. On bin yıldır, topraktan, havadan, sudan aldıklarımızı, kullandığımız araç ve gereçlere dönüştürdük. Ama bıçak ama uçak… Kısacası, uygarlık kurduk. Kapitalist sistem de uygarlığa dâhil…

Gelin görün ki tabiatın insanlığa verdiği cevap, “cennetten neden kovulduğumuzu veya böyle bir laneti neden kendimize uygun gördüğümüzü” tekrar tekrar sorgulamamızı gerektirecek…

Gayya kuyusu gibi siyasal alanda, bütün ihtimaller uyumsuz çelişkiler yumağında belirsizliğe gömülüyor. Kimlik yitimi ve çıkışsızlıkla malul siyasal yaşamda, sanki kıyamete beş var…

Nasıl isterseniz öyle olsun…

Bakalım, Gordion Düğümü’nü kim çözecek?