GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
22 Eylül 2011 Perşembe

Konak Tüneli ve CHP’deki imza süreci!

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından temeli atılacak Konak Tüneli’ne yönelik sıkıntılı süreç yavaş yavaş aydınlanıyor. İzmir’deki meslek odalarının defansıyla karşılaşan Yıldırım, AK Parti teşkilatına ‘sus emri’ vererek, sürecin yönetimini bizzat üstlenmiş görünüyor. Tünele ilişkin en ciddi itiraz (ki benim de ciddiye aldığım bu) zemin etüdü. Gerek bakanlık birimlerinden gerekse de işi yürütecek firmadan elde edilen bilgilere göre zemin etüdü yolda yapılacak. Çeşme Otoyolu ve Kordon Otoyolu gibi eski projelerin devamı olarak yapıldığından ‘eski mevzuat üzerinden hareket ederek’ yeni yasanın amir hükümlerine takılmadan yola koyulan bakanlık, ‘hava fotoğrafı üzerine çizilmiş kırmızı bir çizgiden başka’ projesi olmadığı anlaşılan dev projede sadece zemin sorunu yaşayabilir. Yeşildere ve Konak yönünden 350’şer metresi ‘aç-kapa’ şeklinde inşa edilecek projenin yaklaşık iki kilometresi yer altından devam edecek.
Güzergah boyunca 40 yıl önce 1.derece heyelan bölgesi ilan edilmiş mahalleler var.
Şirket ve bakanlık diyor ki; “Zemin etüdü yapıp 50-100 metre gideceğiz. Sonra tekrar zemin etüdü yapıp, yola devam edeceğiz”
Peki, yolun tam ortasında ciddi bir zemin sorunu yaşanırsa! Heyelan bölgesi ilan edilen bölgede yer altı nehri/deresi hatta göl olması muhtemel. Yıllar önce Dokuz Eylül Üniversitesi’nin bu bölgeye ilişkin raporları var. Büyükşehir Belediyesi’nin 3 bine yakın konutu aynı gerekçeyle boşalttığı bölgenin altından geçmesi planlanan tünelin yarısında sorun çıkarsa bakanlığın ya da işi birim fiyat üzerinden yürütecek şirketin B planı nedir?
Güzergah mı değiştirilecek yoksa iş tıkandığı noktada bırakılacak mı?
Bu ve benzeri onlarca soru şu anda havada. Çünkü bakanlık Konak Tüneli’ne ilişkin yeterli bilgilendirmeyi yapmış değil. Yarın olası zemin sorunu yüzünden yaşanacak aksaklıkta (Allah korusun çökme, heyelan) ortaya çıkacak faturayı kimse ödeyemez.
O nedenle Nasrettin Hoca misali… Testi kırılmadan harekete geçmek en doğrusu!
Testi kırıldıktan sonra ‘Ah, vah!’ etmek kimseyi kurtarmaz. Zonguldak’ta olduğu gibi ‘kadere’ de bağlayamayız yaşananları. Çünkü birileri (meslek odaları) çıkıp ‘biz demiştik’ derse ortaya çıkan tabloyu iyice içinden çıkılmaz hale getirir.
Neyse Bakan Yıldırım’ın temel atma töreninde ne diyeceğini merakla bekliyorum. Umarım hem teknik hem de yasal açıdan doyurucu, tatmin edici bir açıklama yapar Bakan Yıldırım. Çünkü İzmir’in zemini zaten berbat!
Ya heyelan bölgeleri ya da fay hatlarıyla dolu… 5 kilometrelik Üçyol-Üçkuyular metrosunun zemini 2 şirketi batırdı. 600 günlük işin yaklaşık 2 bin gündür sürmesinin önemli bir nedeni kötü zemin… Aynı şey Aliağa-Menderes Projesi’nin Karşıyaka ayağında da yaşandı. 2 kilometrelik Karşıyaka tünelinde ortaya çıkan yeraltı nehirleri, dev projeyi en az iki yıl uzattı. Bornova Merkez-Evka 3 Metrosu da eksik zemin etüdü yüzünden yarım kaldı. Bu kentte iş yapacak olan her kimse hem yeraltına hem de yer üstüne hâkim olmalı. Yeraltının bozuk zemini kadar yer üstündeki ‘itiraz’ kültürü de dikkate alınmalı. Son sözüm budur…
*
Konak Tüneli, İzmir Projeleri derken politikayı biraz boşladık. CHP Konak’ta olağanüstü bir süreç yaşanıyor. Belediye ile örgüt arasına ‘meclis üyeleri krizi’ girmiş durumda. Üzeri örtülen ‘Başkanlar Krizi’ni toptan çözmeye kararlı olan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun ‘toplu randevu isteyen’ 8 başkanın da içinde olduğu tüm belediye başkanlarını davet ettiği toplantı merakla bekleniyor. Grup Başkan Vekilliği yarışındaki olası kırılmayı son dakika hamlesiyle önleyen Kocaoğlu’nun isyan hareketinin bir cephesi olan Çiğli’deki temel atma töreninde yaptığı ‘yapıcı’ konuşmanın bir benzerini belediye başkanları toplantısında da tekrarlaması bekleniyor. Böylesine önemli bir toplantıya birlikte yurtdışı tatiline çıkan Metin Solak, Hasan Karabağ, Ercan Tatı üçlüsünün kaçıracak olması hem manidar hem de eksiklik. Hem onlar hem de Kocaoğlu açısından…
*
İlçelerdeki tabloyu kısaca özetledikten sonra İzmir İl Örgütü’ndeki hareketliliğe de göz atmakta yarar var. İzmir’de ağzıyla kuş tutsa da kimseye yaranamayan İl Başkanı Tacettin Bayır’a yönelik genel merkez müdahalesinin yakın olduğu aylardır konuşulsa da asıl müdahalenin örgütten geldiğini görmemek için kör olmak bile mazeret değil. Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’daki bir toplantıda, ‘İzmir’de büyük sorunlar vardı. Gittim ve kalıcı olarak çözdüm’ diyerek övündüğü kentte örgüt olağanüstü il kongresi için imza toplamaya hazırlanıyor. Tüzüğün ilgili maddesi gereğince demokratik haklarını kullanan yapının başını Eski Genel Sekreter Önder Sav’a yakın ekip çekiyor. Eski Genel Sekreter Yardımcısı A. Rezzak Erten bir haftadır İzmir’de… Bayır’ın disipline verdiği Karabağlar’ı üs seçen yapı, ön görüşmelerle geçirdiği sürecin ardından 26 Eylül Pazartesi gününden itibaren resmi süreci başlatacak. Bursa, Konya ve Ankara’da benzer bir süreç izleyerek tüzüğe göre yeter sayıya ulaşan ekip, bu kez iddialı olduğu İzmir için de harekete geçti.
Erten’e birkaç soru yönelttim.
-Amacınız Tacettin Bayır’ı devirmek mi?
Kesinlikle hayır. Bayır’ı da istemiyoruz, atanmış başka bir il başkanını da.
—Peki, atanmış il başkanı size yakın, sizin ekipten biri olursa?
Hayır, isterlerse Sıtkı Kürüm’ü atasınlar. Ona da karşıyız.
—Neden?
Çünkü bu yönetim parti içi demokrasi vaatleriyle öne çıktı. Yeni ve demokratik bir tüzük için çalışmalar sürüyor. Yerel seçimde her ilde ön seçim yapmaktan söz ediliyor. Parti böylesine bir sürece girmişken atanmış bir yönetimi savunmak abesle iştigal olur.
—Peki, İzmir’de imza süreci sonuca ulaşabilir mi?
Evet, kesinlikle. Çünkü İzmir örgütü olan bitenden rahatsız… İmza süreci Ankara’da, Bursa ve Konya’da nasıl başarılı olmuşsa İzmir’de de olacaktır. Hatta İzmir’de daha kısa sürede gerekli sayıya ulaşılacaktır.
Erten’le konuştuktan sonra biraz daha kulislere göz attım. Sadece metropol ilçelerde 200’ün üzerinde imzacının ‘hazır’ olduğu konuşuluyor. Karabağlar’da fire sayısının (biri de İl Başkanı Bayır’ın ‘delege’ eşi olmak üzere) 3-4’ü geçmeyeceği, Konak, Buca, Bayraklı hatta Karşıyaka gibi ilçelerden ‘tuluma yakın’ sonuçlar alınacağı konuşuluyor. Metropol dışının da demokratik sürece katkı koyacağı belirtilirken, 313 imzanın olağanüstü il kongresi için yeterli olduğu belirtiliyor. Tabi ki genel merkezin de boş durmayacağı aşikar. Olağanüstü kurultay sürecinde olduğu gibi bazı önlemler (ki bu önlemler paketine İl Başkanı Bayır’ın alınması bile olabilir) üzerinde durulduğu muhakkak!
Ancak Genel Merkezin özellikle de Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun örgüt üzerindeki etkisi giderek azalıyor. Son İzmir programında Kılıçdaroğlu’nun Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na övgüler, methiyeler düzmesinin bile olağanüstü kongre süreciyle ilgili olduğu yorumları yapılıyor kulislerde.
Burada Kocaoğlu’nun tavrı önemli. Her ne kadar ‘bundan sonra parti içi siyasette yokum’ dese de Kocaoğlu’nun örgüt üzerinde belirli sayıda delegeye hakim olduğu, 100’e yakın delegenin Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştığı unutulmamalı. O nedenle küçük bir parmak hareketinin bile imza sürecine etkisi büyük olacaktır. Tabi ki bu sürece Kocaoğlu’ndan fazla etki edecek yapı varsa o da ‘isyan cephesi’ olarak tanımlanan ilçe belediye başkanlarıdır. İsyancı başkanların ekseriyetinin İl Başkanı Bayır’a muhalif olduğu biliniyor. Kılıçdaroğlu’nun Kocaoğlu’na yönelik övgülerinden de rahatsız olan belediye başkanının örgüt üzerindeki hâkimiyetleri göz önüne alınırsa Pazartesi günü başlayacak imza sürecinin Cuma’ya kadar sonuca ulaşması bile mümkün. Tabi ki ‘yeterli imza toplansa bile’ genel merkezin kongreyi yaptırmama iradesi var. İşte o zaman diğer illerde olduğu gibi olay yargıya intikal edebilir. CHP Genel Merkezi hem örgüt hem yargı kıskacında kalabilir. Muhtemeldir ki estirilen demokrasi rüzgârları, anti demokratik tutumların önüne geçecektir. Bekleyip, göreceğiz…