GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Eylül 2011 Pazartesi

Kocaoğlu’nun hamlesi, Yıldırım’ın adaylığı

Genel seçimin ardından AKP’nin İzmir’deki yükselişiyle birlikte panikleyen CHP’de yaz boyunca süren iç kavgalar Genel Başkan’ın bizzat müdahalesiyle soğumaya alındı.
Dahası kimin kiminle hesabı varsa başka bir bahara ertelendi.
CHP Genel Başkanı belki de iki-üç ay önce yapması gerekeni yaptı. Ve belediye başkanlarının kendi arasında ya da örgütle yaşadığı çelişkiler/sorunlar buz dolabının derin dondurucusuna konuldu. Yukarıdaki ifadelerden sorunların tamamen ortadan kalkmadığını anlamışsınızdır. Kılıçdaroğlu’nun ‘sulh’ imzalattığı İzmirliler, mücadelelerini perde arkasında sürdürüyorlar. Bunun en somut örneği Büyükşehir Grubu’nun ‘başkan vekili’ seçiminde yaşandı. Bu görevi 2,5 yıldır sürdüren Bornova Belediyesi Eski Başkanı Sırrı Aydoğan’ın sürpriz bırakma kararı (Ya da grup içinden yükselen muhalif sese yenik düşmesi) Kılıçdaroğlu’nun müdahalesiyle küllenmeye bırakılan yangını yeniden alevlendirdi.
İsyan cephesi olarak adlandırılan yapı, geçtiğimiz haftayı kuliste geçirdi. Aydoğan’ın yerine ‘grup sözcüsü’ Murat Bakan’ı desteklediği öne sürülen Başkan Kocaoğlu’na ‘baskın seçim’ yaptırmayan ve birkaç günlük kulisin ardından Karşıyaka Meclis Üyesi Rıfat Özer’i aday çıkaran isyan cephesi, Kocaoğlu’nun son dakika hamlesiyle sonuca gidemese de ortaya konulan mücadele İzmir’deki barışın kalıcı olmadığını anlatmaya yetiyordu.
Başkan Kocaoğlu ile dün akşam Ege TV ekranlarında beraberdik. Tam 2,5 saatlik canlı yayından sonra bir o kadar daha sohbet etme fırsatımız oldu. O’na göre ‘başkanlar krizi’ geçtiğimiz Cuma akşamı noktalandı.
İsyan cephesinin grubu ele geçirmeye hazırlandığı seçimi ‘ertelediği’ gün yaptığı konuşmanın sürece nokta koyduğunu düşünüyor Kocaoğlu. Ve de o konuşmaya isyan cephesi olarak tanımlanan yapı içinden 3-4 ismin destek vermesinin bu anlama geldiğini… Zaten canlı yayında da açık açık söyledi. Rıfat Özer’i bu yapıdan sadece 3-4 ismin desteklediğini… Başka bir deyişle isyan cephesinin çözüldüğünü…
Israrla sürece müdahil olmadığını savunan Kocaoğlu’nun grup toplantısında yaptığı konuşma önemliydi. Sorumluluk sahibi bir parti büyüğü gibi konuşan Kocaoğlu’nun buradaki tavrını bazıları ‘Korktu ve kaçtı’ şeklinde niteleyebilir.
Zaten niteliyorlar da.
Öyle olsa bile Kocaoğlu, iç sorunlardan kurtulmaya çalışıyor. İsyan cephesine neden ‘toplu’ randevu vermediğine gelince;
Toplu randevuyu bir çeşit ‘dayatma’ olarak algıladığını dahası olayın medyaya bu şekilde aksettiğini ve hayatının hiçbir döneminde dayatmaya karşı ‘teslim’ olmadığını anlatıyor Kocaoğlu.
Ama yine canlı yayında ağzından dökülen ifadelere bakarsak, Kocaoğlu ilçe belediye başkanlarıyla yaşadığı sorunları çözmek için kafa yoruyor. Belediye başkanlarının taleplerinde haklı yönler bulunduğunu da görüyor Başkan. Süreç içinde tamamen ortadan kalkacak soruna ilişkin ilk somut örnek gruptaki tarihi konuşmadan bir gün sonra Çiğli’deki temel atma töreninde yaşandı.
Kocaoğlu burada yaptığı konuşmada da bundan sonra ilçelerde yapılacak her yatırımda belediye başkanlarıyla birlikte hareket edeceğini söyledi. Zaten belediye başkanlarının resmiyete döktükleri 14 maddenin büyük bölümü bu açıklamayla birlikte hayata geçmiş olacak. Tabi ki dediği gibi ilçelere yönelik yatırımlarda ilçe belediyeleriyle hareket ederse…
İsyankâr başkanlar sorununun bir süre sonra tamamen ortadan kalkacağını savunan Kocaoğlu’nun İzmir’deki zemin kaymasının farkına vardığı da hem sözlerinden hem de gözlerinden okunuyor.
Genel seçimin hemen akabinde 35 İzmir projesine yönelik somut adımlar atan iktidarın 2014’te kenti almaya kilitlendiğini gören Kocaoğlu, kalan görev süresinde harekete geçireceği 58 projeyi açıklayarak siyasi rekabete denge getirmeye çalışıyor.
Genel seçimin ardından AKP’nin İzmir için topyekun ve planlı adımlar attığını gören ama tüm enerjisini içerdeki yangına müdahale ederken harcayan Kocaoğlu’nun kentin algısını yönetmek için harekete geçmesi her açıdan anlamlı. 12 Haziran’dan sonra İzmir’deki siyasi maçı tek kale oynayan AK Parti’ye karşı ‘ben de varım’ demeye çalışan Kocaoğlu’nu zor günler bekliyor çünkü.
İzmir’de 2014’e yönelik psikolojik savaş tüm hızıyla sürüyor. EXPO gibi önemli süreçlerde bile ‘by-pass’ tehlikesi yaşayan Büyükşehir’in ilçe belediyelerin açık desteği olmadan süreci doğru idare etmesi dahası kentteki algıyı değiştirmesi mümkün değil.
CHP’nin yeni üst yönetiminden yeterince enerji alamayan İzmir kamuoyunun, son 3-4 aydır kentte ‘tek kale maç yapan’ AK Parti’ye direnmesi için sadece çalışmak yeterli değil.
Kocaoğlu’nun irili ufaklı 58 projeyle ‘ben de varım’ dediği/demeye çalıştığı süreçte hem örgütün hem de ilçe belediyelerin desteğini alması şart. Bunun için de en başta söylediğim sorunun üzerinin örtülmesi yerine gerçek manada tedavi edilmesi gerekiyor.  
İlaçlı tedavi yetmiyorsa cerrahi müdahale bile düşünülebilir.
*
İzmir’deki CHP’li belediyelere yönelik uzun süredir ‘muhasara’ siyaseti izleyen siyasi iktidar, müfettiş baskısıyla hareket kabiliyeti zayıflayan, polis operasyonlarıyla psikolojisi bozulan belediyeleri ‘şehircilik bakanlığı’ üzerinden de kıskaca almaya hazırlanıyor.
Her türlü ruhsat ve izni doğrudan verme yetkisi bulunan şehircilik bakanlığının İzmir’de atacağı adımları merakla bekliyoruz. Kişisel ranta pirim verilmediği sürece kentin rantını arttıran dahası İzmir’e yatırımcı çekmeyi amaçlayan kararlarını da destekleyeceğimi buradan deklare etmekte beis görmüyorum. Ama siyasi mücadelede bu hamle AK Parti’ye yazacak.
Yıllardır verdikleri ya da veremedikleri kararlarla İzmir’deki geriye gidişin, durağanlığın sorumlusu tutulan CHP’li yerel yönetimlerin ‘olmazlarını’ şehircilik bakanlığı oldurabilir. 
Ya CHP’li belediyelerdeki ‘engelci’ bürokrasi gözden geçirilecek ya da yatırımların önünü açan AK Parti hükümeti olacak.
*
AK Parti’ye gelince… Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın 2014’te Büyükşehir adayı olacağına dair kulisler kentin her noktasından duyulmaya başladı. Hükümetin en icracı bakanının İzmir’e belediye başkanı olmak isteyip istemediğini bilmek, kestirmek zor…
AK Parti tüzüğü gereği bir daha milletvekili olması mümkün görünmeyen Yıldırım’ın yarışa bizzat katılma isteği kentteki siyasi rekabetin dozunu önemli ölçüde artıracaktır. Ancak yakın bir dostumun ifadesiyle Yıldırım’ın aday olacağına ilişkin kulislerin AK Parti’ye ciddi zararı da dokunabilir.
Konak Tüneli, Sabuncubeli Tüneli, İzmir-İstanbul Otoyol Projesi, Çevre Yolu, Körfez Tüp Geçit Projesi, limanlar, hızlı tren, metro, havaalanı, marinalar gibi açıklanan 35 projenin 30’unda söz sahibi olan ve kente dair önemli hizmetlerin altında imza bulunan Yıldırım’ın adaylığına dair kulislerin ne zararı olur diyebilirsiniz. Zaten sorunun da Yıldırım’ın aday olacağına dair kentte yaratılacak genel beklentinin şu veya bu nedenle gerçeğe dönüşmemesi halinde çıkacağını savunuyor dostum da.
‘Başbakan Yıldırım’ı şu veya bu şekilde aday göstermezse yerine kim gelirse gelsin fark etmez. Hem kent hem de teşkilat ciddi bir hayal kırıklığı yaşar’
Aynı dostumun Yıldırım’ın adaylığına ilişkin bir başka teşhisi daha var. İzmir’e ne kadar hizmet ederse etsin başkan adayının İzmirli olmamasının yerel seçim sürecini zora sokacağını savunuyor. Her ikisine de hak vermemek elde değil.