GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
10 Eylül 2011 Cumartesi

Kılıçdaroğlu’nun ‘ince’ planı!

İsrail’e karşı yürütüldüğünü düşündüğüm ‘aktif’ dış politikaya yönelik ‘destek’ yazısına her yönden tepki geldi. Eleştirenler, katılanlar, destekleyenler…
Olması gereken de beklediğim de buydu.
Tabi ki meselenin özünde Türkiye’nin yaşadığı PKK sorunu var.
Bu mesele sadece bugün değil dün de Ortadoğu politikasının ilk maddesiydi, yarın da ilk maddesi olmayı sürdürecek.
Yıllarca İsrail’in (MOSSAD) eğittiği, beslediği bölücü teröre yönelik ciddi ve sert adımlar atmaya hazırlanan hükümetin, Mavi Marmara ve Gazze meselesi üzerinden yüklendiği İsrail’den belki de en önemli talebi buydu.
PKK’dan desteğini çek!
Zaten dün ajanslara düşen haberlere göre İsrail’in de Türkiye’yi aleni tehdit ettiği konu da bu. ‘PKK ile görüşmeye başlarız’
Libya’daki muhalefet hareketini silahlandırıp Kaddafi’nin üzerine salan yapının yarın aynı senaryoyu bölücü Kürtler üzerinden Ankara’ya yapmayacağını kim garanti edebilir ki diye sormuştum önceki gün.
İsrail bu hamlesini ilk günden açık etti.  ‘PKK ile resmen görüşürüz’ diyerek.
‘Özür dilemem, kan parası vermem’ dedikten sonra PKK ile görüşürüm’ tehdidi savuranlara ancak Başbakan’ın üslubuyla yanıt verilir.
Diplomat değilim. Dış politika uzmanı da… Ama at gözlüklü, ön yargılı, peşin hükümlü hiç değilim. Gördüğümü anlaşılacak şekilde kaleme alma sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyorum sadece. Birilerinin (başta bir gazeteciler olmak üzere) özellikle de muhalefetin bir karar vermesi gerekiyor artık. Askerimizin başına çuval geçirilirken susmakla, uysal koyun gibi davranmakla suçladığımız/eleştirdiğimiz birini, İsrail’e diklendiğinde nasıl/neden eleştiriyoruz.
Ya da Kıbrıs konusunda ‘uysal koyun’ olmakla itham ettiğimiz birini Suriye konusunda ‘aslan’ kesilmekle eleştirirken çelişkiye düşüp eyyamcılık yapmış olmuyor muyuz?  
Tabi ki dış politika istikrar ister.
Ama iç politika da ister.
Bir gün ‘uysal koyun’ diye eleştirdiğiniz birini iki gün sonra ‘aslan kesiliyor, kükrüyor’ diye eleştirmek çelişki değil de nedir?
Önceki döneminde ‘komşularla sıfır sorun’ politikası güden hükümetin yeni politikası anlaşılabilmiş değil. Ama özünde bence hala ‘sıfır sorun’ var.
Başta Suriye olmak üzere halk desteğini yitirmiş/kaybetmiş despot iktidarları tanımayan Türkiye kısa vadede sorun çıkarıyor gibi görünse de uzun vadede kazananı oynuyor.
Türkiye’nin Arap coğrafyasıyla 100 yıldır derinleşen sorunlarının özünde halkın anti Türk politikasına yenik düşmesi yatmıyor muydu? Sorun hükümetlerden çok Arap halkının Türk’e Türk halkının da Arap’a bakışında gizliydi.
Bizler Yemen’de, Suriye’de askerimizi arkadan vurmakla Arapları suçlarken onlar da bizi yıllarca kendi coğrafyalarını sömürmek, adaletsiz davranmakla itham ettiler.
Tabi ki bin yılı aşkın aynı kıbleye baş koymuş iki milletin arasına giren kara kedinin adı Arabistanlı Lawrance ve arkadaşlarıydı.
Bugün Esad’la iyi geçinmek, Suriye ile Türk halkı arasındaki sorunu çözer mi?
Yoksa kanlı Esad’dan sonraki yıllarda Suriye halkını Türk halkından uzaklaştırır mı? O bakımdan hükümetin Suriye’de izlediği ‘halktan, çoğunluktan’ yana tavrın da kısa olmasa da orta vadede ‘sıfır sorun’ politikasıyla örtüştüğü kanaatindeyim.
*
Neyse efendim… ‘Ortadoğu’yu bırak, Ankara üzerinden İzmir’e geç’ dediğinizi duyar gibiyim. İzmir’de CHP örgütüne, belediye başkanlarına ciddi ‘ayar’ veren Kılıçdaroğlu’nun partisinin ‘olağan kongre sürecini’ bir yıl erteleme eğiliminde olduğu söyleniyor.
Ankara’daki ‘olağanüstü’ il sürecinin önünü tıkayan Kılıçdaroğlu’nun bu süre içinde örgüte hâkim olup tüzük kurultayıyla birlikte MYK’ya ‘PM dışından atama’ yetkisi alarak yeni bir ekip kurmayı planladığı da konuşuluyor.  
Olağan kongre sürecini bir yıl ertelemenin ne zararı ya da faydası olabilir ki?
Aslına bakarsanız çok şey değişir.
Öncelikle yerel seçim süreci iyiden iyiye yaklaşacağından potansiyel adayların genel merkeze bağlılık katsayısı artar. Bu Baykal döneminde de sık sık başvurulan klasik bir taktiktir hatta.
Delegenin adaylık beklentisi üzerinden rakipsiz kurultay yapan Baykal’ın gittiği yoldan gitme eğiliminde olan Kılıçdaroğlu’nun süreç içinde genel seçim başarısızlığını da unutturma gayretinde olması mümkündür hatta.
Ama ‘Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma ihtimali’ her zaman mevcuttur.
Siyasi açıdan deneyimsiz, CHP’yi hiç bilmeyen/tanımayan bir kadroyla çalışması Kılıçdaroğlu’nun en büyük sorunu olmaya devam ediyor. Ve de MYK dışında başka bir MYK’dan beslenmeye devam etmesi…
İzmir’e dönersek…
Belediye başkanları arasındaki krize kendince el koyan Kılıçdaroğlu’nun ‘il başkanına’ da başkanların önünde ‘ayar’ vermesi dikkatlerden kaçmış değil. İl Başkanı Bayır’a ‘Partili başkanlar hakkında medya önünde konuşma’ diyen Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarını da ‘İl Başkanı beni temsil eder’ sözleriyle uyarıp ‘beraberliği sağlamış’ olsa da kulisleri hareketlendirmeyi başardı.  
Bir yanda ‘olağanüstü kongreciler’ öbür yanda ‘geri çekilen’ isyan cephesi destekli isimler. İsyan cephesinin en iddialı adayı Karşıyaka Eski İlçe Başkanı Ertam Özen… Ama kulisler aday kaynıyor. Eski DSP milletvekili Atilla Mutman bile var kulislerde… Hatta kent siyasetinde 10 yıldır görünmeyen Mutman’ın ‘işi bitirdiği’ yorumları bile yapılıyor. İddiaya göre Mutman, bir dönem kendisiyle son dönem Selçuk Ayhan’la çalışan 12 Haziran’da vekil adayı olan eski danışman üzerinden CHP genel merkeziyle kontakta. 
Yazı Bodrum’da geçirip, sakal bırakarak kamufle olmaya çalışan Eski İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu da İzmir siyasetinden uzak değil.
Eski İl Başkanı ve Milletvekili Selçuk Ayhan, ‘sosyal paylaşım sitesi’ facebook üzerinden yayınladığı mesajlarla ‘ben de varım’ demek istiyor belki de.
Hatta her aradığımda ‘Tire’deyim’ dese de Yücel Özen de bu göreve hazır gibi.
Ve de onlarca bilindik isim…
CHP’de ‘il başkanlığı’ ile ilgili bir tasarruf bana göre şimdilik ufukta yok. Ama birilerine göre en geç 10 gün içinde operasyon tamam… Kılıçdaroğlu’nun ‘oturun, konuşun, uzlaşın’ mesajından sonra başka Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu olmak üzere herkes için yeni, beyaz bir sayfa açıldığını düşünüyorum.
Yeni, beyaz ve temiz bir sayfa…
Herkes için…
Ama bu beyaz/temiz sayfanın üzerindeki en küçük leke, sayfanın sahibini zora sokabilir.
Bu durum başta Sayın Bayır olmak üzere belediye başkanları için de geçerli.
Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin satır aralarındaki ‘disiplin sopasını’ görmemek için ‘ama’ olmak gerek çünkü.
 
Not: Kılıçdaroğlu’nun ve üç bakanın birlikte açtığı İzmir Fuarı için düzenlenen törenin ‘sönük’ olduğu şeklinde yorumlarla karşılaştım. CHP Genel Başkanı’nın katıldığı programda salonun yer yer boşluğu gözlerden kaçmazken, AK Partili bakanların da ‘hatırı sayılır’ oranda alkışlanması dikkat çekmiş. Umarım sönük olan açılış töreni olur, 80 yılı deviren fuarımız olmaz.