GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
22 Ağustos 2011 Pazartesi

Olmuyor, olmuyor!

İzmir’in hangi tarafından idare edileceğinden çok kim ya da kimler tarafından idare edileceğini daha fazla önemsiyorum artık.
Sadece ben değil, kentin önemli bölümü böyle düşünüyor.
Tabi ki İzmir’in birinci tercihi yine ‘doğru bir’ CHP’li olacaktır.
Ama büyük bölümünün yavaş yavaş ‘Beceriksiz bir CHP’lidense başarılı bir AK Partili’ noktasına geldiğini görüyorum.
İzmir hizmet istiyor.
İş istiyor, aş istiyor. Gecekonduların yerinde modern konutlar görmek, miadı dolmuş otobüslerin yerine kentin her noktasına trenle/metroyla gitmek, körfezinde yüzmek, yeşil alanlarında nefes almak istiyor.
Yaz ortasında bile sıkış tepiş trafikle boğuşmak, aracını park etmek için bilmem kaç tur atmak, klimasız otobüslerde vıcık vıcık terlemek istemiyor mesela…
Bütçesine göre devede kulak yatırım yapan anlayış yerine gerekirse borçlanan ama halkına hizmet eden bir yerel yönetim istiyor.
Dahası tuttuğunu koparan, kentin tüm dinamikleriyle birlikte hareket ederek İzmir’i A’dan Z’ye dönüştüren bir ‘şehr-i emin’ istiyor.
Çünkü kent hak ettiği noktanın çok çok gerisinde… Ve her geçen gün kan kaybediyor.
Ama ısrarla kaldırım, çiçek-böcek belediyeciliği yapılıyor İzmir’de.
Birkaç müteahhidi zengin etmek dışında anlam taşımayan kaldırım belediyeciliği…  
*
Tabi ki İzmir halkı gibi ben de 29 Mart 2009’da ortaya çıkan siyasal tablodan umutluydum.
Çünkü bu siyasal tablonun yaratacağı sinerjinin İzmir’e hizmet olarak döneceği kanısını taşıyordum. Ama yanıldığım/yanıldığımız ortada…
Birlikte iş yapmayı bırakın aynı masaya bile oturamayan belediye başkanları…
Yani seçilmiş krallar!
Yardakçı etkisiyle ‘ego patlaması’ yaşayan bir grup zavallı…
‘Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur’ anlayışının temsilcileri…
Diyorlar ki CHP İzmir’i her halükarda alır.
Ben de diyorum ki bu anlayışla ‘n.h’ alır.
Amiyane tabirle ‘babayı’ alır.
Evet, CHP İzmir’i alır. Dahası isterse İzmir’i vermez, kaptırmaz.  
Ama bugünden tezi yok harekete geçerse…
‘Balık baştan kokar’ misali tepeden tırnağa yöntem/anlayış değişikliğini hayata geçirebilirlerse. Samimi olur, bu samimiyeti halka geçirir ve ciddi bir özeleştiri sürecinden sonra halkın karşısına çıkabilirse.
Yaklaşan yerel seçimleri düşündüğümde CHP’nin başka da şansı olmadığı ortada…
CHP için İzmir’i kaybetmek, kapısına kilit vurmakla eşdeğer bence.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın dediği gibi İzmir’i kaybederse, kapısına kilit vurup, ‘vakfa dönüştürsünler’ Atatürk’ün partisini…
Yarım asırdan fazla iktidara getiremeyip rezil ettikleri partiye de onu kuran iradeye de daha fazla saygısızlık etmemek için.
Cumhuriyet Halk Vakfı’na…
Hayır, hasenat işleriyle uğraşıp işe yararlar biraz.
Ne bileyim, öğrencilere burs, kızlara eğitim, yoksullara yardım gibi…
*
Radikal adımlar şart!
Gerekirse birkaç mühim kişiyi partiden atmak, örgütü tepeden tırnağa yapılandırmak gibi…
Ama genel merkez radikal adımlar atmadan önce kendine/aynaya bakıp, benzer bir özeleştiri sürecini kendisi için de yapacak.
Önce iğneyi kendine değdirecek ondan sonra çuvaldızı alacak eline.
Sosyal belediyecilik diyoruz.
Adamlar Hacivat-karagöz oynatmak, sazlı çözlü eğlence tertiplemek sanıyor.
Buradan soruyorum…
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Ramazan politikası nedir?
Geçen yıl ‘yardım paketi ihalesini’ gerçekleştiremeyen belediye bu yıl kaç yoksulun sofrasına katık olabilmiştir.
Ya da ilçe belediyeler…
Ramazan’da halka dokunabilmişler midir sizce?
Dokunmuşlarsa da birkaç bin kişiyi aşmamıştır yarım milyonluk nüfusa hitap eden ilçe belediyelerin yardımları..
Ondan sonra AK Parti büyüyor.
Büyüyecek tabi ki…
Kentin çeperlerine sen ulaşmazsan başkası ulaşır.
Siyaset boşluk kaldırmaz. Yaratılan her boşluk, itinayla doldurulur.
Sadece çeperlerde mi boşluk yaratılıyor sanıyorsunuz?
Artık sahilinde de sıkıntı var İzmir’in…
İki de bir değişen kaldırımlar dışında değişen hiçbir şey yok neredeyse…
Ve kentlinin zihninde yaratılan AK Parti korkusu dağılıyor. Endişenin yerini ‘zenginleşme’ gelişmiş bir kentte yaşama arzusu alıyor.
*
Geçenlerde belediye bülteninden bir haber yayınladık.
‘Büyükşehir’den 8 büyük hamle’ başlığıyla.
Uçan yol, teleferik, köprülü kavşaklar vesaire.
Yıllardır ‘cek-cak’ edebiyatıyla kentin önüne konulan projelerdi bunlar aslında.
‘Nihayet’ adım atılmış’ diye sevindik hatta.
Projelerin detaylarına ve hukuksal zeminlerine göz atınca gördüm ki,
Yarım yamalak işler…
*
Olmuyor sayın başkan, olmuyor.
Lafla peynir gemisi yürümüyor. İyi niyetiniz, dürüstlüğünüz tek başına yetmiyor. Yoğurt yiyiş tarzınız anlaşılmıyor, iş yapmıyor.
Saat gibi işlemesi gereken hukuk biriminiz mesela…
Kamulaştırmasız el atma davalarından yönettiğiniz kurumu 200 trilyona yakın zarara uğrattığı iddia ediliyor. Sadece Bornova Aşık Veysel’deki örnek 80 trilyon lira zarar var.
Büyük hamle diye duyurduğunuz, ihalesine çıktığınız 8 projenizden 5’inde kamulaştırmasız el atma davaları sürüyor.
Hesabı kitabı bilen biri olarak söyler misiniz lütfen…
Tamam, İzmir’de iş üretmek zor, kolay değil.
Ama bile bile lades demek, kör göze parmak misali adımlar atmak hangi hesaba-kitaba uyuyor.
Böyle ihale KİK’ten de döner, yargıdan da…
*
Büyük fuara 17 gün kala İZFAŞ işçileri grevde…
Koskoca İzmir Enternasyonel Fuarı’ndan bahsediyoruz. Altı üstü 98 işçi.
İstedikleri de atla-deve değil.
Komik maaşlarına biraz zam istiyorlar. Hepsi bu.
İzmir’in fuarı dışında neyi kaldı söyler misiniz? Bir yandan kamulaştırmasız el atma davalarından birilerine trilyonları ödeyeceksiniz öte yandan 98 işçinin maaşları için istediği 50-100 liranın hesabını yapacaksınız.
Ve bunları yaparken kent ayağınızın altından yağ gibi kayıp gidecek. 
Siz bile anlamayacaksınız.