GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
13 Ağustos 2011 Cumartesi

Gülsem mi, ağlasam mı?

İnsanoğlunun duyguları da karmaşıktır. Bazen sinirden gülerken bazen de sevinçten ağlar.
Aşağı yukarı böyle bir durumdayım.
Ülkeyi ve kenti yönetenlerin halet-i ruhiyelerine bakınca ‘sinirden ağlamak’ geliyordu içimden bir zamanlar…
Üst üste gelen yanlışları/hataları görünce içim içimi yiyor, çoğu zaman klavyenin başına geçip, ‘kan damlayan’ yazılar dökülüyordu kendiliğinden.
Kimileri bu durumu ‘gençliğime’ verse de ne yaptığımın farkındaydım. Attığım her taşın birkaç kuşu ürküttüğünü görüyor, bazen de bu taşların bumerang gibi dönüp bana zarar vereceğini biliyordum.
Çok şükür ki her satırının hesabını herkese verdim, vermeye de devam edeceğim.
*
Ama hem ülke yönetiminde hem kent yönetiminde öyle bir noktaya gelindi ki, duygusal tepkilerimizin ahengi bile bozuldu.
Sinirden ağlamak yerine gülmek, sevinçten gülmek yerine ağlamak geliyor çoğu zaman… Sevinecek o kadar az şey yaşıyoruz ki… Ya da üzülecek, kızacak, sinirlenecek o kadar olumsuzluğa şahit oluyoruz ki… Gülünecek yerde ağlamayı, ağlanacak yerde gülmeyi öğretiyor hayat bu coğrafyada adama.
Kent yönetimini ele alalım.
Koskoca İzmir söz konusu olan…
 3-5 aktör yan yana gelemiyor. Biri bir tarafından öbürü öbür yanından çekiştiriyor İzmir’i…
Partisi, pırtısı önemli değil.
Kimse kimseyle geçinemiyor. Herkes herkesin ayağını kaydırmanın derdinde… Sadece siyasetçilerden de söz etmiyorum. Sivil toplumu da aynı, spor camiası da medya dünyası da… Çok ciddi bir kalite/kumaş sorunu var her şeyden önce… Bakmayın siz herkesin kendini ‘Hint kumaşı’ gördüğüne… Çoğundan ‘Şile bezi’ bile olmaz bunların. 
*
Uzun lafın kısası alıp başını gidesi geliyor insanın…
*
CHP’li başkanlar piyesini izliyorsunuz bir ayı aşkın süredir. Bilindik bir filmin son versiyonu… Başkan amcaların sinirleri pek gergin…
Önüne geleni haşlayıp, gelmeyeni dava ediyorlar.
Olay neredeyse ‘tehdit’ boyutuna vardı.
Kimse burnundan kıl aldırmıyor. Her birini anaları ‘başkan’ olarak doğurmuş… Sanki halk seçmemiş de gökten zembille inmişler. İlahi bir güç kentin koca koca ilçelerini hatta Büyükşehir’i zat-ı âlilerine teslim etmiş.
Bir tek ‘vahiy’ gelmiyor mübareklere… Belki ‘ramazan şenliği’ işini bir nokta ileriye taşırlarsa o da olacak bu gidişle.
Çevrelerine kümelenen bir avuç yardakçının gazıyla kendilerini bulunmaz Hint kumaşı zannedenlere sesleniyorum.
Lütfen bandı sadece 2,5 yıl geriye sarın.
Nerede ve nasıldınız?

Kiminiz il genel meclis üyesi, kiminiz ilçe başkanı, kiminiz belediye avukatı, kiminiz ‘sade müteahhit’ kiminiz ‘gazeteci’ kiminiz de bilim adamıydınız.
Bazılarınız da ‘büyük’ esnaftı.
Lütfen geldiğiniz noktayı unutmayın.
Bugün halkın bütçesiyle/yetkisiyle kılıcınızın iki yanı da kesiyor olabilir. Ama bir gün (Ki bazılarınız için geri sayım başladı) o yetki sizden alındığında sudan çıkmış balığa döneceksiniz. O gün sizi ilk terk eden bugün etrafınızı kuşatan yağdanlık ekibi olacak.
Telefonlar susacak, makam aracı/şoför, etki/yetki gidecek.
‘Başkanım, başkanım’ takımı dağılacak. Hatta ‘yeni başkan görmesin’ diye sizi gördüklerini sokaklarını bile değiştirecekler.   
Şimdi lütfen kendinize sorun…
Kaçınız böyle bir sona hazırsınız.
Uzaklara gitmeyin… kendi ilçenizin eski başkanlarını izleyin/gözleyin bir gün.

Ve sıra sana geldi Büyük başkan… Kaybettiğimiz pek çok şey gibi tanıdığımız/bildiğimiz Aziz Başkanı arıyoruz bugün. Adaletli, merhametli ve demokrat Aziz Başkanı… Önüne geleni haşlayan, gelmeyeni taşlayan, bağıran, çağıran, kızan/köpüren Aziz Başkan’ı değil…
Kenti ‘tek başınıza’ yönetme ısrarınızdan vazgeçin. Birilerine güvenmeyi deneyin artık. Siyasette ekipçilik, belediyede bürokratçılık oynamaktan vazgeçip ‘radikal kararlarla’ kentin önümüzdeki 3 yılında önünü açın…
Bilindik bahanelerle değil başarı öyküleriyle çıkın İzmir’in karşısına…
Ve lütfen sinirlerinize hakim olun. Gelinen noktada gazetecilere ‘had’ bildirme noktasına gelen başkanı en azından ben tanıyamıyorum.
İyice bakarsanız siz de aynadaki suretinizi tanıyamayacaksınız. 
*
Sonsözü siz söyleyin o zaman… Tüm bunlar ışığında ben ne yapmalıyım. Ağlamalı mıyım yoksa gülmeli mi? Yoksa pek çoğunuzun yaptığı gibi ‘Amaan bana ne’ deyip eyyamcı mı olmalıyım?