GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Ağustos 2011 Salı

Topal ördek!

Kocaoğlu’nun ‘yokum’ açıklamasının altında ‘isyan cephesini’ dağıtma amacının da yatıyor olabileceğini söylemiştik. İçinde en az 3-4 potansiyel Büyükşehir adayı barındıran bu yapının resmen olmasa da fiilen boşalan Büyükşehir koltuğuna oturmak için çalışması, sayıları 14’ü bulan cepheye ‘zarar verebilir’ demiştik.
İsyan cephesi bu ihtimali de düşünmüş! O nedenle ‘yokum’ açıklamasına karşı temkinli yaklaşıyorlar.Deneyimlerimiz gösteriyorki, Kocaoğlu bu ve benzeri açıklamaları/hamleleri önceki döneminde de yapmıştı.
Yerel seçimlerden iki yıl önce ‘2009’da 61 yaşında olacağım. Bastonla siyaset yapmayı düşünmüyorum’ diyerek ‘aday olmayacağı’ sinyali veren Kocaoğlu, kısa süre sonra toparlanıp ‘seçimden altı ay önce karar veririz’ demişti.
Kişisel sohbetlerinde önümüzdeki döneme ilişkin basına yansıyan bu sözlerinin paralelinde konuşan ve ‘aday olmayı düşünmüyorum’ diyen Kocaoğlu’nun 100’e yakın kişinin huzurunda yaptığı bu son açıklamanın gelinen noktada başka anlamları da olduğu iddia ediliyor.
Başkan Kocaoğlu’nun ‘genel merkezle’ yakın gibi gözükmesine karşın ‘mesafeli’ olduğu, son süreçte yaşadıklarıyla Kılıçdaroğlu ile arasının açıldığı iddia ediliyor mesela. Seçime günler kala Milletvekili Susam’la kameralar önünde kavga ederken Kılıçdaroğlu’na da ‘saydıran’ Kocaoğlu’nun aday gösterilmeme ihtimaline karşı böyle bir açıklama yapmış olabileceği savunuluyor bazı kesimler tarafından. 'Kimse beni kovamaz, ben istifa ederim' durumu…12 Haziran’ın arifesinde Bergama’da yaşananlar da bu tablonun göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Bir de Kocaoğlu’nun açıklamayı erken yaptığını ancak aday olmayı kesinlikle düşünmediğini savunanlar var. Bu savunu AK Parti’nin İzmir’i kazanacağı iddiasıyla paralellik arz ediyor.
AK Parti’nin yüzde 37’yi gördüğü İzmir’de yerel seçimi yüzde 56,7 ile kazanan Kocaoğlu’nun kentin siyasal zemininde olan biteni gördüğünü savunanlara göre, Başkan İzmir’i kaybeden CHP’li olmak istemiyor. Yani yüzde 56,7 gibi rekor oyla seçim kazandığı İzmir’in tarihine ‘kenti AKP’ye kaptıran CHP’li’ olarak yazılmak/geçmek istemiyor…
Bana gelince; Aziz Başkan’ın endişesinin AK Parti olduğu kanısında değilim. CHP’nin genel gidişatına yönelik endişeleri olduğunu tahmin etmek zor değil.
Ya da İzmir gibi ‘oynak bir zeminde’ siyaset yapmanın zorluğunu tahmin etmek...
Kocaoğlu, kendine has ‘yoğurt yiyişi’ nedeniyle hem genel merkezle hem de yerel siyasetle başı dertten kurtulmayan bir karakter oldu hep. Geçen dönem parti örgütüyle ve Deniz Baykal’la mücadele ediyordu. Şimdilerde ilçe belediye başkanları ve Kılıçdaroğlu ekibiyle...
Bakmayın siz kurultayda ‘divan başkanlığı’ yaptığına… Ya da kadim dostu Alaattin Yüksel’i MYK’ya, Danışmanı Hülya Güven'i PM'ye aldırdığına… Ya da vekil listelerinde kısmen de olsa sözünün dinlendiğine... Belki de bugünkü tablonun nedeni bu ve benzeri hamleleri oldu Kocaoğlu’nun
Sadece kente önderlik/liderlik ve de başkanlık yapmayı seçse bugün yaşadıklarının hiçbirini yaşamayacak, AK Partililerin iştahını da kabartmayacaktı. Ama tek cephede savaşmak yerine her cephede savaşıp kendini de ekibini yordu. Etrafındaki ‘güvenlik zincirini’ kaybetti önce. Bürokrasine taşlar bir türlü istediği gibi yerine oturmuyor. Genel merkezle arasına ‘mesafe’ koyup, ilçe belediyeleriyle arasını açtı.
Ve gelinen noktada ‘havlu atıp’ ‘pes’ dedi.
Bu bir siyasi manevra değilse bu açıklama gelinen nokta sadece Kocaoğlu için değil İzmir’in için de içler acısı sonuçlar doğrucaktır. Sonrasında ‘geri manevra’ yapıp, ‘Grupta konuşulan grupta kalır’ dese de o da biliyor ki CHP’de iki kişinin bildiğini herkes bilir/duyar. Kaldı ki 100 kişilik grup toplantısında söylenenlerin geri alınması hiç kolay değildir.
Bürokratlar yokuş aşağı vitesi/freni boşalmış kamyon gibi…
Hangi duvara toslayacakları belli değil. İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu şemsiyesi altında topladığı kentin kanaat önderleri soru işaretleriyle dolu.
Başkan Kocaoğlu bu açıklamasıyla kendisini siyasi bir kimlik olmaktan çıkarıp ‘görev süresi biten, veda turlarına çıkan ABD başkanları gibi’ topal ördeğe dönüştürdü. Ya da Büyükşehir Belediyesi’nde görevli üst düzey bir imza yetkili memura…
Topal ördeğe dönüşmüş bir Başkan’ın ardından kim yürür?
Hangi bürokrat, hangi STK Başkanı, siyasetçi tavır/risk alır?
Tek cephede savaşmak yerine her cephede savaşmanın acı faturası bu olsa gerek. 2,5 yıldır ‘işte budur’ diyebileceğimiz bir fiziki projeye başlamayan Kocaoğlu’nun işleri toparlayıp eski gücüne kavuşması artık zor. Hepi topu 28 ay kaldı yerel seçime…
Bugün başlasa bile seçime keseceği kurdele yok gibi...İhale süresi, imalat süresi derken…
Ancak ve ancak ‘kaldırım’ yapar, çiçek diker, ağaç sular bundan sonra. Bir de Bornova Eski Başkanı Cengiz Bulut gibi para biriktirir belediyenin kasasında. Kendisinden sonra gelenler harcasın diye…
*
Ya da acilen toparlanıp, inisiyatifi ele alarak harekete geçer. 3-5 büyük proje için hemen temel atıp, seçimden altı ay önce kurdele keserek, kamuoyunda rüzgarı tersine çevirir.
İlçelerle koordineli şekilde yürüyüp, gerçek bir ‘ağabey’ olmayı dener.
Bırakacaksa bile arkasında siyasi açıdan harabe değil çiçek gibi bir kent bırakır.
*
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu, A Takımı’nı değiştirmek için düğmeye bastı. Belki yarın belki de haftaya MYK’da ciddi bir değişime gidecek.
Tüzük kongresinin de Eylül’de toplanabileceği söyleniyor. Ben asıl MYK değişikliğinin ‘Tüzük kongresinden sonra’ yapılması gerektiğini düşünüyorum. 18 Aralık 2010 Kongresi’nde yazdığı A takımının (PM listesi) önemli bölümünden verim alamayan Kılıçdaroğlu’nun tüzük kurultayı toplanmışken PM seçimini de aradan çıkarabileceği kanısındayım. Tabi ki bu gücü kendisinde görürse…
Kulislerde bir sürü ‘gidecekler/kalacaklar’ listesi yayınlanıyor.
Ama Kılıçdaroğlu’nun ne yapacağı belli olmaz. Gürsel Tekin bile gidebilir. Eğer tüzük kurultayının gündemine PM seçimi de gelir/getirilirse Kılıçdaroğlu’nun MYK tercihi toptan değişebilir yani.
Seçim süreci, yemin krizi, olağanüstü kurultaycıların imza harekâtı gibi kritik süreçler yaşadı Kılıçdaroğlu… Yemin krizinde ‘vekillik elden gitmesin’ diye en az 30 milletvekilinin ‘doktor raporu’ aldığını, 60-70 vekilin Yeni CHP’ye entegrasyon sorunu olduğunu biliyor en azından. İşte o zaman dün verdiğim listede yer alan İzmirliler MYK’da kendilerine yer bulabilir. Aksi halde PM üyesi olmadıklarından bazılarının teknik açıdan MYK üyesi olması mümkün değil zaten. İzmir’in MYK’daki temsiline gelince…
İzmir’deki yerel çarpışmanın hem ‘taraf olan’ Alaattin Yüksel’in hem de karşı tarafa yakın durduğu iddia edilen PM Üyesi Mehmet Ali Susam’ı yıprattığı görüşü hakim kulislerde.
Yüksel’in Kocaoğlu’nu güçlendirmemek Susam’ınsa isyan cephesine güç katmamak için dinlendirilme ihtimalinden söz ediliyor.
Ve de ağırlıklı görüş Cumhuriyet Mitingleri’nin organizasyon komitesinde yer alan ulusalcı kimliğiyle öne çıkan Prof. Birgül Ayman Güler’in ya da MYK tecrübesi bulunan Prof. Oğuz Oyan’ın tercih nedeni olacağı yönünde…
Genel merkezin İzmir örgütünde ayağı olan dişli isimler yerine akademik özellikli isimleri öne çıkarmasının altında da kavgayı/krizi bitirmekten çok doğrudan örgütlenme amacının yattığını düşünüyorum.
Özetle İzmir’deki yerel kavga kent siyasetinde emeği/ayağı olan iki yapıya da zarar vermiş görünüyor. İzmirliler kavga edince de örgütlenme şansı İstanbullu Gürsel Tekin’e geçiyor tabi ki…