GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Eylül 2011 Çarşamba

Kocaoğlu, SONAR ve Solak

‘Siyaset yalnız yapılır… Ben de siyaseti yalnız yapıyorum, yapacağım. Ekibe de kliğe de karşıyım. Belirli bir doğru üzerinde birlikte hareket edilebilir insan. Benim ekibim diye tanımlanan herkes yanlış yaptığımda yanımda olmasın. Bilakis eleştirsin. Zaten eleştirirler de…Ya Alaattin Yüksel…?
O da siyaseti yalnız yapıyor, yapacak. Bundan sonraki kongrelerde, parti içi yarışlarda yokum. Öncekinde yoktum aslında. Sadece Bornova’da beni kendi evimde boğmaya kalktıklarında ayağa kalktım. ‘280 delege cebimde’ diyenlere yanıt verdim. En az 100 delegenin yönünü/oyunu değiştirdim. Değişim sürecinde (Yeni CHP) bir partili olmanın sorumluluğu içinde hareket ettim. CHP’li bir başkan olarak sürece destek vermem gerekiyordu. Ben de verdim.
Başkan Kocaoğlu ile olan uzun görüşmemizden aktaracağım son nottu yukarıdakiler.
Aktarmayacağım onlarca notu ise hafızama kaydettim. Zamanı geldikçe kullanmak üzere… Gece boyunca siyaset kavgası verdik. Onu siyasallaşmakla özellikle de parti içi siyasetin patronu olma iddiasıyla yargıladıkça, karşı çıktı. Bornova kongresi dışında hiçbir süreci kabul etmedi. ‘Önder Sav’a 4 isim önerdim üçünü aldı, Kılıçdaroğlu ise ikisini aldı’ dedi PM listelerinde. İl yönetiminden milletvekili listelerine kadar tüm süreçlerde etkin olduğu iddiasının aslında pek de gerçeği yansıtmadığını savundu.
Ve dahası CHP’nin hal-i pürmelâlinden çok da memnun olmadığı hem gözlerinden hem de sözlerinden okunuyordu.
Siyasetle arasında mesafe koyup kentin sorunlarına kafa yormayı planlayan Kocaoğlu, İzmir'in kayan siyasal eksenini tekrar yerine oturtabilecek mi? Dahası 2009 sürecinde olduğu gibi AKP’lilerden bile oy alacak noktaya ulaşabilecek mi?
Benim için orası soru işareti… Ama Başkan Kocaoğlu kendisinden emin. ‘İzmir’i biliyorum, tanıyorum. Üç ayda kayan ekseni yerine oturturum’ diyecek kadar hem de.
*
Ama Kocaoğlu’nu her açıdan zor bir süreç bekliyor. Bir yanda parti içindeki sallantılı süreç öbür yandan her geçen gün ağırlığını hissettiren siyasi iktidar…
Kentin sermaye yapısındaki, sivil toplum dünyasındaki değişim, eksen kayması…
İzmir kamuoyundaki hakim algının 12 Haziran sonrası tersyüz olması da cabası tabi ki.
Hakim algı demişken en çarpıcı, sıcak örnek bugün düştü ajanslara… Ege-Koop Başkanı Hüseyin Aslan, SONAR’a yaptırdığı bir İzmir araştırmasından detaylar açıkladı.
SONAR bir dönemin spekülatif ama son dönemin en realist araştırma şirketi. Son seçimi noktası virgülüne tahmin eden araştırmalarıyla gündem yaratmaya başlayan şirketi.
İzmir halkına yöneltilen “Sizce İzmir’e gerek yurt dışından ve gerekse yurtiçinden neden yatırımcı gelmiyor?” sorusuna verilen yanıtlara bakınız.
*İzmir için gerekli tanıtım ve reklam çalışması yapılmıyor. Yüzde 37,1
*Siyasi nedenlerle yatırım gelmiyor. Yüzde 6,6
Diğer yanıtlara gerek bile yok aslında.
İşte kast ettiğim hakim algı değişikliği bu iki yanıtta saklı. CHP’nin sloganlaştırdığı ‘İzmir cezalandırılıyor, hükümet İzmir’e üvey evlat muamelesi yapıyor’ söylemi bu kentin son 10 yılına damgasını vurmuştu.
Aslına bakarsanız bir dönem altı çok da boş değildi bu söylemin.
Ama 12 Haziran seçimlerinde kente yatırımcı iki bakanla yüklenen AK Parti, açıkladığı 35 projeyle İzmir kamuoyundaki ‘cezalandırılıyoruz’ algısını tersyüz etmeyi başarmış görünüyor. SONAR’ın araştırmasından çıkan sonuca bakarsak İzmir’in hükümet tarafından cezalandırıldığını düşünenlerin oranı yüzde 6,6.  
Çok değil sadece bir yıl geriye gitsek bile İzmir’in hükümet tarafından cezalandırıldığını düşünenlerin oranı yüzde 50’lileri geçiyordu.
İki yıl önceki KİK sürecini hatırlayınız.
AK Partili bir müteahhidi kurtarmak için İzmir metrosundaki acil kayıtlı işlerin ihalesini kıytırık bir başvuru sonucu iptal eden Kamu İhale Kurumu’nun tutumunu araştırılmıştı.
Sanıyorum İzmirli araştırma şirketi İntegral’in araştırmasıydı.
KİK’in siyasi davrandığını savunanların oranı yüzde 60’ı geçiyordu.
Oysaki bugün, İzmir’in yatırımlar açısından geri kalmasının sorumlusu olarak hükümet görülmüyor. Yani çapraz soruların yanıtlarını da eklersek hükümetin İzmir’e yan baktığını savunanların oranı yüzde 10’u bile bulmuyor.
Henüz kağıt üzerinde olan ‘çılgın projeleri’ saymazsak gerçek bu değil tabi ki. Devletin resmi rakamlarına göre İzmir verdiğinin 5’te birini geri alabiliyor hala…Ama önemli olan neyin gerçek olduğu değil, neyin nasıl algılandığıdır.
İzmir halkı kentin geri kalmasından kimi sorumlu tutuyor dersiniz? Hükümet olmadığına göre geriye sadece yerel yönetimler kalıyor. Yani CHP’li başkanlar…
‘İzmir’in tanıtım ve reklâmı yapılmıyor’ derken kasıt hükümetten çok yerel yönetimler. Kentin reklâmının uluslararası tanıtımının yapılması öncelikle yerel yönetimlerin işi çünkü…  
Bırakın yatırımcı için reklâm yapmayı kente gelen yatırımcının bile kaçırılması söz konusu…
‘Rant var’ söylemi adı altında pek çok yatırımın İzmir’den kaçtığı hatta İzmirli dev firmaların bile teker teker kenti terk ettiği bir süreci yaşıyoruz. 
Ya da dibimizdeki Manisa'nın yatırımda üçüncü derece bölge olduğu, İzmir'deki koca koca fabrikaların sökülüp Manisa'ya taşındığı...
Sonuçta önemli olan algıdır. Yani seçmen algısının yönetimi...  
*
Bir dostumun tespitini paylaşmak istiyorum tam da burada… Dedi ki o dostum. ‘Bak hükümet geçen dönem başta çevre yolu olmak üzere pek çok önemli projeyi hayata geçirdi İzmir’de. Ama İzmir’deki ‘cezalandırılıyoruz’ algısı yüzünden hiçbirini hanesine oy olarak yazdıramadı. Hatta İzmirliler çevre yolunu bile Kocaoğlu’nun yaptığını düşündü çoğu zaman…
Şimdi de Başkan Kocaoğlu Yeşildere’ye ‘uçan yol’ yaptırıyor. Bu yol bitince ne olacak sanıyorsun? Konak Tüneli gibi dev projeyi uçan yolun ağzına kadar getirecek olan hükümete mi yazacak yoksa Kocaoğlu’na mı? Bence değişen algı yüzünden hükümete yani Binali Yıldırım’a yazacak’
Uzun lafın kısası CHP’li yerel yönetimlerin kentteki algı değişikliğini doğru okumaları ve derhal bir şeyler yapmaları gerekiyor. Çünkü İzmir’in siyasal zemini çok şiddetli sallanıyor. Bu nedenle Kocaoğlu’nun yapması gereken ilk iş isyankar ilçe belediye başkanlarıyla barışmak, onların istediği koordinasyonu derhal sağlamak. Nasıl, ne şekilde olduğu fark etmez. Yeter ki ‘aynı bağın gülleri’ aynı partinin mensupları arasındaki çatlak sesler kesilsin.
*
Çiğli Belediye Başkanı Metin Solak geldi dün. Uzun uzun konuştuk. Koltuğunun altında Çiğli için yaptırdığı taze araştırmalar vardı. İsyan cephesinin avukatına dönüşen Solak hemşehrisi Kocaoğlu’nu ayrı tutarak Büyükşehir bürokratlarını topa tutmayı sürdürdü. Koltuğunun altındaki araştırmayı masanın üstüne koyduğunda durumun vahametini birlikte gözlemledik.
Çiğli Belediyesi’nin çalışmalarından memnun musunuz sorusuna ilçe halkının ortalama yüzde 49’u ‘hayır’ yanıtı veriyordu. Bazı mahallerdeki ‘hayır’ oranı yüzde 70’leri buluyordu hatta. Genel seçimde CHP’nin AK Parti’ye ciddi fark attığı Çiğli’de bile manzara değişiyordu yani. Sonra çapraz sorulara geçtik.
Neden memnun değilsiniz sorusuna verilen yanıtlarda Solak’ın anlatmaya çalıştığı daha net anlaşılıyordu.
Ulaşım, altyapı, kanalizasyon, çöp kokusu… (Harmandalı çöplüğü yüzünden)
Yani Büyükşehir’in yapması gereken işler memnuniyetsizliğin yüzde 40’ını oluşturuyordu.
Ve de Solak haklı olarak isyan ediyordu.
‘Halkımız sonuçta faturayı ilçe belediyesine kesiyor. Büyükşehir 22 ilçeye aynı anda yetişemiyor. Bürokratlar meselelere kağıt üzerinde bakıyor. Bir mahallemizi (İstasyonaltı) her yağmurda su basıyor. Altı üstü 3-4 milyonluk bir yatırım… Kocaoğlu ‘tamam, hallederiz’ dese de ağır bürokrasi yüzünden üç yıldır soruna çözüm üretemiyoruz. Her yağmurda kâbuslar görüyorum. Sonuçta fatura ya Büyükşehir’e ya Çiğli Belediyesi’ne yani CHP’ye kesiliyor’
İsyan cephesine katılmak için pek çok başkanın birden çok sebebi var. Kimi Büyükşehir adayı kimi ilçesindeki sorunları unutturup gündem değiştirmeye çalışıyor kimi de geçmişin nasır acılarını tedavi etmeye çalışıyor. Solak’ın tek derdi ilçesine doğru dürüst yatırım çekmek. Büyükşehir’in ilçelerle koordineli çalışmasını hatta ekonomik yardım yaparak sorunların aşılması gerektiğini savunuyor ısrarla. Kocaoğlu’nun son bürokrat atamalarını yerden göğe eleştiriyor. ‘Yanlış yapanları, kentin önünü tıkayanları yükselterek ödüllendirdi’ diyerek.
Dili biraz sivri… Ama bıçak kemiği geçtiği için dilini tutamadığı da belli.
Kocaoğlu’nu çok seviyor. ‘Kurşun atsalar önüne atlarım’ diyecek kadar hem de.
Ama bürokratlarından nefret ediyor neredeyse… Bir anısını anlatıyor. Otobüs hatlarının yeniden düzenlendiği seçim öncesi sürece dair bir anı…
İptal edilen otobüs hatlarının CHP’ye oy kaybettirdiğini bir otobüsün güzergahının yakındaki bir mahalleyi de dolaşması gerektiğini savunuyor Kocaoğlu’nun da hazır bulunduğu bir toplantıda. Oradan otobüslerden sorumlu bürokrat atlıyor.
‘Başkanım gerek yok. En fazla 400 metre yürüyecekler’
 ‘Büyükşehir bürokratlarına göre halkın sabah akşam 400 metre yokuş aşağı-yukarı yürümesinde sakınca yok’ diyor Solak. ‘O vatandaşlar 400 metre yürüdüler neticede… Ama CHP’ye de oy vermediler’ diye ekliyor.
Solak endişeli… CHP’nin İzmir’i kaybettiğini bu kafayla kaybedeceğini görüyor çünkü. ‘Ve bir an önce bir şeyler yapmazsak yakında ne aday olacak bir Büyükşehir ne de ilçe belediyesi kalacak’ diye altını çiziyor sözlerinin…
Yani tarihe not düşüyor bu sütunlardan.