GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
21 Aralık 2015 Pazartesi

Kıl payı!

Kıran kırana yarışı sadece 12 oy farkla Alaattin Yüksel kazandı. Şimdi anladınız mı neden sadece 4 oy farkla biten 4 Eylül 2005 kongresini örnek gösterdiğimi?
Nereden mi biliyordum?
Ne derler bilirsiniz.
Perşembe’nin gelişi çarşambadan belliydi.
18 belediye başkanı, 25 ilçe başkanı vs…
Hepsinin hava-civa olduğu bir kez daha ortaya çıkmadı mı?
Tarih aynen tekerrür etmedi mi?
İzmir siyasetinin son 15 yılına hakim yapı en zor sınavını verdi bu kongrede...
Bana sorarsanız kazanan Nevzat Kavalar’dır.
Demek ki Kocaoğlu son anda topa bu denli girmese, Tuncay Özkan o son dakika telefonlarını açmasa hatta salonda o arbede çıkmasa Kavalar uzak ara gelecekmiş.
Siyasetin tecrübeli ismi Yüksel, Kılıçdaroğlu’nun son kurultayda yaşadığını yaşadı. 400 imzayla aday olup 281 oy alarak…
Ve Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’ı da kutlamak gerekiyor. Sonuca bakarak ‘Kocaoğlu’nun elindeki imkanlar Karabağ’da olsa Yüksel aday olacak imzayı bile bulamazmış’ diye düşünüyor insan.
Başkan Kocaoğlu’na gelince; Ne derler bilirsiniz sayın başkan…
Taş uzaktan gelmezmiş.
En büyük golü, 2014 yerel seçiminde, demokratik teamülleri yerle yeksan ederek, bizzat ellerinizde yazdığınız belediye başkanlarından yediğinizi biliyorsunuzdur herhalde.
Biliyorsanız sorun yok. 
Bilmiyorsanız öğrenmenizde fayda var.
Kemal Karataş-Deniz Baykal ikilisinin yazdığı belediye başkanları bu kadar zorlamadı sizi 2013’te Ali Engin’i seçtirirken… Ya yaşlanıyorsunuz ya da kalenize kendi elinizde soktunuz Truva atlarını…
Şapkayı öne koyup düşünmenin vaktidir Sayın Başkan…

Alaattin Yüksel’e gelince;
İzmir’in tarih yazan (16 vekil gönderen) il başkanı olmak (2001-2005) son beş yılda sırasıyla MYK Üyesi, Genel Başkan Yardımcısı ve de PM Üyeliği yapmış olmak yeterli olmadı.
Demek ki biraz daha ‘pişmek’ gerekiyormuş Sayın Yüksel.
Uzun etmeden söyleyeyim.
Yıllara dayanan süreçte siyaseti 10 kişiyle yapmanın karşılığıdır dünkü kongrenin sonucu.
Dar bir kadroyla, keskin bir ekipçilik anlayışıyla… 

Masayı genişletmenin, insanları kucaklamanın vaktidir.
Ne demiştik?
İki cepheli, iki adaylı, kıran kırana bir kongre yaşayacağız.
Biz bunları söylerken ortalıkta 5-6 aday dolaşıyordu. Ama kimin aday kimin tavşan olduğu kilometrelerce öteden görünebiliyordu.
Süreç boyunca gördüğümüzü yazdık.
Ve ne dediysek çıktı.

Kongrenin yapıldığı salona gitmedim.
Ama yaşanan gerginliği hissetmemek elde değildi.
İki cepheden kasıt mı?
Alaattin Yüksel-Aziz Kocaoğlu bir cephe…
Geri kalan ne varsa öteki cephe…
*
Milletvekillerinin tamamına yakını…
2019’un potansiyel adayları…
Eski ekipler, Baykalcılar, Savcılar vs…
2014’te çizik yiyenler… Aday olamayanlar…
Hatta ve hatta genel merkez, genel başkan…
Daha ne olsun.
Bu manzara karşısında 12 oyla gelen zafere sevinmeleri bile gerekebilir.
Anlayacağınız ‘paçayı zor kurtardı’ İzmir siyasetinin patronları…
Kendi yapıları adına kötü gidişe dur demeyi ‘şimdilik’ başardılar.
2014 yerel seçimlerinde ne dedilerse yaptırmayı başaran, yerel siyasette zirveyi gören Kocaoğlu-Yüksel yapısı, o tarihten itibaren 1,5 yıldır süren kan kaybını durdurmak adına var güçleriyle savaştı.
Ve bu kongrenin en büyük sonucu budur.
Ön seçimde tüm siyasi yakınları çizik yiyen, kurultaylarda esamileri okunmayan, kontenjan adaylarda görüşleri alınmayan, il başkanı atamasında (Bedri Serter) bir ilçe belediye başkanının (Hasan Karabağ) altında kalan kısaca kabus dolu iki yılın ardından ‘kıl payı’ da olsa gelen bu zafer, ekibi biraz olsun rahatlatmış olmalı.
*
Ama kendilerine naçizane tavsiyelerim var.
Türkiye’deki genel seçimler gibi sonuçlandı bu kongre.
Yani yüzde elli elli…
Bir yüzde 50 memnun sizden öteki yüzde 50 değil… Hatta öteki yüzde 50’nin önemli bölümü neredeyse düşman olmuş durumda. Hem Kocaoğlu’nun hem de Yüksel’in meseleye bu açıdan bakarak işe koyulmalarında fayda var. Yani ötekini de kucaklamak, olabildiğince kucaklamaktan söz ediyorum.
Tabi ki çeyrek mafya görüntülü tipleri ayıracaksınız. Tabi ki sinsi, içten pazarlıklı, yüze gülüp arkadan dolap çevirenleri tespit edeceksiniz. Tabi ki Sezar’ın hakkını Sezar’a vereceğiniz gibi layık olana yaptırım da uygulayacaksınız. Ama bu kentte size karşı giderek büyüyen ‘karşı cepheyi’ çözmenizde fayda var. İşte bu kongrenin en önemli sonucu budur. Kent siyasetindeki kutuplaşmanın ürküten fotoğrafıdır.
Eskiden de böyle kongreler olmuştur. Ki zaten Baykal’ın adayı Ekrem Bulgun’un 350 imzayla çıkıp 4 oyla Selçuk Ayhan’a kaybettiği 4 Eylül 2005 kongresinin tıpatıp aynısı yaşadık dün.
Lakin o kongrede rakipler vardı, ekipler vardı. Ama kutuplaşma diye bir şey yoktu. Düşmanca bakmalar, görmeler yoktu. İster son yıllarda ülkeye hakim olan siyasal-toplumsal kutuplaşma ikliminin etkisi deyin ister 15 yıldır süren yerel iktidara karşı tepki… CHP İzmir’de ortaya çıkan tam ortadan bölünmüşlük fotoğrafına hangi taraftan bakarsanız bakın… Ama bu fotoğrafı önünüze koyup bir şeyler yapmaya başlayın.
Son sözüm Milletvekili Tuncay Özkan’a… 
İzmir siyasetiyle tanışalı daha bir yıl bile olmadan, atama yazınızın mürekkebi kurumadan bu denli sevilmemeyi nasıl başardığınızı merak ediyorum. Hem de hoşgörünün, demokrasinin başkenti İzmir’de…

DEVAM EDECEK…