GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
10 Aralık 2015 Perşembe

20 Aralık şifreleri…

Yaklaşık 11 ay önce atandığı İzmir’e ‘seçilmiş’ il başkanı olabilmek için adaylığını açıklayan Bedri Serter’e üzüldüm. Doğrusu, adaylık açıklamasına ‘destek için’ davet ettiği 30 ilçe başkanından sadece 6’sının, 22 ilçe 1 de büyükşehir olmak üzere 23 belediye başkandan sadece 1’nin katılmış olması sadece Bedri Serter cephesinde değil bizlerde de ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştır.
Atandığında kasıla kasıla televizyona çıkıp, ‘Bedri iyi çocuktur. Adını ben önerdim’ diyen Hasan Karabağ dâhil 22 belediye başkanından sadece Dikili’nin o toplantıda olması ciddi bir handikaptır.
Sadece CHP ya da Serter için değil… Kılıçdaroğlu için de handikaptır. İzmir’in seçilmişleri o davete icabet etmeyerek Kılıçdaroğlu’nun 11 ay önceki kararına karşı da açık bir mesaj vermişlerdir.

Her ne yaşanmış olursa olsun…
İster 1 Kasım’dan sonra anlı şanlı kalemlerle giriştiği ‘genel başkanını koruma’ kavgası ister çiçeği burnundayken yaptığı ilk toplantıda belediye başkanlarına ‘kendinizi tanıtarak başlayın’ çıkışı…
Eğrisiyle doğrusuyla Serter, Kılıçdaroğlu’nu temsil ettiği koltukta 11 ayda iki seçim görmüş, geçirmiş bir isim… Bazılarının o davete icap etmemek için sahici gerekçeleri vardır mutlaka. Ama bir davete icabet etmek her şeyden önce siyasi nezaketin bir gereğidir.

Ama madalyonun bir de öteki yüzü var tabi ki de. Yukarıda saydığım apoletli kesimi hem yazıyla hem de telefonla ulaşarak davet eden Bedri Serter, 11 ayda iki seçim yönettikten sonra, siyaseten kat ettiği mesafeyi de adaylık açıklamasında görmüş oldu.
Hep söylüyoruz. CHP gibi partiler için ‘il başkanlığı’ ateşten gömlektir.
Son örnek Ali Engin…
Üç yıl önceki kongrede ikiye katladığı Tacettin Bayır ön seçimden çıkarak vekil oldu.
Engin’in durumuysa ortada…
Anadolu’da ‘ev danasından öküz olmaz’ diye bir söz vardır. Teşbihte hata aramayın lütfen. Ama CHP örgütü bu sözü defalarca teyit etmiştir.
CHP’de il başkanlarından, ilçe başkanlarından ‘istisnalar kaideyi bozmaz’ çoğunlukla bir şey olmaz, yapılmaz.
Bknz: Kemal Karataş, Ekrem Bulgun…
Çoğunlukla parti içi kavgalarda taraf olup yıpranırlar. Tam sıra onlara gelmişken ya devran döner ya delegenin/üyenin hışmına uğrarlar ya da olmadık bir parti içi kumpasın kurbanı oluverirler.

O nedenle Bedri Serter İzmir’e il başkanı olarak atanmış olsa da 20 Aralık’taki kongrede seçilmesinin çok da kolay olmadığı o açıklamadaki fotoğrafla ortaya çıkmıştır.
Serter seçilmeyebilir. Ama üzülmesin… Belki ‘Tacettin Bayır örneğinde olduğu’ gibi bunda da bir hayır vardır. Peki, 20 Aralık’ta kim ya da kimlerin şansı daha yüksek görünüyor?
İl başkan adayı iken, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da içinde bulunduğu bir ‘akil grup’ tarafından ikna edilerek dümeni ilçe başkanlığına kıran Nevzat Kavalar şu anda bir adım önde görünüyor.
Bazıları daha ilçe başkanlığı mazbatasının mürekkebi kurumadan Kavalar’ın il başkan adayı olarak öne çıkmasını garipseyebilir. Hatta onaylamayabilir. Ama siyasetin kaht-ı rical dönemindeyiz. Yani adam kıtlığı… Adı geçen birkaç isim ilçe kongreleri sürecinde ekarte edildi. Ya delege yazılmadılar ya seçim kaybettiler ya da kaybeden tarafta saf tuttular.

Kavalar’ı öne çıkaran faktörlere gelirsek; CHP içinde artık aleni bir şekilde tartışılmaya başlanan bir tehlike var. Adı mezhepçilik! Bilhassa Kılıçdaroğlu’nun son döneminde CHP örgüt yönetimleri, başkan, meclis üyesi ve vekil adayları listelerinde iyiden iyiye belirginleşen mezhepsel renge denge için Rumeli kökenli Kavalar iyi bir alternatif sunuyor.
Öte yandan parti içi ekipsel denge açısından da Kavalar fena bir örnek sayılmaz.
Sanılanın aksine Kavalar’ı tipik bir Aziz Kocaoğlu ekibinin unsuru sayamayız. Her ne kadar geçmişte İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun ‘yönetici’ olduğu dönemlerde ‘ilçe başkanı’ olsa da son 5-6 yıllık süreçte Kavalar’ı pek çok parti içi ekibin içinde gördük.
Mesela mı?
Aziz Kocaoğlu’nun varını yoğunu ortaya koyduğu ve tarihe ‘adam-şalgam’ kongresi olarak geçen 2010’da Nevzat Kavalar dönemin MYK Üyesi Mehmet Ali Susam ve Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır’la aynı cephede Kocaoğlu’na karşı yarıştı.
Son süreçte Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ ve Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin gibi ‘siyasete ziyadesiyle müdahil’ isimlerin de açık desteğini aldığı konuşuluyor. Hatta bazıları biraz ileriye gidip, bu tablo üzerinden Kavalar’ı Kocaoğlu’nun kalesine giren bir ‘Truva Atı’na benzetse de bu benzetmeye katılmak çok kolay değil.
Çünkü Kavalar yapısı itibariyle uyumlu, herkesle barışık bir isimdir. Yani onun Susam’la, Sındır’la ya da Karabağ’la olan ilişkisine bu açıdan bakmak gerekir.
Kavalar aday olursa kazanabilir mi? Belki de karşısına rakip bile çıkmayabilir. Hem Kocaoğlu’nun hem öteki yapıların adayı gibi görünen bir ‘ağabey’ formülü örgütün de yoğun şekilde desteğini alabilir.

Peki, doğrusu bu mudur?
Keşkelerimiz var tabi ki. Keşke meseleyi il başkanı kim olacak hangi ekibin dediği olacak perspektifinden değil de ‘CHP iktidara nasıl yürüyecek. Bu yürüyüşü hızlandırmak için doğru isim kim olabilir’ penceresinden konuşabilseydik?
Keşke 21. Yüzyılın ilk çeyreğine giderken meseleyi ‘Alevi-Sunni, Göçmen, Kürt, Türkmen’ gibi alt kimliklere saplanmadan ideoloji, dünya görüşü düzleminden konuşabilseydik?
Ama gerçeğimiz bu... Sayın Cumhurbaşkanının seçmenini konsolide etmek için başvurduğu kutuplaştırma siyasetinin CHP’ye yansıması bu.
Alt kimliklerin üst kimliğe dönüştüğü, faşist eğilimlerin belirginleştiği bir süreçte bu kadarını konuşmaya müsaade yok.
Peki, Kavalar dışında seçenek yok mu?
Var tabi ki! Ama en kolayı Kavalar görünüyor.
Perdenin gerisinde Alaattin Yüksel gibi bir seçenek de var. Son önseçimde yıpranmamış, tecrübeli bir ‘ağabey formülü’ Yüksel. Son dönemde CHP nasıl kurtulur sorusunun peşine düşüp Çeşme’de ‘Özgürlükçü Sol Grup’ adıyla başlattıkları beyin fırtınasını sürdüren Yüksel, adaylığa çok sıcak değil. Ama bir seçenek olarak ortada duruyor. Yüksel’in adaylık için öne çıkması başka ‘ağabeyleri’ rahatsız edecektir. Ve muhtemelen onlar da güçlü bir adayın etrafında birleşebilirler. Bu aday Kavalar dahi olabilir. Çünkü Yüksel’in Kocaoğlu’nun aksine Bornova kongresinde Kavalar’ı desteklemediğini biliyoruz. Yüksel’in çıkışı fazlasıyla ekipsel bulunabilir. Yüksel konusunda delegeyi ikna etmek zor görünse de Kocaoğlu’nun siyaseten en rahat edeceği il başkanı PM Üyesi Alaattin Yüksel’dir.
Ama burada uzun uzun anlatacağım pek çok gerekçeyle Yüksel’in adaylığı, Kocaoğlu cephesi için zor olanın tercih edilmesi olur. 

Peki, diğer adaylar…
Kavalar’a yakın bir profil Dr. Ülkümen Rodoplu…
Kocaoğlu’nun da yerel siyasetin patronluğuna soyunan Hasan Karabağ’ın da sıcak bakabileceği bir isim gibi. Ama Rodoplu son süreçte biraz irtifa kaybetmiş görünüyor. Sinan Karamustafaoğlu da potaya hızlı girip tez yorulanlardan…
Kulislere adı düşen ‘genç’ arkadaşlar Sevda Erdan Kılıç’ın Buca’da ters yolda kalması, Utku Gümrükçü’nün Çiğli kongresinde ‘halledilmesini’ de eklersek geriye sadece Yücel Özen kalıyor.
Sahi bir Yücel Özen’imiz vardı. Tire’nin CHP’li başkanı Tayfur Çiçek’e karşı ‘köy mallarını sattırmam’ diye yüksek sesle haykıran… Ne oldu ona?
Bir de Mehmet Şakir Başak faktörü var. Kulislerde adı PM için geçiyor şimdiden… Sanıyorum İzmir’i tasarımlamak gibi bir hayalin peşinden gidiyor. Ve de gördüğüm kadarıyla yalnız da değil.
Ama bu hayali şimdilik uzak görünüyor.