GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
15 Aralık 2015 Salı

Yüksel’in dönüşü!

Yerel siyaset CHP il kongresine kilitlenmiş görünüyor.
‘20 Aralık’ın şifreleri’ başlığıyla 10 Aralık’ta kaleme aldığım yazıda hem Kocaoğlu’nun hem de diğer yapıların ortak adayı gibi görünen Nevzat Kavalar’ın o gün için ‘uzlaşı adayı’ olarak öne çıktığına vurgu yapıp şöyle devam etmiştim:
“Perdenin gerisinde Alaattin Yüksel gibi bir seçenek de var. Son önseçimde yıpranmamış, tecrübeli bir ‘ağabey formülü’ Yüksel. Son dönemde CHP nasıl kurtulur sorusunun peşine düşüp Çeşme’de ‘Özgürlükçü Sol Grup’ adıyla başlattıkları beyin fırtınasını sürdüren Yüksel, adaylığa çok sıcak değil. Ama bir seçenek olarak ortada duruyor. Yüksel’in adaylık için öne çıkması başka ‘ağabeyleri’ rahatsız edecektir. Ve muhtemelen onlar da güçlü bir adayın etrafında birleşebilirler. Bu aday Kavalar dahi olabilir. Ve aynı yazının devamında Yüksel’in adaylığının İzmir’deki ekip savaşını körükleyeceğini ve de kongrenin tam bir cephe mücadelesine dönüşebileceğini de ifade etmiştim.
Dünkü gelişmeler beklediğim doğrultudaydı. 18 ilçe başkanı 18 belediye başkanı bir araya gelip 20 Aralık’ta desteklenmesi gereken adayın Alaattin Yüksel olduğunu söylediler.
Kimileri için bu tablo iyi yazılmış bir senaryonun etap etap sahneye konulması gibi görünebilir.
Ama bazı önemli ilçelerde Kocaoğlu ile ayrı düşen Yüksel’in 10 yıl aradan sonra il başkanlığına dönüşü zorunluluk gibi görünüyor.
2000’li yılların başında iki kez ‘il başkanı seçilen’ ve İzmir’de izlediği politikayla (2002-2004 seçimlerinde) adından söz ettiren Yüksel, Deniz Baykal’a muhalefet bayrağı açtıktan sonra Sarıgül kongresinde Zülfü Livaneli’yi aday çıkarmak için çabalayanlardan biriydi. Livaneli aday olmak için gereken imzayı bulamamış olsa da beklendiği üzere Yüksel bu hamlesinin bedelini koltuğuyla ödeyecekti. Beklenen ‘görevden alınma faksı’ Yüksel’in iş gezisi için Küba’da bulunduğu sırada ulaşmıştı İzmir’e… Küba dönüşü siyaset yoldaşları tarafından Adnan Menderes Havalimanı’nda miting gibi törenle karşılanan Yüksel en büyük desteği Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’ndan görecekti. Çünkü Kocaoğlu, ‘haksız ve anti demokratik bulduğu kararın hesabını sormaktan’ söz ediyordu.
2002’de 16 vekilin meclise gittiği seçimleri başarıyla yöneten ve 2004’te ‘büyükşehir adayı’ olarak ödüllendirilmeyi bekleyen Yüksel gönlündeki koltuğu DSP’den transfer edilen merhum Ahmet Piriştina’ya kaptırmıştı. Aday belirleme sürecinde iki kez genel merkeze istifa resti çekerek başta Bornova olmak üzere bazı ilçelerde istediği isimlerin başkan olmasını sağlamayı başaran Yüksel, Piriştina’nın ani vefatından sonra siyaset arkadaşı Kocaoğlu’nun Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesine de ‘il başkanı’ olarak ciddi katkı koymuştu.
Görevden alındıktan sonra 5 yıl ‘muhalif damgasıyla’ Baykal karşıtlarıyla birlikte yürüyen Yüksel, sonraki kurultaylarda Baykal’a rakip çıkan pek çok isme hatta CHP’ye alternatif hareketlere (10 Aralık gibi) destek verdi. Ancak bu süreçte genel merkezin yakın markajından kurtulamayan Yüksel çoğunlukla mahallesinden delege bile seçilemedi. Yüksel’in aktif siyasete dönüşü Baykal’ın kaset skandalıyla istifaya zorlandığı 2010 kongresinde oldu. Delege bile olmadığı kurultayda Kocaoğlu’nun ricasıyla dönemin Genel Sekreteri Önder Sav tarafından PM’ye alınan Yüksel, altı ay sonra Sav’ın tasfiye edildiği süreçte ‘genel başkan yardımcısı’ olarak Kılıçdaroğlu’nun yanında saf tuttu ve de A Takımı’nda yer aldı.
İzmir’in siyasi patronluğunu o tarihten itibaren ele geçiren Yüksel, sonraki kurultayda PM üyesi seçilmiş olsa da Kılıçdaroğlu tarafından MYK’ya alınmadı. Ancak Yüksel, Kocaoğlu’nun da desteğiyle 2013 kongresinde kazanan tarafta yer alıyordu. 2013 kongresindeki başarı ekibe 2014 yerel seçimlerinin adaylarını belirleme şansı tanıyacaktı.

Yerel seçimlerde aday belirleme sürecindeki hâkimiyetleri ekibe çok sayıda ilçede istedikleri ismi ‘belediye başkan adayı’ yaptırmış olsa da siyaseten çok sayıda ‘düşman’ da kazanmışlardı. CHP’nin sayısı 300’ü geçen aday adaylarından tercih edilmeyenler Kocaoğlu-Yüksel ekibinin karşısına dikilmişti. Ve ekibin siyasal patronluğu tartışılmaya başlanmıştı. 2014 yerel seçimlerinde örgütte oluşan reaksiyon Kocaoğlu-Yüksel yapısına yakın vekil adaylarını ön seçim sandığında çok zorlayacaktı.
Başta milletvekilleri Mustafa Moroğlu, Hülya Güven olmak üzere Hüseyin Sezer, Murat Bakan gibi çok sayıda isim önseçim sandığında bedel ödedi. Ekiple birlikte hareket eden Oğuz Oyan ile Alaattin Yüksel vekil adayı olmayarak üyenin hışmından kurtuldu. Hatta Bedri Serter’in il başkanlığına atanma sürecinde Yüksel-Kocaoğlu ekibiyle ayrı düşmüş hatta yol ayrımı yaşamış olsa da 2014 sürecindeki tercihleri Ali Engin’in de önseçim sandığında kalmasının baş sebebi sayılıyordu.

Belediyeleri önemli ölçüde ele geçirmiş olmak Kocaoğlu-Yüksel yapısının elini güçlendirmemiş aksine parti içinde ekibi ciddi ölçüde tartışmaya açmıştı. Ekibin pek çok genç unsuru delegenin/üyenin hışmından kurtulmak için genel seçim öncesinde ekibi terk etmişti. Yerel seçime ziyadesiyle müdahil olan Kocaoğlu’nun önseçimde sessiz kalması, İzmir’de kullanılan kontenjanlar konusunda da genel merkeze yaptığı çağrılardan yanıt alamaması, Ali Engin’in ardından yaşanan süreçte Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’ın önerdiği isim olan Berdi Serter’in atanması; Eylül 2014’teki olağanüstü kurultayda ekibin PM’deki temsilinin Yüksel’le sınırlı kalması çok şey anlatıyordu.
İzmir’in siyasal patronluğu el değiştiriyordu. Kılıçdaroğlu da İzmir’de ‘Aytun Çıray gibi’ başka dengeler kullanmaya başlamıştı. Kocaoğlu’nun 2019’da aday olmayacağı beklentisi ekibin elini zayıflatan faktörlerin başındaydı. 2019’un olası adaylarının ilçe kongrelerinde İzmir’i dizayn hesapları bazı ilçelerde karşılık bulmuş Kocaoğlu-Yüksel ekibi iyice köşeye sıkışmıştı.
Bu arada PM Üyesi Yüksel boş durmuyordu.
Aralarında aktif grup başkan vekillerinin, eski-yeni genel başkan yardımcılarının ve de PM üyelerinin de bulunduğu 20 kişiyle birlikte Çeşme’de ‘CHP nasıl kurtulur?’ sorusuna iki gün boyunca yanıt aramışlardı. O toplantının konuşmacılarından biri de İBB Başkanı Kocaoğlu idi.
17 Kasım’da tarafımdan ‘Çeşme’de çok özel zirve: CHP nasıl kurtulur?’ başlığıyla kaleme alınan yazıda özetle ‘özgürlükçü sol grubun’ niyeti ortaya konuyordu. Kurultay tartışmalarında kesinlikle ‘olağan kurultaydan yana’ tavır koyan ekip, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığını destekliyordu. Ancak partinin tüzük/program hatta PM-MYK yönüyle değişmesinin şart olduğunun altı çiziliyordu. Sandık düzeyinde örgütlenme modelinden genel merkez yapısına kadar pek çok konuda acil yenilenmeye ihtiyaç olduğunu vurgulayan yapı iki ünlük toplantısını bir rapora dönüştürerek Kılıçdaroğlu’na sunma kararı aldı. Hatta raporun Kocaoğlu’nun da içinde olduğu bir ‘akil heyet’ tarafından genel başkana ulaştırılması istendi. Yüksel o toplantının ev sahibiydi. Yani önseçime katılmamış, aday olmamış olsa da partisi CHP’ye dair düşünceleri, kaygıları devam ediyordu.
Kimilerine göre hesapları…
Gelinen noktada Yüksel’in ‘il başkan adaylığına’ sadece ‘yerel siyaset’ ölçeğinde değil Çeşme Zirvesi ölçeğinde de bakılmalıdır. Bu pencereden bakılırsa, Yüksel’in il başkanlığı İzmir’in ötesinde bölgesel bir perspektif sunuyor. Ve 2019 hesaplarından önce kurultaylar için anlam kazanıyor.
Peki, kazanabilir mi?
18 ilçe başkanı 18 belediye başkanının desteği son derece önemli...
Kaldı ki Kocaoğlu’nun desteği belki hepsinden önemli…
- Efendim Kocaoğlu ‘Bir oyum var. Onu da Nevzat Kavalar’a veririm’ demiş…
Bu cümleyi tersten okumak lazım bu noktadan sonra…
“Bir oyum var. Gerekirse onu veririm. Başka da bir şey vermem...”
Lakin bazı belediye başkanlarının delege bile olmaması ekibi kara kara düşündürüyor. Yüksel’in adaylığıyla birlikte keskinleşecek olan cephe savaşı 20 Aralık’ı bıçak sırtı bir noktaya taşıyabilir. 2014’ün hala sönmeyen intikam ateşi bence hala en büyük sorun. Ve tabi ki 2019’a dönük hayaller… Yüksel-Kocaoğlu yapısına ders vermek, İzmir’in siyasal patronluğu koltuğundan sonsuza kadar indirmek pek çok belediye başkanını motive edebilir. Lakin yerel seçime 3 yıldan fazla bir süre olması Kocaoğlu’na karşı kartların daha açık oynanmasına engel oluyor.
Ama karşıdaki yapı “Bayraklı, Balçova, Menemen, Karşıyaka” ve de bu yapıya daha yakın görünen Konak İlçe Başkanı Şakir Başak hiç de yabana atılmayacak bir blok. Adayın Bornova’dan çıkacağı da düşünülürse 20 Aralık oldukça ince bir matematiksel hesap gerektirebilir.
İttifaklar, koalisyonlar, liste hamleleri sonuca etki edebilir.
İzleyip, göreceğiz!