Batılı muktedirler, 1789’dan sonra, halk hareketlerini bastırmanın en etkili yolunun demokrasiyle yönetmek olduğuna karar verdiler ve “Mümkün olanın en iyisi…” dedikleri demokrasiye yol verdiler.
Demokrasinin getirdikleri elbet de çok önemliydi. Serbest seçimlerle halka onaylattırılan sistem dirençli hale geldi. Efendiler iktidara seçimle geldikleri için halk ayaklanmaları bitti, sanayi devrimiyle hızlanan kentleşmeyi kontrol altına almak mümkün oldu.
Batı halklarının kurallarla yaşamayı benimsemesinin temelinde, refah toplumu var. Tabii ki refah toplumunun inşası için kesenin ağzını açmak gerekiyordu. Neyse ki Batı sermaye birikimini sömürgecilikten sağladığından, bu sorun kolaylıkla çözüldü. Zengin, huzurlu, güvenli, gelişmiş, ilerlemiş “Batı hikayesi” böylece yaratıldı.
Sistemden iyi beslenen Batı halkları, demokrasiyle yönetilmekten memnundu. Ta ki ikibinli yıllarda para suyunu çekip de işin rengi değişene kadar. Şimdi, onlar da demokrasiden korunmanın çarelerini arıyor. O çarelere faşizm de dahil. Yeryüzü adeta kaosa sürükleniyor.
Baktım ki durum çok karışık, kendi aklımla işin içinden çıkılamıyorum, Gırgır’dan Muhlis Beye danıştım. O bilir bu işleri… Epey bir akıl verdi. Verdiği akıllara göre;
Günümüzde, insanlığın başında iki dert var; demokrasi ve siyaset. Acilen, demokrasi tezgahında başımıza örülen çoraplardan korunmanın yollarını bulmak gerekiyor… Aksi halde, bu tuzu kuru demokratlardan çekeceğimiz var.
Siyasetçileri, demokratları etkisiz kılacak birinci önlem, siyasete karşı mücadele olmalı... Bunun için avukatlara, -araba ve beyaz eşya satanlar dahil- tüccarlara, hekimlere, eczacılara, İslamcılara, fanatik Kürtlere ve Türklere, sahibinin sesi gazetecilere, muhafazakarlara, CHP’de solculuk yapanlara siyaset yasaklanmalı. Yasağa uymayanlar, tecrit edilmeli. Siyasetçiden kurtulunca demokratlar da kendiliğinden yakamızdan düşecektir.
Böylece siyasetçiden ve demokratlardan kurtulduktan sonra, yapılacak ilk iş, akıllı devlet ve akıllı şehirlere yol vermek olmalı...
Kurulacak akıllı devlet ve şehirler yapay zekaya teslim edildikten sonra, anaerkil döneme dönülerek işler kadınlara bırakılmalı, erkekler de dağlara bayırlara salıverilmeli…
Muhlis Beyin kurtuluş reçetesi aşağı yukarı böyle…
Durum, gerçekten bu kadarda umutsuz muydu?..Onu soramadım, artık.