GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
22 Mayıs 2013 Çarşamba

Günay o soruya yanıt verdi: CHP’lilere kanca attı mı?

Ertuğrul Günay… Son dönemin en çok konuşulan ve de konuşan siyasetçilerinden biri.
Bilhassa da İzmir’de…
Türk siyasetinin renklerinden biri olan Günay’ın ‘konuşulan adam’ olması yeni değil. Ama son dönemde biraz fazlaca konuştuğu da gözlerden kaçmıyor.
Bakanlığı sürecindeki yoğun mesaisi nedeniyle konuşmaya belki de bugünkü kadar vakit bulamayan Günay, hemen her konuda derin, ince mesajlar vermeye devam ediyor.
Bakanlığı döneminde de zaman zaman radikal çıkışlara imza atan, başta Başbakan Erdoğan, Bülent Arınç olmak üzere partisinin üst düzey kurmaylarıyla derin görüş ayrılıkları yaşayan Günay’ın son dönemde başta İzmir olmak üzere AK Parti’nin ulaşmakta zorlandığı ‘sahil şeridine’ dönük mesajları dikkat çekici. Dahası daha çok AK Parti’ye mesafeli duran hatta AK Parti iktidarından korkan kesime… Öyle cümleler kuruyor ki bazen, bırakın başka bir AK Parti’liyi muhalefet liderlerinin bile düşünmeden telaffuz edemeyeceği türden... 
Son İzmir programında ezber bozan açıklamalara imza atan ve ‘T.C’yi kaldırmayı aklından geçirenin aklına şaşarım. Burası ilelebet Türkiye Cumhuriyeti olarak kalacaktır” diyen Günay’ın çıkışını pek çok AK Partili’yle konuştum. Bakanlıktan alındıktan sonra bile kente her gelişinde havalimanında ‘bakan gibi’ karşılanan, teşkilat toplantılarında ‘ayakta’ alkışlanan Günay, son çıkışlarıyla bazı milletvekili arkadaşlarını bile tedirgin etmişti.
Yoksa Günay, ‘vuruşarak çekilme’ taktiğiyle, AK Parti ile yol ayrımına mı giriyordu?
Açıkçası bazı cümleler bazılarına bu uç fikri bile düşündürmüştü. Aslında Günay bildiğimiz Günay’dı… Ve radikal çıkışları da yeni sayılmazdı. Dahası pek çok AK Partili için ‘radikal’ kabul edilen bu çıkışlar onun genç yaşlardan itibaren taşıdığı düşüncenin ürünüydü.
Kars’taki Ucube Heykel tartışmasıyla başlayıp, tiyatroların özelleştirilmesi, Muhteşem Süleyman tartışması, milli gün ve bayramlar yönetmeliğinin uygulanması, Atatürk anıtlarına çelenk konulmasının yasaklanması, başkanlık sistemi-parlamenter sistem açmazı, bazı kitaplara dönük yasaklama girişimi bir çırpıda hatıra gelenler.
Bize yansımayan onlarca çatışmanın da yaşanmış olması muhtemeldir tabi ki.
Gittiği kentlerde yerel idarecilere (çoğunlukla valilere) attığı fırçalar, yürüttüğü işlerdeki titiz takipçiliği, hantal devlet bürokrasisiyle cebelleşen halleri akılda kalan diğer yanlarıydı Bakan Günay’ın…
İzmir’in unutamadığı çıkışı ise geçtiğimiz yılın 9 Eylülü önceki Vali Kıraç’a attığı ‘bayrak’ fırçasıydı. Kentin kurtuluş gününde yeni yönetmelik gereği çıkarılan ‘bayrak çekme ritüeli’ onun müdahalesiyle yeniden törene dâhil edilmiş ve yükselen muhalefet bıçak gibi kesilmişti.
Başta başkanlık sistemi olmak üzere pek çok konuda Başbakan Erdoğan’la karşı karşıya gelen ve bana göre AK Parti’nin çekirdek kadrosunu rahatsız eden düşünceyi alenen, yüksek sesle savunan Günay son dönemde ne yapmaya çalışıyor olabilirdi?
Bizler ve siyaset çevresi bu soruya yanıt ararken ulusal medyanın önde gelen kalemleri üst üste Günay’ın çıkışlarına dair yorumlar getirmeye başladı.
Ağırlıklı yorum Günay’ın yerel seçimde başkan adayı olmaya hazırlandığı yönündeydi.
Bana göreyse Günay, ‘vuruşarak çekilme’ politikasından çok ‘kırmızı hatta yönelik’ tamirat/tadilat yapmakla meşguldü. Kimilerine göre ikisi de aynı kapıya çıkıyordu.
Kırmızı hattan kastı anlamışsınızdır.
2009 seçim sonuçları itibariyle AK Parti’nin giremediği sahil bandı.
Günay başta İzmir ve Ege olmak üzere Akdeniz hatta Karadeniz boyunca iktidara dönük soru işaretlerini, kaygıları ortadan kaldırmaya çalışıyordu.
Bunu yaparken ‘T.C’yi kaldırmayı kim aklından geçiriyorsa Allah onu kahretsin’ türünden radikal çıkışlar yapmak işin önemli bir parçasıydı.
Çünkü ‘kırmızı hat’ AK Parti’den korkuyordu.
Başta İzmir olmak üzere CHP’de ya da MHP’de teselli bulan ‘kırmızı hatta’ kalan kentlerin sakinleri hala AK Parti’ye dönük korkularını yenebilmiş değildi.
Kimi şeriatı getireceğinden endişe ediyor kimi yaşantısına müdahale edeceğinden korkuyordu. Bu hatta yapılan anketlerde ‘asla oy vermeyeceğiniz parti’ sorusunun cevabında AK Parti ile BDP atbaşı gidiyordu. İkisinin de nedeni aynıydı. Korku, kaygı, endişe…
Aslında Başbakan Erdoğan, 12 Haziran’da İzmir’e bu anlamda doğru müdahale etmişti.
Bir yandan kabinenin ideolojik tartışmalarla yolu hiç kesişmeyen, amiyane tabirle o taraklarda bezi olmayan bakanı Binali Yıldırım diğer yanda İzmir’in endişelerini giderecek bir sosyal demokrat, eski bir CHP Genel Sekreteri…
Biri kentin tıkanan yollarını, tünellerini açarken öbürü zihinlerdeki korku tünellerini yarıyordu. Ve biri olmadan öbürünün ağırlığı, anlamı yoktu. Bakan Yıldırım’ın kentteki siyaset dilinin değişmesindeki rolü asla yadsınamaz. Lakin Ertuğrul Günay’ın İzmir’i rahatlatan açıklamaları, zamanlı müdahaleleri de yabana atılamaz.
Bazıları iki ismi ‘rakipmiş gibi’ sunup, aralarındaki suni rekabetten besleniyor olabilir.
Hatta hangisi daha başarılı tartışması açarak 2011 seçimlerinin ‘bölgesel sonuçlarına’ vurgu yapanlar da var AK Parti’de. O topa girmek değil niyetim. Erdoğan, İzmir’e doğru müdahale etmiştir derkenki kastım siyasi açıdan birbirlerini tamamladıklarıydı. Çok iyi bir hatip ve ülkenin yetiştirdiği iyi bir entelektüel olan sosyal demokrat Günay, kentin korkularını törpülüyor, endişelerini giderici seanslar yapıyordu. Buna karşın ‘İzmir’e üvey evlat muamelesi yapılıyor, hizmet gelmiyor’ diyenlerin icabına da Bakan Yıldırım bakıyordu. 35 çılgın projesiyle…
Kentteki korku iklimini dağıtmadan bırakın Konak Tüneli’ni İzmir’den Ankara’ya tünel yapsanız kar etmezdi. 2008’deki krizde ‘arseniği sek içer, yine de AK Parti’ye oy vermem’ diyen bir kentte mesafe kat etmenin başka da bir yolu da yoktu açıkçası. 
Tüm bu senaryoların gölgesinde akıllarda pek çok soru var.
Günay yarım bıraktığı siyasi yolculuğuna yeniden çıkar mı? Yani başka bir parti kurmak gibi bir hamle yapar mı? Ya da yerel seçimde başkan adayı olur mu?
Olursa İzmir’den mi olur? Yoksa Muğla, İstanbul, Antalya ya da memleketi Ordu’dan mı? Aslında bence tüm bu soruların net bir yanıtı yoktu.
Ama Günay’ın İzmir’den aday olmak gibi özel bir gayreti de yoktu. Bakanlık görevinden alınmadan çok önce ‘Üçüncü dönem için kabinede yokum’ diyerek bir anlamda Başbakan Erdoğan dışında kimsenin altında görev yapmayacağını açıklayan Günay, siyasi yolculuğunu noktalarsa şaşırmam. Ama seçilme ihtimali olan bir kentte başkanlık yapma fikrine tamamen kapalı olduğunu da sanmıyorum.
İstanbullu bir gazetecinin ortaya attığı iddiaya bakarsak Günay İzmir için yola çıkmış bile. Hatta transfer pazarını açıp, rakip takımdan bazı önemli oyuncuları kadroya katmak için gizli toplantılar yapmaya başlamış. Gerçek Gündem’in sahibi Gazeteci Barış Yarkadaş’ın Günay’ın İzmir planı üzerine kaleme aldığı yazıdan söz ediyorum.
Özetle Günay’ın 3 CHP’li başkanla 20 gün önce yemekte buluştuğunu, Kılıçdaroğlu’nun Aydın Mitingi sırasında söz konusu CHP’li başkanlardan birinin mitinge gitmek yerine Günay’la ikinci kez buluştuğunu, Günay’ın CHP’li başkanlara transfer teklifi yaptığını, kendi adaylığıyla ilgili genel merkeze ‘Şu üç başkanı da alırsam…’ gibi ön şart koştuğunu yazdı Yarkadaş. CHP’yi iyi takip eden meslektaşımızın bu iddiasına kayıtsız kalamazdık.
Ve ‘bomba iddia’ başlığıyla Yarkadaş’ın yazısını yayınladık.
Tabi ki sadece yayınlamakla da kalmayıp bomba iddiayı enine boyuna araştırdık da.  Doğruysa gözümüzün önünde atladığımız büyük bir haberdi yazılanlar. Yanlış bir aktarım söz konusuysa da mesleki sorumluluk bunu ortaya koymayı gerektirirdi.
Kimler olabilir sorusunun etrafında potansiyel şüpheliler listesi yaptık.
Günay’ın vekil olmak için çabaladığı 12 Haziran seçimleri öncesinde ziyaret ettiği CHP’li belediyeler, gizli ya da alenen buluştuğu başkanlar geldi ilk olarak aklımıza.
Plaketle uğurlandığı belediyeler…
Aydın mitinginde kimin olmadığı sorusunun yanıtını aradıysak da bulamadık. Çünkü olağan şüpheliler listesinin tamamı miting alanındaydı. Hem yazılı, hem görsel tanıkları vardı.
Sonra Günay’a yakın simalarla görüştüm.
Hiçbiri böyle bir yemeği/buluşmayı doğrulamadı.
Bir taraftan Yarkadaş’ın yazısını düşünürken diğer yandan Gürsel Tekin’in aylar önce İzmir’de verdiği bir demeç geldi aklıma. ‘AKP’nin adayı içimizden biri olabilir’ diyen Tekin’in yerel siyaseti hareketlendiren demeciyle Yarkadaş’ın ‘transfer bombası’ bazı noktalardan örtüşüyordu. Kaldı ki miting için günlerce İzmir ve çevresinde zaman geçiren Tekin, miting alanında yoklama yapmış da olabilirdi. Ve sonunda bomba transfer iddiasının merkezindeki ismi bizzat aradım.
Yani Ertuğrul Günay’ı… 
‘Tek bir satırı bile doğru değil’ diyerek başladı sözlerine… ‘Kesinlikle böyle bir görüşmem olmadı. Hiçbir CHP’li başkanla transfer temelli bir kulis yapmadım, yapmayı da doğru bulmam’ diyerek devam etti.
İzmir’deki CHP’li başkanların önemli bölümüyle uzun yıllara dayanan dostluğunun altını çizen Günay, “Bakanlığım döneminde ziyaret ettiğim başkanlar sağ olsunlar beni kapılarda karşılayıp, uğurladılar. Bu durum bazılarını rahatsız etmiş olabilir. Ama son yazıyı okuyunca doğrusu şunu düşündüm. CHP’nin başka rakibe ihtiyacı yok. Kendi belediye başkanlarını yıpratmak için olmadık senaryolar üretip bunu gazetecilerle paylaşmakta beis görmüyorlar. Gazetecileri yanıltıp partilerine, başkanlarına zarar vermekten çekinmiyorlar”
Cevabımı almıştım. En azından şimdilik... Yazısında Yarkadaş, ‘Kendileri açıklamazsa isim yazacağım’ diyordu. Şimdi ondan gelecek hamleyi beklemek lazım. Bakalım, transfer pazarının gözdeleri kim ya da kimlermiş? Yahut şu sıralar spor basısında sıkça görmeye alıştığımız gibi bu transfer iddiası da balon muymuş?