GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
10 Aralık 2013 Salı

Balbay’ın yolculuğu…

Tutsaklığı, tutsaklığımız oldu.
Hasreti hasretimiz…
Onunla birlikte yargılandık, cezalandırıldık.
Aylarca tek kişilik hücrede birlikte kaldık.
O bizi görmese de biz onu her daim gördük.
Oysaki bir çölün ortasındaki vaha kadar ihtiyaçtı adalet…
Çığlıklar duyulmuyordu.
Kötü bir rüya, bir kâbus hatta bir karabasandı yaşananlar sanki. 
Nereden geldiği belli bavullar, ne idüğü belli şahitlerle delindi adalet.
O dönem bavullara dava açılmıyor, suç duyurusunda bulunulmuyordu. İtinayla ve de ittifakla organize bir operasyon yürütülüyordu.
Kurunun yanına yaşlar da yakıldı.
Cayır cayır yakıldı.
Gönül Soyoğul’un Sincan dönüşü kaleme aldığı ‘Mustafa Balbay’la 1 saat’ başlıklı yazısını okurken en çok bitiş cümlesine takılmıştım.
‘O hücresine dönüyor, biz de içimizdeki hücrelere...’
*
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla sadece Mustafa Balbay değil…
İzmirli’nin oyları da özgürlüğüne kavuştu. Diyeceksiniz ki, Balbay hala hükümlü… Ya Yargıtay 34 yıllık cezayı onarsa…
Diyarbakır’da ‘Hapishaneler boşalacak mesajı’ veren Başbakan’ın geri adım atma lüksü yoktur artık. Yahut Balbay bu saatten sonra hüküm de giyse özgürdür.
Hangi suçlu hapishane çıkışında böyle karşılanır?
Sorarım size hangi hükümlüye nasip olur bu görüntüler?
Demek ki Özel Yetkili Mahkeme’nin hükmü vicdanlarda karşılık bulmamış.
Türkiye günlerdir Balbay’ın esaretini konuşuyor.
Eli nasırlı anasını, kundaktayken bıraktığı bebesini…
Ve kara kışın ortasında havaya düşen bir cemre gibi…
Baharı müjdeleyen, içimizi ısıtan bir haberdi Balbay’ın tahliyesi…
İklim değişecek, Akdeniz olacaktı…
İnanıyorum ki ister iktidarın ister cemaatin… En katmerli, en kıdemli taraftarlarının bile yürekleri o görüntüleri izlerken ‘cızz’ etmiştir.
Ortada büyük bir yanlışın olduğu, tarihi bir hataya düşüldüğü kanısı uyanmış, adaletin yani bir gün herkese kendilerine de lazım olacak adaletin ne denli elzem bir ihtiyaç olduğunu anlamışlardır.
Nazilli’deki mütevazı evlerinde günlerdir haber bültenlerine kilitlenen, bir elinde haşhaşlı börek tepsisi can kulağıyla müjdeli bir haber bekleyen Melek Ana’nın duruşundan hangi vicdan sahibi etkilenmemiştir.
Bir noktasına kadar herkesin desteklediği (Mustafa Balbay’ın bile) bir noktadan sonra bir hesaplaşma, bir rövanş aracına dönüşen, at iziyle it izinin karıştığı, Ergenekon Davası hakkında ahkâm kesecek değilim.
Kesmeye kalksam da 163 milyon sayfalık dava dosyalarını okumak, anlamak ve de yorumlamak için onlarca kez ölüp, dirilmem lazım.
Kaldı ki naçizane, etten kemikten bir insan bir gazeteci olarak Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri gibi ‘süper’ güçlere sahip biri de değilim.
Dava dosyasında nelerin olduğunu bilmesem de neyin olmadığını çoğunuz gibi ben de biliyorum. Olmayan tek şey vardı. O da adaletti!
Devletin bağırsakları temizleniyor sloganıyla dikensiz bir gül bahçesi yaratıldı birileri için…
Bir derin devlet tasfiye edildi (bugün görüyoruz) başka bir derin yapı tesis edildi.
Derin devlet el değiştirdi sadece…

Efendim sadede gel!
Mustafa Balbay ne olur, ne yapar bundan sonra?
Twittercılar erken karar vermişler.
İzmir’e belediye başkanı yapmışlar Balbay’ı…
Dahası İzmir’e belediye başkanı olmaya davet etmişler.
 
Olur mu?
İzmir’e ‘başkan olmak’ gibi bir niyeti zerre kadar taşıdığını sanmıyorum Balbay’ın…
Aklından bile geçirmemiştir.
Ve de Balbay gibi bir sürece tanıklık etmiş, bir sürecin sembolü haline gelmiş biri için İzmir’e başkanlık ölü doğmakla eşdeğerdir.
İzmir’in başkanlığını küçümsediğim falan anlaşılmasın sözlerimden…
Balbay gibi hayatı boyunca ama son beş yıldır sorunlu olarak memleket için kafa yoran, adalet gibi ‘mülkün temeli’ kabul ettiğimiz bir mevzunun en ağır mağdurlarından biri olan şahsiyeti alın İzmir’e başkan yapın…
Sonra da onunla çöpü, kanalizasyonu, parkı bahçeyi konuşun.
Olur mu?
Olmaz…
Evet, herkesin gördüğünü ben de görüyorum.
Bir dönemin tanığı ve de mağduru Mustafa Balbay’a düşen toplumun önünden yürümektir.
Onu İzmir’e getirmek, İzmir’e hapsetmek demektir bir yerde.
Belki de altı aylık mahkûmiyetini ve de mağduriyeti üzerinden bu ülkeye başbakan olan Tayyip Erdoğan’la aynı kader bekliyordur Balbay’ı...
Ne dersiniz?
Belki CHP’nin başındaki 2. Mustafa olma yolunda ilerliyordur. İstemese de kader onu oraya taşıyacaktır belki de.
Çünkü bazı şeyler insanın aklına değil başına gelir.

Not: Balbay’ın özgürlüğünü kaleme alırken İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel’i anmadan geçmek olmaz. Tebrikler Atilla Başkan… Bu çorbada senin de tuzun var.