GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Aralık 2013 Salı

Kocaoğlu istediği sürece…

Takvim yaprakları 2 Mayıs 2011’i gösteriyordu, İzmir Büyükşehir Belediyesi 700 polisle basıldığında... Tarihte görülmüş, duyulmuş şey değildi. 100’ün üzerinde üst düzey bürokrat önce gözaltına sonra da hapse yollandı.
Ve Kasım 2011…
Büyükşehir Belediyesi 2. kez basıldı. Onlarca bürokrata yeniden hapis yolu göründü.  
1 Ocak 2012…
Başkan Kocaoğlu yeni yıla özel yetkili savcıya ifade vererek başladı. ‘Çete başı’ şüphesiyle…
Nisan 2012…
Başkan Aziz Kocaoğlu’nun ağzından ilk kez ‘adayım’ ifadesi çıktı.
Tarihi davanın ilk celsesi hayal kırıklığıyla bitmiş, onlarca üst düzey bürokratın aylar süren tutukluluklarının devamına karar verilmiş, geride kalanlar korku, endişe içinde…
Bir yandan operasyonlar bir yandan yağmur gibi gelen müfettiş, vergi denetmeni…
Deyim yerindeyse koskoca belediye kilitlenmiş.
Sonradan öğreniyoruz ki o tarihlerde 300’ün üzerinde bürokrata imza yasağı geldiği için en rutin işleri bile Aziz Başkan bizzat imzalıyor.
İddianamenin 1 no’lu sanığı olmasına ve 397 yılla rekor hapis cezası istenmesine rağmen haftalık mesaisinin bir bölümünde içeridekilere kalanında da dışarıdakilere moral vermeye çalışan, Kocaoğlu ‘Yüzde 90 adayım’ demek suretiyle psikolojik kuşatmayı yarmaya çalışıyordu.
Zaman akıyor, tarihi davanın yarattığı mağduriyet katlanıyordu.
Cumhurbaşkanı Gül’den Bakan Yıldırım’a kadar herkes iddianamenin içinin boşluğuna vurgu yapıyor 2009’un AK Parti adayı Taha Aksoy ‘Kocaoğlu’na cüzdanımı bile emanet ederim’ vecizini tekrarlıyordu.
Tarih 20 Ekim 2012… Çalışanlarına moral vermek için 6 ay önce ‘yüzde 90 adayım’ demek zorunda kalan Aziz Başkan memleketi Erbaa’da bir otobüsün üzerindeydi.
Genel Başkanının yanında… Kılıçdaroğlu’nun ağzından şu cümleler dökülüyordu:  
“Aziz Kocaoğlu namuslu bir belediye başkanı... 'Sen misin halkın çıkarını koruyan, halk için çalışan, alın terine değer veren. Sana gösteririz' dediler ve 397 yıl hapis cezası yıl ile yargıladılar. Peki, Aziz Kocaoğlu korkar mı? O bir Erbaalı, Kuvayi-Milliyeci... Asla zalimin zulmüne teslim olmak yok çünkü o CHP'li”
O tarihten önce de Kılıçdaroğlu’nun Kocaoğlu’nu övdüğünü görmüş, duymuştum. Ama bu başkaydı.
Tarih 23 Ekim 2012… Yani 13,5 ay önce…
Bu sütunların okurları ‘Erbaa mesajı ve görünen köy’ başlıklı bir yazı okudular.  
Yazıda şöyle deniyordu:
“Dost gerçeği söyler. Ne kadar acı olursa olsun… Hele ki dost gazeteciyse doğruyu söylemek kamusal bir görevdir. Bana göre geçtiğimiz hafta sonu CHP’nin İzmir adayı belli olmuştur. Başka bir değişle ‘beklenen sinyal’ verilmiş, İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ‘baba evi’ Erbaa’dan aday ilan edilmiştir.
Tarih 2 Aralık 2013.
Kılıçdaroğlu ABD ziyaretinde katıldığı bir televizyon programında şöyle bir soruya muhatap oluyor. (Habertürk TV Başkent Gündemi programı)
-İzmir’de ne yapacaksınız? Aziz Kocaoğlu ile mi yola devam edeceksiniz yoksa adayınız Aytun (Çıray) Bey mi olacak?
Yanıt net: Aziz Bey istediği sürece adayımızdır odur.
*
Oysaki 17 Eylül’de 8 ilçe başkanı Ankara çıkarması yapmış, Kılıçdaroğlu’na ‘Aziz Başkan’a mecbur ve de mahkûm değilsiniz’ mesajı vermişlerdi.
Oysa ki 27 Kasım’da 7+1 milletvekili Kılıçdaroğlu ile görüşmüş. Kocaoğlu’nu atamadan önce iyi düşünün demeye çalışmışlardı.
Oysaki sabıkalı şirketlerin masa başı anketlerinde Aziz Başkan’ın oyu partiye henüz yeni katılmış vekillerin bile gerisinde gösteriliyordu.
Oysaki ‘tarihi davaya’ gönderme yapan kimi isimler Abdullah Gül’ün bile ‘bir şey çıkmaz’ dediği davanın hakimliğine soyunup, kalemi kırmışlar ‘Aziz Kocaoğlu mahkûm olacak, CHP adaysız kalacak’ kehanetinde bulunmuşlardı.  
Oysaki listesinin daha da uzamasını Kılıçdaroğlu engelledi.
ABD’den yapılan gayet net ve soru işaretine mahal bırakmayacak iki satırlık açıklama İzmir örgütünde akan kanı durdurmaya yetti.
Peki, şimdi ne olacak?
Kimileri bu açıklamayı Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye uçmadan hemen önce genel merkezde buluştuğu ve uzun bir görüşme yaptığı Aziz Başkan’la süreç yolculuğu için uzlaştığı şeklinde okuyabilir. Büyük bir ihtimalle de böyle olmuştur.
Herkesin kafasını karıştıran ilçeler düğümü o görüşmede çözülmüş olabilir örneğin.
Özetlemek gerekirse; bence Aziz Başkan’ın yeni dönem adaylığı için milat 2 Mayıs 2011’dir. 700 polisle belediyenin basıldığı gün.
2009’daki adaylık sürecinde ‘arsenik kampanyası üzerinden’ yaratılan siyasi mağduriyetin etkisi büyükken bu kez ‘adaletin, yargının’ yarattığı sancının rolü büyük olmuştur. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ‘Mandalina, süt dağıttığı için, öğretmene şal hediye ettiği için, belediye otoparkını belediye şirketine verdiği’ için hakkında çete davası açılan başkanını ortada bırakmamıştır.
İçeriden ve dışarıdan gelen tüm baskılara direnmiş, dikkatini asıl noktadan yani tarihi davadan bir an olsun kaçırmamıştır.
Bana göre 13,5 ay öncesinde memleketi Erbaa’da açıklanan ama pek çok kişiye göre 2 Aralık’ta ABD’de verilen bir röportajla adaylığı netleşen Kocaoğlu için adaylıktan daha değerli olan liderinin ağzından çıkan ‘Aziz Bey istediği sürece…’ ifadesidir.
Aziz Başkan’ın 2 Eylül’de diğer aday adaylarıyla birlikte başvuru yapmamasını sadece rakibe dönük bir siyasi stratejiyle açıklamak da mümkün değildir.
Talepte bulunan değil talep edilen olmakla da ilgisi yok bence. Bir parça ‘sahip çıkılmayı, korunup kollamakla’ ilgisi var sanki. Başkan Kocaoğlu ‘O istediği sürece adayımızdır’ ifadesiyle net bir şekilde onure edilmiştir.  
Peki, bu noktadan sonra Aziz Başkan’ın ‘istemiyorum’ deme ihtimali nedir?
Hayat bu… İhtimaller her zamanda ve zeminde vardır. Ancak sırtındaki yumurta küfesiyle Aziz Başkan’ın böyle bir lüksünün olduğunu sanmıyorum.

Tarih 26 Nisan 2013…
Son süreçte Başkan Kocaoğlu’nun değerli katkılarıyla popüler olan Yalan Dünya’nın Vasfiye Teyze’sinin ağzından kaleme aldığım ‘Ne Çektin Be Aziz’ başlıklı yazısını şöyle bitirmiştik.

—Çektin, çektin de ne oldu be yavrum. Hala akıllanmadın ‘adayım’ diye dolaşıyorsun ortalıkta. Gerçi aday olmayıp da ne yapacaktın, ‘Benden bu kadar’ deyip evine mi gidecektin?
Sırtında 130 kişinin sorumluluğu varken Türkegül seni eve alır mı sandın?

E napacan… Mecbuuur!