GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
27 Kasım 2013 Çarşamba

Bu filmi görmüştük biz…

Derdim çoktur, hangisine yanayım…
Pir Sultan Abdal altın dizelerinden birinde böyle der. Diyeceksiniz ki, hayırdır. Ne derdi, dermanı... Ya da her şeyi ayan beyan görenlerdenseniz demeyeceksiniz. İçli türküyü mırıldanırken neden bu noktada olduğumu zaten anlayacaksınız.
*
Malumunuz üzere İzmir’i sel aldı. İki meseleye çok üzüldüm.
Biri itfaiye daire başkanlığından çekilen Yenişehir’deki o fotoğraftı.
Öteki de İzmirli siyasetçileri birer Melih Gökçek’e dönüştüren Tweet’ler...
Felaketin ilk gününde hislerim bunlardı. Geliyorum diye bağıran felakette itfaiyenin içler acısı görüntüsü idari zafiyet olarak kayıtlara geçti benim nazarımda
Halkın yaşadığı dramla dalga geçer gibi selden kütük (oy/rey) kapmaya çalışan, deklanşöre basıp Twitter/Facebook’a saldıran siyasetçiler makamları ne olursa olsun gözümde küçüldüler.
Sadece AK Partilileri kast ettiğim sanılmasın.
‘Yaşasın! Aziz Başkan zarar gördü’ diye iç geçirip neredeyse zil takıp oynayan CHP’lileri de aynı kefede değerlendiriyorum.
Bunun adı selden kütük kapmaktır.
Sorumlu bir siyaset adamının bu durumda yapacağı tek bir şey vardır.
Çizmeleri giyip mağdurların yanında olmak…
Yanılıyorsam düzeltin lütfen…
Üç gündür çizmelerini giymiş ve halkın arasına karışmış tek bir başkan, vali, kaymakam, milletvekili görmedim. Gören varsa söylesin, özrümü dilerim.
Hadi Başkan Kocaoğlu, Vali Toprak Paris’te…
Vali vekili, başkan vekili de mi yok bu kentte?
Ya ilçe belediye başkanlarına ne demeli?
Mesela Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan…
Büyükşehir aday adayı hani... Yeşildere’yi sel alırken, yüzlerce ev ve işleri sele teslimken…
İnsanlar beline kadar balçığa bürünmüşken… Neredeydi?
Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı…
Bornova Belediye Başkanı Kamil Sındır…
Ve diğerleri… Neredeydiniz?
İncileriniz mi dökülürdü?
Bunları neden mi anlatıyorum?
Bir insan durup dururken efsane olmaz. Ya da bir insana durup dururken hem de yaşarken efsane denilmez. Merhum Piriştina böyle bir başkandı. Kente bunun yarısı kadar yağmur düşsün makam aracının arkasındaki çizmeleri giyer, personelinin başında, halkının yanında görünürdü. Personele motivasyon, halka moral olurdu.   
Sonradan ‘emir demiri keser’ prensibi gereği geçen yıl 29 Ekim’de Ulus barikatında Türk bayraklı vatandaşlara biber gazı sıkma talimatı verse de İzmir’in Eski Valisi Alaaddin Yüksel de böyleydi. 2001–2002 yıllarında maruz kaldığımız felaketlerde sarı çizmeleriyle halkın yanındaydı. Hem de gecenin bir yarısı…
Aziz Başkan’ın da sel baskınlarında aynı refleksi verdiğine şahit olduk.
Hem de defalarca.
Kötü bir sınav verdik İzmir olarak…
Altyapımız döküldü, belediyemiz, siyaset kurumumuz.
Sosyal medya üzerinden yapılan ‘selden kütük’ hamleleri boşa çıktı.
*
Niyeti üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek olduğu bilinenler anında B planına geçtiler.
Asırlık gazetenin ilk sayfasında şöyle bir haber: Salgın hastalık ihtimali korkutuyor!
Hem de İzmir’in ‘sağlık temasıyla’ 3 güçlü rakiple yarıştığı saatlerde…
Bu kadarına da pes doğrusu…
Ayıp, yazık ve de günah…
El insaf ve de el vicdan…
*
Hükümete yakınlığı her halinden, duruşundan, yazısından belli olan bir dönem Tansu Çiller’e de danışmanlık hizmeti veren Hüseyin Kocabıyık’ın rüzgârı hem Yeni Asır’da hem de Ünal Ağabey’in başında bulunduğu Sabah’ta kasırga gibi esiyor.
Masa başında atılan ve altı doldurulan haberin ‘Sağlık temasıyla’ aday olduğumuz EXPO 2020’nin oylama tarihine denk düşmesi ayrı bir skandal, ayrı bir talihsizlik.
İl Sağlık Müdürü’ne sorduk.
Halk Sağlığı Müdürüne sorduk.
Güvendiğimiz, mesleğine saygılı hocalara, başhekimlere sorduk.
Yok. Yok, yok!  Yetinmedik, gazetenin habere dayanak oluşturduğu Profesöre de sorduk.
Öyle ya ‘Salgın tehlikesi’ ciddiye alınması gereken bir haberdi.
O bile arkasında duramadı haberin. Hatta ‘Ben öyle demedim, çarpıtmışlar’ dedi.
Sizin anlayacağınız ‘balon çıktı’ salgın tehlikesi haberi…
*
Neden sorduk, soruşturduk peki?
Her şeyden önce habercilik refleksi gereği…
Ama daha da önemlisi söz konusu gazetenin derdinin üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğunu anladığımızdan…
Çünkü biliyoruz ki söz konusu gazete (Yeni Asır/Sabah) 2009’da tam 31 vatandaşımızın öldüğü İstanbul’daki afatın ardından böyle bir soru sormamış, böyle bir haber yapmamıştı.
Çünkü biz biliyoruz ki söz konusu gazete geçen yıl Samsun Canik’te TOKİ konutlarında 5 kişinin yaşamını yitirdiği felaketten sonra da böyle bir başlık açma gereği duymamıştı.
Çünkü biz biliyoruz ki 2009’da Ankara’da balık adamların alt geçitlerden ceset çıkardığı salgından sonra da bu yıl Hatay’da 5 vatandaşımızı kaybettiğimiz olaylardan sonra da bu türden bir habere/yazıya/yoruma imza atmamıştı.
Yani söz konusu İzmir olduğunda kimsenin burnunun bile kanamadığı, altı aylık yağmurun 6 saatte düştüğü, denizin 75 cm yükseldiği afatın ardından ‘salgın hastalık’ uyarısı yapan, yani öküzün altında buzağı arayan gazete diğer kentler söz konusu olduğunda neden başka türlü dururdu?
İstanbul’da, Ankara’da, Samsun’da, Hatay’da hem de insanlarımızın öldüğü sel baskınlarında bile ‘salgın hastalık’ uyarısı yapmayan gazete, İzmir’in hem de ‘sağlık temasıyla’ güçlü rakiplerle yarıştığı gün böyle bir haberi yayınlama gereğini neden/niçin duymuştu?
*
İnanın saatlerce bu soruya yanıt aradım. Mesleğim adına…
Bulamadım. Bulduğum şey ‘Kraldan fazla kralcılık’tı sadece.
Fazla kralcığın krala zararı dokunur. Kimin kime yol açmaya çalıştığı, kimin kime rampa yaptığı ortada…
Görünen köy kadar net olan şu: 30 Mart seçimleri çok ama çok çetin geçecek.
Ve CHP’ye zarar vermeye öyle bir kilitlenmiş ki birileri…
Çakı ile oynarken başka yerlerini kesiyorlar haberleri yok.

İzmir’in EXPO yarışını bile görmediklerine göre…
Onlara söylenecek tek bir şey var. Hepimiz aynı gemideyiz. CHP gemisine ateş ederken İzmir gemisinde delik açmayın. İzmir halkı sizi biliyor. Yaptıklarınızı an be an izliyor.

Son sözüm…
Son üç günde yaşadıklarımla 5 yıl geriye gittim. Arsenik sürecine… İzmir’in tefe konulduğu, bakanıyla, başbakanıyla yüklenildiği, asılsız haberlerle halkın velveleye verildiği…
Melih Gökçek’in başrolleri aldığı,
Temiz su için kuyrukların oluştuğu o sıcak İzmir yazına…
*
Küresel ısınma o gün kavuruyordu bugün ıslatıyor.
Ama ‘malum medya’ hep aynı noktada duruyor.
Öküz altında buzağı arıyor.
Sonuç mu? Bknz: 2009 seçim sonuçları…
Ne derler bilirsiniz? Bu filmi görmüştük biz!
Ve de yedirmeyiz!
Sırası gelmişken…
Ne çektin be Aziz Başkan
 
Not1: İzmir’i sarsan afat sonrası Belediye Başkan Vekili Sırrı Aydoğan’ı arayarak ‘Bir şey lazım mı?’ diye soran İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı canı yürekten kutluyorum.
Not2: Attığı ‘balık adam Tweet’ini’ geri alıp İzmir’e geçmiş olsun diyen Melih Gökçek de bile hala umut var.
Not3: Melih Gökçek’in bile terk ettiği yoldan yürümeye çalışan siyasetçi ve siyasetçi yamağı gazetecileri kınıyorum.
Not4: Görev yaptığı 1995 yılındaki sel baskında 65 insanımızı kaybettiğimiz Burhan Özfatura bile Aziz Kocaoğlu’nu eleştirmiş. Oysa ki bu konuda İzmir’de en son konuşacak isimdir zat-ı alileri… Kentin nüfusu 4 milyon… Bu konuda söz söyleyecek 3 milyon 999.999 kişi daha vardır Burhan Bey’den önce…