GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
17 Ağustos 2011 Çarşamba

Afrika’ya yardım etmek!

“Somali’de, kısa sayılacak bir zaman diliminde, 5 yaşın altında 29 bin çocuk açlıktan öldü.”
İşte suratımızda tokat gibi patlayan gerçek; 29 bin cansız minik bedenin bıraktığı lanet yeryüzünde…
 
Ne güç ne yürek yeter bu gerçekle yüzleşmeye. Tek yapabildiğimiz, vicdanlarımızın sesini kısmak için Somali’ye para ve yiyecek yardımı göndermektir.
29 bin yavrucağın ölümüne seyirci kalan büyük insanlık, Afrika’ya yardım etmek için adeta yarışıyor.
 
İletişim çağının orta yerinde, aldığımız nefes uydulardan izlenirken, gözlerimizin önünde, en büyüğü 5 yaşında 29 bin çocuk açlıktan birer birer göçüp gitti bu dünyadan.
Hiçbir eylem, hiçbir mazeret bu gerçeğin üstüne çıkamaz, bu gerçeği değiştiremez.
 
Küreselleşen kapitalizme kurban verdiğimiz 29 bin çocuk ne ilktir ne de son. Uygarlığın vahşeti sürüyor.
Bizler, geçen yüzyılın sonunda veya bu yüzyılın başında, yaşana gelen yaygın vahşetin tanıkları olduk.
Vicdanlarımız yitik, bakışlarımız kör, kulaklarımız sağırken tanıklık ettik bu vahşete.
 
29 bin çocuk yiyecek bulamadığı için ölüyorsa, milyonlarca çocuğu aynı akıbet bekliyorsa, burada söz konusu olan, bir insanlık suçudur.
Yeryüzünde yaşayan 7 milyar kadar insana beslenme koşullarını sağlamaktan aciz bir sisteme boyun eğen insanlığın işlediği suçtur bu.
Ve bu sistem sorgulanmadıkça, yapılan yardımlar çok anlamlı değil. Çünkü bu yardımlar hep yapılıyor, çocuklar hep ölüyor.
 
Sadece ve sadece insan olduğu için beslenmek ve barınmak insanın doğal hakkı olmak gerektiği halde, bu haklar bir lütuf gibi algılanıyorsa; çağdaş uygarlığın düzeysizliğini konuşmak gerekir.
Hiçbir sistem, hiçbir ideoloji bu hakları ihlal edecek gücü kendinde bulamamalı; ama insanlık henüz bunu talep etmiyor.
 
Afrika’da ölen çocukların hatırasını hiçe sayarak eşini, kızını, oğlunu yanına alıp Somali’de timsah göz yaşları dökmeye gidecek önemli adamlar; ne kadar duyarlı ve hayırsever olduklarını, ne kadar çok acı çektiklerini ekranlardan bütün dünyaya gösterirken, o çocuklar bir kere daha ölecekler.
 
Afrika’da yaşanan açlık salt kuraklık ve doğa koşullarıyla açıklanabilir bir durum değil.
Afrika, 15. yüzyılda başlayan ve 19. yüzyılın ortalarına kadar süren köle ticareti ve kolonyalizmin ardından, emperyalist döneme girilmesiyle birlikte, bu sefer de doğal kaynakları ve Pazar olma potansiyeliyle Batı’nın iştahını kabarttı.
Batı’nın kirli elleri yaklaşık 550 yıldır mazlum Afrika halklarının üzerinde.
Her Batılının refahına karşılık kim bilir kaç Afrikalı toprağını, emeğini, bedenini ve canını verdi.
 
Bugün dünyaya hükmeden kapitalist sistemin oluşumunun temelinde, bundan 550 yıl önce Afrika’da başlayan köle ticareti ve koloniyalizm vardır.
İnsanları satılan, doğal zenginlikleri yağmalanan, ormanları yok edilen Afrika’nın 550 yıldır yaşadığı felaketlerin nedenleri ve failleri sorgulanmalı ve bütün insanlığa anlatılmalı ki, bugün Afrika’ya yardım eli uzatan muktedirler ile Afrika’yı bu hale koyan muktedirlerin aynı sistemden beslenen, aynı günahın ortakları oldukları görülsün ve anlaşılsın.