GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
15 Ağustos 2011 Pazartesi

CHP sosyal demokrat bir partiye dönüşür mü?

Cumhuriyet devrimlerini savunmak, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana CHP’nin misyonu olageldi.
Cumhuriyet devrimlerini savunmak, resmi ideolojiyi de savunmayı gerektirdiğinden, CHP’nin zaman zaman Cumhuriyet devrimleri ile resmi ideoloji arasına sıkışıp kaldığı da oldu. O kadar ki, iyi darbeler, kötü darbeler ayrımı bile yapıldı bu ülkede.
CHP, Cumhuriyet’in ilkelerine ve kuruluş felsefesine sonuna kadar bağlı kalarak siyasal yaşamını sürdürürken, 60 yıldır ülkeyi yöneten sağ partiler, üretici güçleri geliştiren ve büyük dönüşümleri gerçekleştiren siyasal güç olarak Cumhuriyet tarihinde yerini aldı.
 
CHP’nin sola açılışının öyküsü 60’lı yılların ortasında başlar.
İsmet İnönü tarafından ortaya atılan “ortanın solu” fikrini benimseyen CHP, ülkeyi yöneten sağ partiler karşısında görece sola açık bir konuma yerleşti.
 
CHP’nin sol fikirlere -sınırlı ve temkinli- açılmasının ardından Bülent Ecevit partiyi halk ile buluşturacak yeni bir dönemi başlattı. Büyük ölçüde başarılı da oldu. Ancak bu deneme, 12 Eylül darbesiyle birlikte son buldu.
 
Sonraki yıllarda, SODEP ve SHP sosyal demokrat düşünceyi, DSP de demokratik sol düşünceyi Türk siyasal yaşamına kazandırmayı denediler, ama pek başarılı oldukları söylenemez, çünkü yoluna devam edebilen sadece CHP oldu.
Baykal-Cem ikilisinin CHP’yi farklı bir siyasal kulvara taşımak umuduyla başlattığı “Anadolu solu” hareketi de yürümeyince, ‘sosyalist olmayan sol siyaset’ derin bir sessizliğe gömüldü. 12 Eylül askeri darbesinin silip süpürdüğü sosyalistler zaten yoktu.
Sonrasında, “Atatürk partimizin kurucusudur”, “Cumhuriyet’i kuran partiyiz” ve benzeri böbürlenmeleri Atatürk milliyetçiliği ile harmanlayarak siyaset yapan CHP’nin, Cumhuriyet’in muhafız alayı gibi davranmasına tanık olduk.
 
CHP programına bakarsanız, partinin Atatürkçü, Kemalist, sosyal demokrat niteliklerinin ayrı ayrı işaret edildiğini görürsünüz.
Yani, kendisini Kemalist olarak tanımlayan bir partilinin aynı zamanda sosyal demokrat olduğunu da söylemesi çok sık rastlanılan bir durumdur. Bir koltukta iki ideoloji...
Peki, bu mümkün mü?
Bence değil. Aksine, Kemalist ideoloji sosyal demokrasinin önünü kesiyor. 30’lu, 40’lı yılların faşizme teşne otoriter anlayışı sürerken Kemalizmin sosyal demokrasi fikrine yakın durması olacak şey değil.
Sosyal demokrasi ve Kemalizm farklı diller kullanarak ülke ve dünya meselelerini ele alırken, hem Kemalist hem sosyal demokrat nasıl olunabiliyor, ben anlamış değilim.
Bu tutum bana biraz da, “komünist olunacaksa, onu da biz oluruz” diyen Vali Tandoğan’ın yaklaşımını hatırlatıyor.
 
Öte yandan, CHP’nin mevcut üye yapısıyla sosyal demokrat ideolojiyi benimsemesinin ciddi bir handikap olduğunu da görmek lazım.
CHP’de azımsanmayacak bir kesim, sosyal demokrat düşüncenin ne olduğuna dair bir dakika bile kafa yormadan, “ben zaten sosyal demokratım” deyip geçmekte. Fakat sosyal demokrat düşüncenin evrensel ilkeleri söz konusu olduğunda son derece tepkili olduklarını ben biliyorum.
 
CHP’nin sosyal demokrat kimlik kazanması, öncelikle bu konuda çok kararlı bir yönetimin oluşmasını gerektiriyor. Yaygın ve uzun soluklu bir eğitim seferberliğinin başlaması gerekiyor. (Umarım “Halk Enstitüsü” başarılı olur.) Ve en zoru, örgütlerin üye yapısının düzeltilmesi gerekiyor.
 
Bugünlerde oluşması beklenen yeni MYK’nın CHP’de sosyal demokrat düşüncenin önünü açmasını diliyorum.
Bu değişim, zor zamanlarında ülkeye yapılacak en büyük iyilik olur.
Sosyal demokrasi fikri halk katında kabul gördüğü zaman Türkiye’nin ufku açılır.