GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
13 Eylül 2013 Cuma

Yerel seçimler öncesi,12 Eylül Askeri Darbesi’ni nasıl okumalı?

Yerel Seçimler öncesi,aday adayları kendilerini partilerinin  genel başkanları ve genel merkezlerine kabul ettirmek amacıyla var güçleriyle çalışıyorlar.Çünkü tek belirleyici,genel seçimlerde olduğu gibi onlar olmuş.Acaba ortaya çıkan bu görünümün,12 Eylül Askeri Darbesi ile bir bağlantısı var mı? İsterseniz biraz irdeleyelim.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin  33 yılını tamamlamış bulunuyoruz. Darbeden ben de nasibimi almış ,faşist ve muhbir kimi akademisyenlerin asılsız ihbarları ile görevine son verilmiş ve 5 yıl aradan sonra mahkeme kararıyla üniversiteme dönmüştüm.

Bilindiği üzere darbe için“iç çatışmalar” gerekçe olarak gösterilmişti. Gerçekten de 12 Eylül öncesi kan gövdeyi götürüyordu.Ancak burada öncelikle sorulması gereken soru şu;11 Eylül ile 13 Eylül arasında ne oldu ki 13 Eylül’de çatışmalar bıçak gibi kesildi.Cevabını  yıllar sonra bu konuda anılarını yazan bir general verdi,darbeyi yapan cundanın çatışmaları engelleyebileceğini,ancak istenmediği açıkladı.
 
12 Eylül Askeri Darbesi ile Neler Oldu?
Çatışmalarla  ilgisi olmayan, partiler, sendikalar, çeşitli kitle örgütleri hedefe alınarak çoğu kapatıldı.
Yüzbinler işkenceden geçirildi, hapishaneler doldu,binlerce yurtsever kamu görevlisi ve akademisyen 1402 Yasası ile  görevinden alındı.

Daha sonra 1982 yılında 12 Eylül rejimi hukukunu oluşturacak yeni anayasa nerdeyse açık oy,kapalı sayımla kabul ettirildi.

12 Eylül Askeri Darbesi’nin  ekonomik çözümlemesi nasıl yapılabilir?
Darbenin ekonomik çözümlemesi,Türkiye’yi kapitalist dünya ekonomisine bağımlı bir çevre ekonomisi olarak eklemleyen bir yapısal dönüşüm projesi olduğu şeklinde yapılabilir. Bunun  ön adımı aslında 24 Ocak 1980 Kararlarıyla atılmıştı. Ancak emekçi  sınıfların demokratik taleplerini baskı altına alarak iç ve dış sermaye lehine büyük gelir aktarımlarını öngören politikaların, kısmen de olsa demokratik koşullarda uygulamaya konulması zordu. Darbe ile emekçi sınıfların her türlü hak arama mücadelesi engellendi,işçi ve köylülerin ekonomik örgütleri kapatıldı,mallarına el kondu.Nitekim bunu dönemin işverenler sendikası başkanı, “Şimdiye kadar biz ağlıyorduk,artık onlar ağlasın” diye açık olarak söyledi. Adına yeni-liberal politika olarak adlandırılan,aslında faşist politikalarının uygulayıcısı  da garip bir şekilde günümüzde liberal çevrelerin hala en gözde adamı olan  Turgut Özal oldu.

Sonradan Özal Hükümetleri ve onları izleyen hükümetlerin ekonomi politikalarıyla,yabancı sermayenin tahakkümüne karşı kamuyu koruyan sanayi,tarım ve hizmet KİT’leri özelleştirildi,uluslararası tahkim kabul edildi, Avrupa Birliği ile tam üyelik gerçekleştirilmeden Gümrük Birliği’ne girildi.
Ülkenin finansal sisteminin uluslararası sermayenin ele geçirmesine olanak sağlandı. Günümüzde finansal sistemin yarısı  yabancı sermaye eline, borsanın üçte ikisinin yabancı sermaye denetimine girmiş bulunuyor.

Bu bağlamda, ekonomide tek seçeneğin liberal ekonomik sistem olduğu kabul ettirildi. Emek-sermaye çelişkisi unutturuldu. Demokrasi adına etnik ve dinsel kimlikler öne çıkarıldı, bir başka deyişle ulusu birleştiren öğeler yerine, ayrıştıran öğeler zenginlik olarak sunuldu.
Siyasi olarak 12 Eylül Askeri Darbesi Nedir?

Siyasi olarak da,12 Eylül Hareketi, kimilerinin “Ilımlı İslam ya da Amerikaya Uyumlu  İslam” rejimi yaratmanın ön adımıydı. Böylelikle Amerika Birleşik Devletleri’nin stratejik çıkarları doğrultusunda, Sovyetler Birliği’ne dönük bir kuşatma hareketinin  gerçekleştirilmesi  yolunda adımlar atıldı. Uyumlu İslamın ruhani önderinin Pensilvanya’da olması bunun en önemli göstergesi değil mi?
Siyasetin iç boyutuna gelince.Siyaseti ve ekonomiyi ilgilendiren bütün yasalar,varlıklıların lehine değiştirildi.Demokrasiyi geliştirecek örgütler olarak düşünülen siyasi partilerle ilgili yasa,tepeden inmeci bir şekilde değiştirildi.Üstelik var olan partilerin ekonomik programları,neredeyse aynılaştırıldı

Özetle,12 Eylül Askeri Rejimi’nin getirdiği yeni-liberal politikalar, ekonomi, siyaset ve toplumsal açıdan önemli sorunlar ortaya çıkardı. Büyüme yani üretim geriledi. Borçlanma, sürekli bir kaynak sağlama seçeneği oldu. Dış borcun artması, emperyal güçlerin denetimini hızlandırdı. Ekonomiden siyasete, hatta tarihin yorumlanması bile AB/ABD’nin tekeli altına girdi. İşsizlik dayanılmaz boyutlara erişti, bu durum gelir dağılımının toplumsal sınıflar arasında olduğu kadar, bölgeler arasında ayrımını derinleştirdi. İşsizliğin artması ile kişiler özgüvenini yitirdiler, bağımsız hareket etme ve düşünme yetenekleri kayboldu.

Toplumda özgür bireylerin emek temelinde örgütlenmesi yerine etnik ve dinsel kültüre bağlı örgütlenmeler başat oldu. İşsizlik, salt fakirliği ve açlığı oluşturmadı, bireylerde ve toplumda ahlaki çöküntüyü de yarattı.

Ve başta da değindiğim yerel seçimler gibi demokrasiyi boyutlandıracak uygulamalarda bile demokrasinin kırıntısı yoksa, bu durum 12 Eylül’ün bir sonucu olarak yorumlanamaz mı? Ne dersiniz  

12 Eylül Süreci devam etmiyor mu?