GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
8 Ekim 2023 Pazar

Yaşasın Kemeraltı’nda kaybolanlar

Bir kez daha yazayım Cuımhuriyetimizin 100. Yılına en değerli hizmetlerden biri oldu: “Geçmişten Günümüze Kurtuluşun 100. Yılında İzmir” kitap dizisi…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i bir kez daha tebrik ediyorum. 10 ciltten oluşan “Geçmişten Günümüze Kurtuluşun 100. Yılında İzmir” kitap dizisi; 11’i aynı zamanda cilt editörü olmak üzere, 52 yazarın çok değerli çalışmalarıyla yayına hazırlandı.

Her hafta bir kitabı bitirip ertesi hafta yazıyorum. Bu dördüncü yazım ve bu kez değerlendirmek istediğim kitap;  Editörlüğünü Prof. Dr. Melek Göregenli’nin yaptığı “İzmir, Şehir, Kimlik, Bellek” …

Bu ciltte de enteresan yazılar var:

Kemeraltı’nda Kaybolmak: İzmir’in Ortak Çocukluğu / Esra Dabağcı (Bağımsız Araştırmacı)

İzmir’in Çokkatmanlı ve Çokkültürlü Yapısına Kadın Gözüyle Bakmak: Kuşaklar, Mekânlar, Anlatılar / Ezgi Mehmetoğlu (Mersin Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi)

İzmir Periferinde Kolektif Belleğin İzleri: Bornova Meydanları / Prof. Dr. Hümeyra Birol (Dokuz Eylül Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi)

Çocukluk Anlatılarında İzmir Fuarı: İmgeler, Duyular ve Duygular / Yrd. Doç. Dr. Pelin Karakuş Akalın  (Doğu Akdeniz Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi)

***

Bu yazıda dostlarıma sık sık söylediğim, “İzmir’de flanör olalım, flanöz olalım” sözünün karşılığını bulduğum, Esra Dabağcı’nın “Kemeraltı’nda Kaybolmak: İzmir’in Ortak Çocukluğu” makalesinden altını çizdiğim satırları paylaşmak istiyorum…

Daha önce yazmıştım; Kültürpark’ın kapılarını bilmeyene, Kemeraltı’nda kaybolmayana İzmirli demem.

Kemeraltı’nda defalarca kaybolmuş biri olarak Esra Dabağcı’nın notlarına buyurun o zaman:

DUYGULAR VE DUYGUDAŞLIKLAR: Kent yaşamına ve İzmir’e dair birçok ilk anının mekânı olan Kemeraltı Çarşısı çocukluk anlatılarında birçok tecrübe ve bu tecrübelere iliştirilen duygularla birlikte tarif ediliyor. Çocukluktaki Kemeraltı, katılımcılar için birçok duyguyu içinde barındırıyor. Ayrıca bu duyguların aktarıldığı ifade düzleminin çokkatmanlı olduğu söylenebilir. Söz gelimi, çarşının uyandırdığı duygular, anne veya babayla paylaşılan bir anıyı, çarşıya özgü bir yemeği, çarşının kültürel ve toplumsal kompozisyonunu işaret edebiliyor.

Kemeraltı İzmir’de büyüyenler için tüm bu ilişkileri kuran ve bu ilişkilerce kurulan bir kentsel “hafıza mekânı”dır. “Hafıza mekânı” olması anıtsal bir özelliğinden kaynaklanmaz. Çünkü anıtsal mekânlar unutma tehlikesine karşı inşa edilir, buna karşılık unutkanlığa yol açarlar. Ancak Kemeraltı Çarşısı gibi mekânları farkında olmadan tecrübe ederiz, kanıksarız. Diğer insanlarla birlikteyken, bir eylem içerisindeyken ilişki kurarız. Bu yüzden diğer bir bellek taşıyıcısı olan anıtlardan daha önemlidir.

Kemeraltı gibi kent alanlarının anlamları, gündelik hayatın içinde ve insanlarla kurduğumuz ilişkiler üzerinden kurulduğu için bir anıt mekândan çok daha fazla ve farklı duyguyu açığa çıkarma olanağına sahiptir. Kamusallık ortak bir duygudaşlık hali yaratır. Söz gelimi farklı kuşaklardan ve farklı çocukluklara sahip katılımcılar çarşıyla çocukken ilk karşılaşmalarındaki şaşkınlıklarını benzer şekillerde ifade ediyorlar: “Bambaşka”, “apayrı”, “devasa”, “değişik”, “büyülü”, “gizemli” vb. sıklıkla duyduğumuz kelimeler..

***

ÖDÜLDÜR KEMERALTI: Tanıştıktan bir süre sonra birçok çocuk için Kemeraltı’na gitmek bir ödüle dönüşür. Yetişkinlerle çocuklar arasındaki bir pazarlığın, bazen de bir rüşvetin konusu olabilir. Örneğin yetişkinlerin dünyasına uyum sağlamak ve onların kurallarına uymak karşılığında çarşıya gitmek vaat edilir. Ödül bazen sinemadır, bazen tatlıdır ama başka birçok şey de olabilir, çünkü Kemeraltı’nda her şey vardır…

***

KAYBOL! : İzmir’de büyüyen çocukların, Kemeraltı’yla, yani kent yaşamıyla ilk karşılaşmalarının kaybolma korkusuyla iç içe geçtiği söylenebilir. Ailenin ve evin tanıdıklığı ve verdiği güven “yabancı”larla dolu bir kalabalık içinde bir anda kaybolur. İnsan kalabalığı ve labirenti andıran dar sokaklar bir tedirginliğe sebep olur.

Ama sonra korkutucu kalabalığın içinden birtakım “yabancı”lar çıkar ve kaybolan çocukların elini tutar, sonra başka “yabancı”lar gelir, limonata verir, korku yavaş yavaş dağılmaya başlar. Kaybolan anneler ve babalar bulunur ve yabancılarla dolu kent kalabalığı artık korkutucu gelmemeye başlar. Hatta başka bir dünyaya (örneğin çarşıdaki karakola) yapılan ilk yolculuk, bir macera gibi bile görülebili…

***

İzmir’de büyüyen çocuklar için Kemeraltı’nda kaybolmak çarşıyı keşfetmek anlamına gelir. Kemeraltı’nın çocukları artık kentin “flanöz” ve “flanör”leridirler. Kentin sokaklarını keşfetme “sanat”ıyla meşgul olurlar…