GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
6 Mayıs 2022 Cuma

Ya hızır ya selamet...

Hıdırellez…

Din, dil, ırk ayrımı olmaksızın, coğrafyamızda yer alan bir çok kültürde…

Ab-I hayat suyundan içtiğine ve kıyamete kadar yaşayacağına inanılan…

Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde bir gül ağacının dibinde buluştukları gecedir…

Karada Hz. Hızır’ın , denizde Hz. İlyas’ın… Darda olanların imdadına yetişeceğine…

Ve geleceğe gönderilen tüm dileklerin gerçekleşeceğine inanılan…

UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası listesinde yer alan…

Doğa ve insan sevgisinin, iyiliğin ve cömertliğin temsil edildiği bir bayram günüdür…

***

5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gecenin sabah serinliğinde…

Yüzüme değen kadifemsi bir yumuşaklıkla uyanıyordum…

Babaannem, bir taraftan burnuma değdirdiği kan kırmızı gülü yorganımın üstüne atıyor…

Bir taraftan da, yukarıya kaldırarak açtığı pencere camının…

Kelebek kanadı şeklindeki aparatını  çevirerek, çerçeveyi sabitlemeye çalışırken..

Her zamanki telaşlı haliyle… “Hadi kalk diyordu… Bugün Hıdırellez…”

“Güneş doğmasın üzerine… Nasipler dağıtılıyor bugün…”

Eli ile bir takım hareketler yaparak…

Hayır içeri şer dışarı, hayır içeri şer dışarı diye mırıldana mırıldana…

Pencereden dışarı… Şerleri kovuyor, hayırları ise içeri davet ediyordu…

Sokağın orta yerinde akşam yanan, Hıdırellez ateşinin külleri…

Ateşin üzerinden atlayanların… Elem ve kederlerinin küllenişini resmederken…

Neşeli kahkahaları da… Bir sonraki yıla dilek mektubu olarak yollanıyordu.

Ilık bahar rüzgarının yüklenip getirdiği mis gibi limon çiçeklerinin pencereden içeri dolan kokusu ile…

Babaannemin, yorganımın üstüne bırakıp gittiği kırmızı gülün baygın rayihası kaplamıştı odanın her bir yanını…

Bütün kış yosun tutan bahçedeki havuz, bir güzel fırçalanıp temizlendikten sonra …

Çivit mavisi badana yapılıp da  sularının neşe içinde şırıldamaya başlaması ile…

İçine atılan kırmızı balıklar, kıvrıla kıvrıla dolaşmaya başlardı o gün…

Ve karşısına kurulan sedirin rengarenk işlemeli yastıkları…

Bizleri yaz boyunca ağırlamaya hazır olurdu…

Hıdırellez kahvaltısı… İş gününe denk geldiyse eğer hanımlar olurdu sadece masada…


Göğsüne iliştirdikleri gül; en güzel makyajı olan annem, halam…

Yemenisinin arasına sıkıştırdığı gül ile çocukluğumun bilge kadını babaannem…

Kahvaltı sonrası yemek telaşına girerdi yine kolları sıvalı…

O günün menüsü mutlaka kuru dolma olurdu… 

Kuru patlıcanlar ve kuru biber biberler.. Her sene aynı ritüelle doldurulurdu…

“Sor bana derdi” babaannem… “Ne dolduruyorsun?  diye sor”

Sorardım… Ne dolduruyorsun babaanne?

Büyük bir özenle dolmaların içini doldururken, büyük bir umutla cevap verirdi, tane tane.

Huzur içinde yaşamak için… Evimize… Sağlık, afiyet, dirlik, düzenlik dolduruyorum…

Evimize… Neşe dolduruyorum, sevinç dolduruyorum…

Evimize … Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin diyerek… Bolluk, bereket dolduruyorum.

Akşamdan… Bahçedeki gül ağacının altında, irili ufaklı kiremit parçaları ile şekillenmiş olurdu tüm dilekler…

Hızır İlyas’ın değmesini istedikleri arzuhallerin yazıldığı kağıtlar asılırdı gül dallarına…

Sonra… Gün doğmadan asıldığı daldan dualarla alınırdı denize atılması için…

Öğleye doğru… Dileklerin suyla buluşması için planlar yapılırdı…

Ya vapurla Karşıyaka’daki anne tarafıma gidilirken atılırdı dilekler denize…

Ya da..

Bayraklı, Karantina yalısında bulunan bir akraba evinde olurdu o günkü buluşmalarımız.

***

Takvimler 6 Mayıs 1972 tarihini gösterdiğinde… On dört yaşındaydım…

Babaannemin artık aramızda olmadığı bir Hıdırellez sabahında…

Yine aynı ritüellerle umutlarımızı tazelemeye çalıştığımız saatlerde…

Yine kağıda döktüğümüz dileklerimizi denizin koynuna bırakmak için  hazırlandık…

Artık Karşıyaka’da gidecek bir baba evi yoktu annemin…

Sahile yakın akraba evleri de bir bir kapanmıştı yıllar içinde….

Fuar Gül bahçesinde biraz oturup sonra Kordon’dan dileklerimizi denize atıp dönecektik…

Henüz sokağa çıkmıştık ki babacığım döndü köşeden…


Her akşam eve Tercüman Gazetesi ve Cumhuriyet Gazetesi ile gelen…

Münazara ve mütalaa ile hadiseleri değerlendirmesini çok iyi bilen o demokrat adam…

Şakakları sinirden oynayarak yaklaştı yanımıza…

“Sabah ajansını kaçırmışız radyoda… Gençleri asmışlar” dedi, büyük bir kederle…

Halam, elindeki mendile rujunu silerken başlarımız önde giriverdik evden içeri…

Çok üzülmüştüm… Lakin, olayın nedenlerini, niçinlerini de pek anlamıştım doğrusu.

***

Zira… Siyasi cenahta olup bitenden pek bir şey anlamadığım yaşlarımdaydım, o yıllar…

İlerleyen yıllarla birlikte… Benden sadece on yaş büyük olan o üç fidanı tanıdım…

Aklım suya erdikçe… İdeolojilerini anladım, anlamlandırdım…

Ailelerine yolladıkları mektuplarındaki ifadeleri ile…

“Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum” diyebilen…

“Ya vatan Ya ölüm” diyerek son sözlerine son noktayı koyabilen…

Türkiye tarihine hiçbir zaman silinip atılmayacak koskocaman bir damga vuran…

Tam bağımsız Türkiye idealleri ile yargılanan o üç fidanın…

İdamlarının ardından geçiveren yıllarla birlikte… Ben de yaş aldım …

Ve… O gün bugündür… Hızır ile  İlyas’ın buluştuğu her 6 Mayıs sabahında…

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ismi düşer yadıma…

Hukuk ve adalet kelimelerinin lugatlardaki karşılığını arayarak…

Fikir özgürlüğü kavramını irdeleyerek… Toprağa düşen, o üç fidanı rahmetle anarım.

***
6 Mayıs 2022… Elli yıl yıl sonra bugün… Bir Hıdırellez ritüelini gerçekleştirirken yine…

Doldurdum dolmalarımı iyi dileklerimin harcı ile…

Yılların tenhalaştırdığı evimin mutfağında… Ne dolduruyorsun diye sordum kendime…

Kendim sordum, kendim söyledim sessizce…

Ülkemde olmasını istediğim… İyiye ve güzele dair ne varsa … Doldurdum tıka basa…

Dirlik, düzenlik içinde olabilmek için…

Zihinleri… Atatürk ilke ve inkılaplarının yol gösterdiği bilimle ve fenle doldurdum.

Tarım ürünlerinde dışa bağımlılıktan kurtulmak için…

Dağları, ovaları… Yemyeşil ağaçlarla, bereketli mahsullerle  doldurdum göz alabildiğine.

Kişi başına düşen milli gelir artabilmesi için… Bolluk bereket içinde yaşayabilmek için…

Limanlarımızdan… İhracat gemilerinin demir alışını izledim birbiri ardısıra.

Daha müreffeh bir hayat yaşayabilmeleri için…

Emeklilerimizin, emekçilerimizin ceplerini doldurdum… Yetip de artacak kadar para ile.

Çocuklarımızın daha iyi beslenebilmesi için…

Her bir vatandaşımızın mutfağına…Temel gıda maddelerini doldurdum tıka basa…

Ve..

İktidarı ve muhalefeti ile tüm siyasi arenaya birlik beraberlik şuuru diledim tüm kalbimle.

Hukukun üstünlüğünün hakim olduğu, barış dolu bir dünya hayali ile…

Ya Hızır Ya selamet diyerek …

Kapattım tenceremin kapağını, oturttum usulca kısık ateşin üzerine…

İmil imil pişip, demlenmesi için… Sabırla beklemeye koyuldum…

***
Yine… Bir Hıdırellez gününün ardından bir anneler gününe daha yaklaşırken…

Elli yıl önce… Dua ve dileklerin göklere yükseldiği böyle bir gecede…

Evlat acısı ile feryatları göklere yükselen o üç ananın…

Hatıraları önünde daima saygı ile eğiliyorum

Ana yürekli tüm kadınlarımızın anneler günü umutlu olsun... Diyerek.