GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
31 Mart 2022 Perşembe

Noktalı virgülün ardından…

Dünyayı kasıp kavuran; savaşlar, salgın hastalıklar, hayat pahalılığı ve gıda krizi derken…
Türlü çeşit çalımlarla insanoğlunu şaşkına çeviren bu yılın Mart ayı da geride kaldı…
İlkbaharın müjdecisi olan bu ayda takvimden kopan sayfaları art arda sıralayarak…
Ve… Seneye ola hayır ola diyerek… Sondan başa doğru gidecek olursak…
27 Mart…
“Tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır” diyen Shekspear’in düşündüren sözleri ile…
Bir “Dünya Tiyatrolar Günü”nü daha geride bırakırken…
Türk Tiyatrosu’nun bugün en yaşlı sanatçısı olan, ömrüne bereket dilediğimiz Genco Erkal
Beş yıl önceki paylaşımları nedeni ile sorgu ve yargı sürecinde ifade ettiği gibi…
“Cumhuriyet’in temel değerlerini, doğayı, demokrasiyi, insan haklarını, ifade özgürlüğünü savunacağım” diyerek, dimdik ayakta dururken…
Bugünlerde seksen beş yaşına merhaba diyordu.
21 Mart…
İlkbahar ekinoksu ile birlikte gece ile gündüzün bir kez daha eşitlendiği…
Geliveren bahar ayları ile birlikte doğanın uyanışa geçtiği…
Tüm kültürlerde Nevruz bayramı olarak kutlanan bu günlerde…
Bu yıl 11. kez düzenlenen ve büyük bir coşku ile kutlanan Çeşme Alaçatı Ot Festivali’nin…
Etrafa yaydığı pozitif enerji ile bolluk bereket dilekleri ise bir sonraki seneye yollanıyordu.. 
18 Mart…
Türkiye Cumhuriyeti’nin ön sözü olan Çanakkale Zaferimizin 107. Yıldönümünde…  
Dünya savaş tarihinin en kanlı savaşı olarak bilinen bu büyük zafer ile…
Bu zaferin Türk milletine kazandırdığı büyük kurtarıcı M. Kemâl Atatürk ve tüm şehitlerimiz minnetle yad edilirken… 
Dünya tarihine yön veren Boğazlar meselesi ile Montrö sözleşmesinin öneminin büyüklüğü…
Yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı ile tüm dünyaya bir kez daha açıkça ilan ediliyordu…
Ve 14 Mart…
Pandemi ile mücadelede hakkı ödenmez olan sağlıkçılarımızı şükranla andığımız bu günlerde…
Gönül gözümle görebildiğim duygu ve düşüncelerimi…
Yazı dili ile aktarmaya çalıştığım bu köşede…  
İki gözümün bana ettikleri ile…
Yazma sevdası ile kurduğum cümlelere bir noktalı virgül koyma gereği duydum.
İki haftadır yazılarımın bu köşede yer almamasının sebebini soran değerli dostlarıma…
Teşekkürlerimle birlikte bir cevap vermek isterim.
***
Sözün özü…
Ailemde en son dünyaya gelmiş bir torun olarak…
Aşırı korumacı duygularım ile aile mirası her bir değere sımsıkı sarıldığım gibi…
Genetik biliminin gereklerini yerine getirmekte hiç tereddüt etmeyen bünyemle…
Büyük ninelerimden gelen bu genetik mirasa da sımsıkı sarılıp…
Neler ettin sen bana iki gözüm dedirten şaşkınlıklar yaşadım.
Şaşırmak iyidir derler ya eskiler… Şaşır ki, idrakin artsın… Şaşırmazsan vay haline…
Yaşadığınız şaşkınlıklarla daha bir yönlendirir olursunuz hayatınızı… İşte o hesap…
Glokom denilen bu sinsi göz hırsızı ile tanışıklığım yirmi yıl gibi süredir devam ederken…
Uygulanmakta olan tedavi protokolleri ile…
O azılı hırsıza azami ölçüde fırsat vermemeye çalıştım…
Lakin; hırsız sınır tanımayacak kadar arsızlaşıp da gemi azıya alınca...
İçten içe süregelen sömürüye daha bir dikkat etme zamanı geliveriyormuş meğer…
Bunun için de; hırsızı daha iyi tanımak ve tanımlamak…
Ve başımda dolaşan bu karabasanı def etmek için…
Çok değerli göz hekimimin kapısını aşındırırken buluverdim kendimi…
Nesiller boyunca, aile büyüklerimden bazılarının görme yetilerini çalan karasu hastalığı..
Halk arasında, göz içi basıncının yükselmesi olarak bilinen göz tansiyonu…
Ya da tıptaki adı ile Glokom…
***
Bu sinsi hırsızla yıllardır süregelen bu son köşe kapmaca oynayışım…
Yön gösteren, zihin açan garip bir tesadüf diyebileceğim şekilde…
8 -14 Mart tarihleri arasında idrak edilen Dünya Glokom Haftası olarak belirlenen günlere denk geldi.
Hiç belirti vermeksizin ilerleyen ve tedavi edilmediğinde kalıcı görme kaybına yol açan…
Bu göz hastalığına toplumun dikkatini çekmek… Ve farkındalık yaratmak üzere…
Türk Oftalmoloji Derneği’nce her yıl Mart ayında düzenlenen (World Glaucoma Week) Dünya Glokom Haftası’nda…
Dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olarak milyonlarca kişiyi haber vermeden pençesine alan…
Kırk yaş üstü bireyler arasında her yüz kişiden ikisinde görülen…
Özellikle risk altında olan kişilerin düzenli göz muayenelerinin önemine değinildiği…
Belirtisiz seyreden ancak zamanında konulan teşhis ve tedavilerle önlenebilir olan…
Gözdeki sessiz tehlikenin önemine vurgu yapıldığı  bu günlerde…
Ben de… Glokom’un komplikasyonları ve ilaçlarının yan etkileri ile dans ediyordum…
Bir süredir satırlarımın arasına yerleşiveren noktalı virgülün ardından…
Bu sinsi hırsıza karşı toplumsal bir bilinç oluşmasını istediğim bu yazımla…
Son cümlemin, son kelimesine son noktayı koyma vakti gelinceye kadar…
Susturamadığım zihnimden dökülüp gelenleri… Al eline kalemi yaz başına geleni diyerek
Gözüme çarpanları yazmaya… Ve de yazı dili ile hallenmeye devam diyorum…

***
I4 Mart Tıp Bayramı’nın hemen akabindeki günlerde…
Yurdumuzda dört bin Suriyeli sağlık çalışanının istihdam edileceği haberinin gündeme düşmesi ile birlikte…
Tababet ilminin ve hekimlerimizle sağlık çalışanlarımızın kıymetinin önemine vurgu yapan…
“Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyen Ata’mın sözleri ile…
Takdirin ve teşekkürün vakti geçmez diyerek…
Gecikmeli de olsa, hasseten belirtmek isterim ki…
Hiçbir yere gitmesini arzu etmediğimiz ve hayatımızdaki varlıklarına daima duacı olduğumuz…
İlimlerinin aydınlığı ile topluma sağlık nimeti sunan kıymetli hekimlerimiz… İyi ki varsınız.
Sizleri bu memleket için büyütüp yetiştiren ebeveynlerinize…
Meşakkatli eğitim sürecinizde ışığı ile aydınlandığınız hocalarınıza …
Ve onurlu meslek hayatınızda  emek verdiğiniz her bir ana…
Sonsuz minnet ve saygı ile…