GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
13 Ocak 2022 Perşembe

Bahçedeki bütün çiçekler…

Toplumsal sorunların açtığı yaraların birini iyileştirmeye çalışırken…

Bir diğerinin kanadığı yılları gözler önüne seren… 

Netfilx tarafından 2021 yılı Kasım ayında birinci bölümü yayımlanan… 

Ve çok büyük bir ilgi ile izlenen KULÜP adlı filmin…

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ikinci bölümünü izlerken hissettiklerim…

Yıllar önce, o zor zamanları yaşayanlardan dinlediklerimin…

Çeşitli dergilerde gördüğüm fotoğrafların ve okuduklarımın yarattığı duygunun çok üzerinde idi…

1939 / 1945 yılları arasında yaşanan İkinci Dünya Savaşı yılları…

O yılların tüm yaşanmışlıklarına şahitlik etmiş geçmişimizin…

Mülk zengini olunsa da, paranın kıt olduğu zamanlar… Diye adlandırdığı yıllar… 

Yokluğun ve kıtlığın toplumun her kesimini etkileyen… 

Ekonomik buhran içinde kıvranan Türkiye’nin, yokluk ve pahalılık içinde kıvrandığı yıllar... 

Tarlasını ekip biçemeyen köylünün, ancak kendi kendine yettiği…

Eldeki kuru bakliyatın yetersizliği ile şehirlerde yaşanan ekmek karnesi yılları…

Her kişiye, günlük birer parça ekmek hakkı tanıyan…

Nüfus cüzdanlarının sayfalarına vuruldukça , yüreklere mühür olan …

Zengin / fakir ayırt edilmeksizin, her nüfus cüzdanına vurulan…

Ekmek kartı verilmiştir damgaları… 

Geleceğe ait kurulan bütün planlara… İktisat kelimesinin yön verdiği yıllar…

Ve… Hazineye para aktarılması için…

11 Kasım 1942 yılında TBMM ‘de kabul edilen Varlık Vergisi…

Gayrimüslim Türk vatandaşları başta olmak üzere…

Müslüman Türklere de, hesaplanan matrah nispetinde uygulanan…

Bir ay gibi kısa bir süre içinde tahsili yoluna gidildiği için…

Yok pahasına satılan, haczedilen mülkler… Ve sermayenin hızla el değiştirmesi…

Tahakkuk eden vergiyi ödemeye gücü yetmeyenlerin ise…

Anadolu’nun bir köşesine yol yapım çalışmalarına yollandığı...

Zor şartlardaki çalışma kampları ile biten hayatlar… Geride bırakılan gözü yaşlı aileler…

Ve bozulan, tahrip olan ,kırılan …Türkiye’nin renklerini oluşturan yüzlerce yıllık o eşsiz mozaik… 

Ve… 1945 yılında savaşın son bulması ile geleceğe dair tekrar yeşeren ümitler… 

Türk vatandaşı kimliği taşıyan, Türk ordusunda askerlik yapmış, her türlü hizmet ve çalışmasının karşısında vergisini ödemiş…

Dini ve etnik kimliği, Türk vatandaşlığı kimliğinin önüne geçmeyen…

Her alandaki çalışmalarına büyük bir umut içinde devam edegelmiş olan…  

Yüzlerce yıldır bu toprakları vatan bilmiş… Bu toprakların evlatları…

Memlekete değer katmak ve devleti güçlü kılmak için…

Yeniden ayağa kalkmaya çalıştıkları zamanlara eriştiklerinde…

Takvimler 6 Eylül 1955 tarihini gösteriyordu… 

Gazete sayfalarında ve radyo haberlerinde Atatürk’ün Selanik'teki evi bombalandı şayiasının bütün yurda yayıldığı… 

İstanbul’da yaratılan o büyük infial ile…

Tarih sayfalarına 6-7 Eylül olayları olarak kaydedilen…

O menfur saldırıların gerçekleştiği, İstanbul’un yaşadığı en karanlık, en uzun gece…

Gayrimüslim vatandaşlarımıza ait dükkanların indirilen camları, vitrinleri…

Sökülen kepenkleri ile yağmalanan malları, eşyaları… Ve bir anda bitiveren etnik köken tanımayan o kadim dostluklar …

Yıllar sonra… Böyle bir mahşer gününü yaşayanların hatıralarını dinlerken dahi…

İnsanın başını öne eğdiren, hiçbir şekilde tasvip ve tasdik edilmeden…

Büyük bir mahcubiyet duyguları içinde, sükut ile… Öylece dinlenen sohbet anları… 

***

Bu topraklar yüzlerce yıldır… Atalarımın da, benim de vatanımdır diyerek…

Azalan nüfusları ile bu topraklarda kalanlar ya da kalmaya çalışanlar…

Ve yaşanan göçlerle ülkeyi terk edenler…

Gidenlerin arkasından ülkenin değişen demografik yapısı ile her geçen yıl solan renkler…

Yetmiş yıla yakın bir zamandır… Hızla el değiştiren sermaye ile… 

Her şehire, her zümreye, her sınıfa nüfuz eden kültür erozyonu… 

Ve… Ne yazık ki… 

Günümüzde… Çok  daha büyük hızla ilerleyen bir Ortadoğululaşma süreci…

***

Yoğun duygu durumu içinde izlediğim bu filmin sonuna geldiğimde…

Düşünmeden edemedim… 

Atatürk yaşamış olsaydı; bu elim, bu utanç verici, bu menfur olaylar gerçekleşir miydi? 

Yüreğim bir çırpıda cevap verdi… Asla!!!!

Lakin, bu soruya verilecek en güzel cevabı… 

Gazeteci yazar Yavuz Donat’ın bir yazısının satır aralarında buldum.

İnan Kıraç’ın, babası Ali Numan Kıraç’ın anılarından aktardığı bir sohbetinde… 

“Başbakan İsmet İnönü, saat 18 sıralarında  Florya köşkünde Atatürk’ü ziyaret eder… 

‘Hayırdır İsmet , habersiz geldin’ der. 

‘Paşam azınlıklar meselesi… Konuyu Meclise getireceğiz… Ne diyorsunuz?’ diye sorar. 

‘İsmet bugün geç oldu…Yarın sabah erkenden gel konuşalım’ diye cevap verir.

İnönü çıkınca Atatürk bütün görevlileri toplar…

Sadece laleler kalsın… Bahçedeki bütün çiçekleri sökün atın. Derhal’ demiş.

İsmet Paşa sabah geldiğinde bahçenin halini görmüş...

‘Ne oldu böyle’ diye görevlilere sormuş… 

Gazi Paşa hazretleri emrettiler, söktük. Yanıtını alır. 

Başbakan İnönü Cumhurbaşkanı Atatürk’ün odasına girmiş: 

‘Paşam bahçenin durumu nedir? 

‘Azınlıkları söküp attım İsmet’ 

İnönü, anladım dercesine başını öne eğmiş…

İsmet,  ben “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünü boş yere söylemedim… Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı. Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin… Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın.”

***

Dekorları, kostümleri ve usta oyunculukları ile…

Geçmişte yaşanmış tüm acıları, günümüze aktaran bir dönem filminin ardından… 

Karmakarışık duygu ve düşünceler içindeyim..

Türk milletine,  tüm renkleri ile aydınlanmış bir gelecek temennisi  ile… 

Ulu önderimiz M. Kemâl Atatürk’ü bir kez daha, yüreğimin en derininde hissederek…

Ebediyete dek rahmet ve minnetle yad edeceğim…