GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
23 Haziran 2023 Cuma

Uçurtmayı vurmasınlar!

Vallahi…

Doğru söylemek gerekirse…

Arka arkaya…

Bir genel seçim ile…

İki adet(!) Cumhurbaşkanlığı seçimi için…

Sandık başına koşmak…

Hepimizi yordu ama…

Aslında kafa yorgunluğu hala devam ediyor…

Çünkü…

Pek bilimsel filan değil ama…

Bu “kafa yorgunluğu” hayırlı bi’şi değil…

Hala…

Şu olsaydı; bu kadar oy heba olmazdı…

Yok bu olsaydı, Kılıçdaroğlu kazanırdı filan diye…

CHP’ye gönül verenler…

Kendilerine sürekli taze muhabbet kulvarları açmaya çalışıyor…

Aslında gerek yok…

“Vay canına, meğer buraya kadarmış!” diye önce göz kırpıp…

Ardından…

“Yeni ufuklara yelken açmakta yarar var…” desek de…

Bi’türlü rahat duramıyoruz…

Yani…

Aranıyoruz resmen…

“Biraz daha nasıl üzülürüz?”

“Biraz daha nasıl sinirimizi boşaltırız?”

Ya da…

“Böyle gelmiş böyle gider…” diye bir şarkı tutturup…

Ertelediğimiz “siyasetsiz” hayata geri döneriz…

***

Medya’ya göre…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer…

Bir “manifesto” kaleme aldı…

Aslında tam olarak “manifesto” sayılmaz…

Çünkü…

Bir “bildiri”den çok daha “anlamlı” daha “zengin” ve daha “ışık” tutucu!

Bi’yanıyla da…

“Siyasetin çaresiz zaman dilimleri” sürecinde…

Kullanılması şart…

Bir “Dil altı” hapı!

***

Hayatımızın her yaş boyutunda…

Dilimizin ucuna kadar gelse de…

Bi’türlü…

Seslendiremediğimiz “bi’ton” duygu, arzu ve temenni misafir olur…

Yüreğimizdeki odacıklarda…

Çoğu kez…

“Ya beni yanlış anlarsa karşımdakiler…” diyerek vazgeçeriz…

Ama…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer öyle yapmadı…

Yaşadı…

Gördü…

Hissetti…

Ve…

Seçimden sonra…

Sihirli bir kalemin ucundan kağıda dökülen…

Kelimelerle…

Kalbinden geçenleri bir bir CHP’ye gönül verenlere ulaştırdı…

***

Felsefe yapmıyordu ama…

Sunduğu gerçekçilik…

Belki de Atatürk’ün kurduğu CHP’nin yıllardır…

Özlemini “hissettiği” performansın ayak sesleriydi…

Mesela…

Uzun zamandır bir liderden duymadığımız…

Bence…

Son seçim sonuçlarını kast ettiği…

“Susmanın değil, asıl şimdi konuşmanın tam zamanı!” cümlesi…

Aslında…

Size, bize, hepimize bir “ürkek olma; kalk ayağa ve konuş!” mesajıdır…

Doğruyu söylemek gerekirse…

Bu yöntem de…

Bir bilge bakışın, düşüncenin ve tabii ki…

Demlenmenin sonucudur…

***

Tunç Soyer…

Mevkidaşları dahil…

Türk Siyaset Tarihi’nde pek rastlanmayan…

Bir “yakınma” yerine…

Bir “arınma” modelini tercih ediyor…

Kimseleri kırıp, dökmeden…

Ve yine ilk kez…

Bir “Japon Atasözü” örneğiyle…

CHP’ye gönül verenlerin kalbine şerbet akıtıyor:

“Zafer değil, yenilgi öğretir!”

Tabii…

CHP’nin eksikleri ve kusurları olacaktır…

Hatta olmaya da devam edecektir ama…

Medeni bir cesaretin itici gücüyle…

“Bir değişime ihtiyaç olduğu”nu söylemek…

Hainlikle eşdeğer olabilir mi?

***

Şaka gibi ama…

Biraz derin düşürseniz…

Tunç Soyer’le aynı kapıya çıkıyorsunuz:

“Türkiye’de demokrasinin sağlığı ve geleceği konusunda iyimser olmamız ne yazık ki yeterli değil…”

Ne var ki…

Soyer’e göre daha korkuncu var…

Diyor ki Tunç Başkan:

“Yazık ki, değerli partimiz CHP’nin birçok kişi tarafından, kendi kariyeri veya popülaritesi için harcanabilir basit bir kurum olarak görüldüğünü gözlemliyoruz…”

O zaman ya “acı bir reçete”ye…

Ya da…

Yeni bir “örgütlenme anlayışı”na ihtiyaç var…

Yanlış mı?

***

Tunç Soyer’in “Manifestosu”nda…

Alkışa layık bir tavsiye buketi var…

(Aslında bu tüm siyasi partiler için geçerli…)

Diyor ki, İzmir’in Reisi:

“İzmir’in 170 bin civarında olan üye sayısını en kısa sürede iki katına çıkartmayı şimdiden taahhüt ediyoruz... Aidiyet duymayan, bunun için elini taşın altına sokmayan seçmen tabanının zorluklar karşısında direnmesini ve harekete geçmesini bekleyemeyiz…”

***

Bitiriyoruz…

Tunç Soyer…

“İzmir Panoraması”nın önünde diyor ki…

O manifestoda:

“Eğer bir parti-devlete karşı mücadele ediyorsanız veya bir parti sandıktan aldığı gücü istismar edip devleti ele geçiriyorsa, toplumun sahici özne olması ihtiyacı her zamankinden de yüksektir… Siyaset toplumu iyileştirme sanatıysa o sanat ancak toplumla birlikte yapıldığında eşsiz bir değere kavuşur ve hedeflerine ulaşır…”

Ve…

İzmir’in seçimle gelmiş en büyük kamu koltuğundaki…

O Başkan’dan, partisine…

“Sevgiyle başlayan ve sevgiyle noktalanan…”

Ve dahi “kırmayan / dökmeyen” tavsiyeler:

“CHP, toplumun tüm kesimlerine ve 81 ilin tamamına eşit yakınlıkta durmalıdır… CHP aydınlık Türkiye’nin güvencesidir… Ve, İzmir’in CHP’si tam da bunu yapıyor…”

Nokta…

Hamiş: Bu yazıyı kaleme alırken, büyük ihtimalle Başkan Tunç Soyer’in de hatırlayacağı bir Türk filminden söz etmek istiyorum… Yaklaşık 35 yıl önceydi… Yönetmen Tunç Başaran, çekimlerini Ankara Cezaevi’nde gerçekleştirdiği “Uçurtmayı Vurmasınlar” filmiyle 62’nci Oscar Ödülleri’ne aday adayı oldu… Çok sükse yaptı… Çünkü, Tunç Başaran, beş yaşındaki bir çocuğun gözüyle kadınlar hapishanesinin ve sevginin öyküsünü anlatmıştı… Minik Barış'ın (Ozan Bilen) bu dört duvar arasında ne suçu vardı ki? Oysa tutuklanan annesi değil miydi? İşte, o film; o yıllarca bu memleketin, karşılıksız sevginin, tertemiz gökyüzünün ve en azından bir uçurtma kadar özgür olabileceğini anlatıyordu insanoğluna… Ve biz / çoğumuz hala sevmeye / sevilmeye muhtaç yaşıyoruz… Yalan mı?

Sonsöz: “Yolumuz engebeli, yolumuz uzun ama hedefimiz güzel, o hedefe giden yolculuk güzel ve mutlaka başaracağız… / Tunç Soyer / İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı…”