GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
15 Haziran 2023 Perşembe

2050 yılında nasıl bir İzmir?

Dün sabah…

Yolumu değiştirdim…

Doğduğum sokaktan geçtim…

Şarkılardaki gibi…

“Bir tatlı huzur almaya geldim” dercesine…

65 yıl öncesine gittim…

(Kendimi bildiğim, 3-4 yaşları…)

Tarihi adıyla “Bornova Sokağı” olarak bilinen…

Alsancak Garı’nın tam karşısındaki 1469 Sokak’tan girdim…

Denizle vapur iskelesinde kucaklaştım…

***

İzmir’e sevmezseniz…

Bu kadim şehirde yaşayamazsınız…

Ömrünüz elverdiğince…

Doğduğunuz günden itibaren…

Yaş aldığınız her yıl, o büyülü şehir de…

Sizinle birlikte gelişir; güzelleşir…

İzmir…

Hiç görmeyenler için bile “efsunlu” bir kent olarak…

Tarihe iz bırakmıştır…

Mesela…

Fransa’nın en güçlü yazarlarından Victor Hugo

Hiç görmediği İzmir için…

Neden şu satırların altına altın değerindeki imzasını bıraksın?

“İzmir, bir prensestir çok güzel küçük şapkasıyla… / Mutlu ilkbaharlar durmaksızın onun çağrısına yanıt verir… / Nasıl vazo içindeki çiçekler gülümserse… / O da denizler arasından ışıldar… / Hatta Arşipel'in yaratılışından çok daha tutkulu...”

***

İmrendirerek anlatmaya çalıştığımız İzmir…

Arkeolojiye ömrünü adayanlara göre…

An itibarıyla 8 bin 500 yaşında…

Sayısız medeniyetlere ev sahipliği yaptı…

Belki de…

Bi’o kadar daha ilk’leri sahiplenecek…

“Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek…” dedirtircesine…

Yeni nesillere kucak açmaya çalışacak…

Bunu yaparken de…

İzmir’in görüntüsü şüphesiz böyle kalmayacak…

Hep değişecek!

Hatırlayın…

Bizim kuşağın…

Amerikan filmlerindeki benzerlerinin dışında…

İzmir’de gördüğü ilk gökdelen…

Hilton’du…

Son 30 yılda…

Başı bulutlara değen o sanat eserinden farksız gökdelenler…

İzmir’in ve dahi bizim başımız nasıl da dönüyor?

***

Mimarlar Odası İzmir Başkanı İlker Kahraman’la…

Sohbet ederken…

İçimden geldi; sordum:

“Başkan, şimdi 2023 yılındayız… 2050 yılında (yani 27 yıl sonra) bir sahil kenti olan İzmir, nasıl bir görüntüye bürünecek?”

Örneğin…

65 yıl önce…

İzmir’in nüfusu aşağı yukarı 770 bin civarındaymış!

Bugün…

4 milyon 770 bin!

65 yıla sığan “dört milyon” hemşehri…

***

Hiç şaşırmadı Başkan Kahraman

Kendi vizyonundan…

İzmir’in 27 yıl sonrasını bir masal gibi anlattı…

Köşemi O’na bırakıyorum…

***

İzmir…

Çok güzel bir ülkenin…

Belki de en güzel şehri…

Ancak…

Doğru kararlara, doğru uygulamalara, doğru dönüşüme…

Ve tabii ki, ezber bozan yaklaşımlara ihtiyacımız var…

Mesela…

Benim çevremde herkes yeşil alan istiyor…

İyi de…

Herkes o “arzular şelale” dedirten yeşil alanını…

Komşusunun parselinden terk edilerek yapılmasını istiyor...

Kimse kendi parselinden bir santimetrekareyi bile…

Yeşil alan için harcamak istemiyor…

***

Bakın, mesala…

Yeni açılacak yollar gelişmişliğin işareti sayılıyor…

Oysa…

Avrupa’nın en iyi planlı kentlerinden biri olan Barcelona’da…

Caddeler araç trafiğine kapatılıyor; yayalaştırılıyor…

***

Aslında…

Biliyor musunuz, İzmir o kadar şanslı bir kent ki…

Mesela, şahane bir Kültürpark’ımız var…

İnciraltı’mız var... Alaçatı’mız var… Kuş Cenneti’miz var…

Sasalı’da Doğal Yaşam Parkı’mız var…

Bu tablo başka bir şey söylüyor bize…

Diyor ki, o tablo:

Bu güzellikleri şehrin içine katalım…

İzmir’i, bu güzelliklerle turizm cennetine çevirelim…

Bu şehir…

“Akdeniz’in yıldızı olsun” diye çaba gösterelim…

İçinde yaşadığımız yüzyılda…

Yapan değil, yıkan ve kente, kentliye yaşanacak alan yaratan…

Yaklaşımlar baş tacı ediliyor...

İzmir’e değer katmak için yeni yeşil alanlar kazanalım…

Bu sözlerim…

Tüp geçit yapmaktan daha ütopik değil…

Tamam; tüp geçit de yapalım ve Karşıyaka’dan…

Çok çok hızlı bir şekilde İnciraltı’na geçelim…

İnciraltı’ndan da Çeşme’ye otoyolla devam edelim…

Cennet Çeşme’ye onlarca golf sahası yapalım…

300 bin kamyon toprak getirelim…

200 bin kamyon taşı Çeşme turizm bölgesinden çıkartalım…

Bana göre…

İşte asıl bu yaklaşım hayal, işte bu yaklaşım ütopik…

***

İzmir'in nüfusunun 2050'de 10 milyonu geçmesi mümkün mü?

Acaba o günlerde de…

İzmir “emekliler şehri” olarak anılmaya devam edecek mi?

İzmir Mimarlar Odası Başkanı İlker Kahraman’ın cevabı…

Bakalım sizi de şaşırtacak mı?

“Sağlam soru; ama İzmir’in bir şansı var… Dikkat ediyorsunuz di’mi? Tüm dünya ile istediğiniz yerden istediğiniz bağlantıyı kurabiliyorsunuz... Yüz yüze gelmek artık demode ve zaman çok değerli… Biz çalışanlar artık evleri ofise çevirmeye ve zamanımızı daha sağlıklı ortamlarda geçirmeye başladık… Şimdi, ben sorayım size… Evinden çalışabilecek ve ardından da kalan zamanını keyifli geçirmek isteyen insanlar nerede olmak ister? Bildiniz; İzmir… İşte, İzmir bu yüzden bu kadar değerli… İzmir bu nedenle gözde bir şehir… Sebebini tam anlamasa da inşaat şirketleri İzmir’de bir potansiyel olduğunu görüyor ve o nedenle İzmir’e ve İzmirli’ye yabancı reklam yaklaşımları ile şehri donatıp kulelerinin reklamlarını yapıyorlar…”

Tam bu sırada “malum” soruyu sormanın tam zamanı…

“İzmir kalabalıklaşmaya devam edecek mi?”

Mimarlar Odası Başkanı Kahraman, iyimser:

“İzmirimiz her metropol gibi büyüyecek… 2050’de nüfusu 10 milyonu bulur mu; sanmıyoruk ama esaslı bi’şekilde büyüdüğü ortada… Şunu İzmirliler unutmasın: (İzmir’i, İzmir yapan özellikleri ile bu kadim kentin geleceği hazırlanması gerekiyor…) Eşsiz doğası ve 8 bin 500 yıllık kültürü ile İzmir zaten bize hayat vermeye hazır... Bizlere düşen İzmir’e yeterli saygıyı gösterip O’nu incitmemek ve 8 bin 500 yıllık tarihten ders alarak doğa ile uyum içinde yaşamayı becerebilmek...”

***

Şimdi okuyacaklarınız…

Kehanet değim…

İzmir Mimarlar Odası Kahraman…

“2050’de İzmir’i neler bekliyor?” derken…

Çok önemli bir önlemden söz ediyor:

“Unutulmaması gereken en önemli nokta küresel ısınma sebebi ile deniz seviyesinin yükselmesi… Planlamamamızı gelecekte bizi bekleyenlere göre yapmamız gerekir… 2050 yılında Menemen Ovası’na ve Bayraklı’ya doğru deniz alanının büyüdüğüne şahit olacağız… 2100’de ise Mavişehir, Sasalı gibi yerleşim alanlarının sular altında kalacağını simülasyonlar ortaya koyuyor… Bu saatten sonra ne yapacaksak bilimsel gerçekler ışığında yapmamız gerekli…”

***

Sohbete nokta koyarken, sormadan edemiyorum:

“İzmir'in altında sürekli homurdanan 13 tane fay hattı var... Bu kent 2050'de ayakta kalır değil mi?”

İzmir Mimarlar Odası Başkanı, azıcık da olsa yüreklere su serpiyor:

“Bu yüzyılın farkı ise teknolojide ve bilimde gelinin nokta eskiye nazaran çok daha detaylı bilgiye sahip olmamız. Bu bilgiyi neden kullanmıyoruz? Zemin ile ilgili çok şey biliyoruz, çok daha hafif ve dayanıklı bir malzeme olan ahşap ile 10 katlı binaları yapabileceğimizi ve ahşap yapılar yönetmeliğinin hazır olduğunu biliyoruz. Kötü zeminleri ve bu kötü zeminler üzerindeki riskli yapıları biliyoruz…”

Şehirlerin öncü rolü olur mu?

Hay Allah, bu da nereden aklıma geldi, derken…

İzmir Mimarlar odası Başkanı noktayı koyuyor:

“Geçici süreler ile de olsa hemşerilerimizi sağlam binalara taşıyarak şehrin hak ettiği yeşil alanları da sağlayarak dönüşümü gerçekleştirebiliriz... Bu kent 8 bin 500 yıldır ayakta ve daha çok uzun yıllar da ayakta kalmaya devam edecek… Tek yapmamız gereken kentin öncü rolünü ortaya koyacak, ezber bozacak yaklaşımları cesur ve kararlı bir biçimde uygulamak… Dönüşüm bende, dönüşüm sizde, dönüşüm okuyucunun zihninde başlar… İçselleştirilmiş çözümü ortaya koyduktan sonra başka bir şey yapmaya zaten gerek yok…”

***

Bitiriyoruz…

Bazen gelecekle ilgili, kimilerine göre “ütopik” senaryoların…

Hayatımızda…

Nasıl bir rol oynayacağını öğrenmeye çalışmak…

Tek düze yaşantımıza renk katabiliyor…

Yarınlarını merak etmek…

Bu yaşlı ama kedim kent İzmir’in geleceğinin…

Nelere gebe olduğunu / olacağını bilmek…

Ya da…

Tahmin etmeye çalışmak…

Bence “yaşam sevincimizi” artıracaktır…

Nokta…

Sonsöz: “İzmir, dünyaya açılan bir liman… Arkasında da bu ülkenin bereketli toprakları uzanıyor… Böyle bir kentten vazgeçilir mi? / Lucian Arkas – Arkas Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı – Ailesi 300 yıldır İzmir’de yaşıyor…