GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
20 Haziran 2023 Salı

'İhanet' bir bilmecedir!

Başlık’taki üç kelime…

Sözcüklerin efendisi unutulmaz İzmirli şair Attilla İlhan’a ait…

“Tut Ki Gecedir…” başlıklı şiirin…

Finali şöyledir:

“İhanete gece müthiş bir gerekçedir… / İhbarlar birer sansar… / Bir telefondan bir telefona atlar… / İhanet bir bilmecedir…”

Neden böyle başladık?

Çünkü…

Cumhurbaşkanı seçiminde…

Millet İttifakı'nın adayı Kılıçdaroğlu'na oy vermediğini…

Gizlemeden, saklamadan…

(Af buyurun) Tak… Tak…. Tak… diye açıklayan…

Abdüllatif Şener gibi “bakanlık yapmış” biri...

Bu da “yetmezmiş” gibi...

“Her şeyi kafa bulmak için yaptım!” diyorsa / diyebiliyorsa...

Bırakın arkadaşı “ironi seven” dünyasıyla baş başa...

Halbuki...

Üç gündür...

CHP eski Konya Milletvekili Abdüllatif Şener’i…

Hep beraber “parça/pinçik” ediyoruz; hala rahatlayamadık!

Oysa...

Yaşananların sebebi ayan-beyan belli ama…

Yine de...

“Konuşalım, ağzımıza geleni söyleyelim ama...”

Bi’de şunu düşünelim:

“Değer mi?”

Yapacak daha önemli işlerimiz yok mu?

***

Taaaa, 22 yıl önce…

Kuruluş aşamasında…

AK Parti’nin tabelasını kapıya asan…

Bir kaç özel siyasetçiden biriydi Abdüllatif Şener

Hayata bakışı…

Hiç değişmedi…

Zaten belli olmuyor mu?

***

37 yaşında, Refah Partisi’nden Sivas vekili seçilmiş…

Rahmetli Necmettin Erbakan’ın öğrencisi…

O yaşlarda Refahyol’da Maliye Bakanı olmuş…

Refahyol kapatılmış; Fazilet’e geçmiş!

Fazilet kapatılmış…

AK Parti’yi kuran bi’elin parmakları kadar heyecanlı arkadaşın…

En kıdemlisi olmuş…

Yeniden Sivas’tan vekil seçilmiş…

(Bunlar 22 yıl önce oluyor; dikkat!) Abdullah Gül Hükûmeti ile…

Birinci Erdoğan kabinesinde… Devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak görev yapmış…

Çiçeği burnunda AK Parti’nin…

Daima “ilk beşi” içinde yer almış…

Hızını kesmemiş…

“Kendi partimi kuracağım!” cesaretini göstererek…

AK Partiden istifa etmiş…

2009’da “Türkiye Partisi”ni kurmuş; yürütememiş…

“Başka çare yok!” deyip…

Kapısına kilit vurmuş…

Biraz yalnız kalınca da…

Düşünmüş, taşınmış beş yıl önce...

Kılıçdaroğlu’ndan davet alınca...

Işık hızıyla CHP’ye geçmiş…

CHP de…

Hiç nazlanmadan Abdüllatif Şener’e kucak açmış…

Altıok’tan Konya Milletvekili seçilmiş…

Bakmış…

CHP, artık O’nu 2023’te aday göstermeyecek…

O da basmış istifayı…

“Elveda CHP…” deyivermiş…

Ardından da…

Kimileri tarafından “hain”lik olarak anılmasına neden olan…

O işi(!) yapmış…

Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin birinci turunda…

“Sinan Oğan’a oy verdim” demiş…

İkinci turda da “geçersiz” oy kullandığını açıklamış…

Hepsi bu kadarla kalsa yine iyi...

Ancaaak...

70’ine gelmiş bi’siyasetçi...

Tüm bu eylemlerini...

“Kafa bulmak için bunları yaptım!” demeye kalkınca...

“Tövbe...” de; geç gittik; olmuyor işte...

***

Hain damgası vurmak kolaydır!

Aslında…

Hain mi, değil mi?

Asıl onu bilmek çok zordur!

***

Bu nedenle…

Size bu köşede taaa 18 yıl önce…

Milliyet Gazetesi’nin…

“Cadde” ekinde yayınlanan…

Bir Abdüllatif Şener portresi eşliğinde…

“Hani vicdan, işte intikam?” diye diye…

Siyaset gazozunu köpürtenlere…

Geçmiş’ten ama…

Bugün de pek değişmeyen bir Abdüllatif Şener öyküsünü…

Az biraz kısaltarak sunalım…

***

Bir anısı var; müthiş…

Kendisi anlatsın:

“Evlendiğim gün! 6 Şubat 1982... Ölüme en yakın olduğum gün…

Demetevler’de asansörsüz altıncı katta…

Ucuz olsun diye sobalı daire bulmuştuk...

Vakit gece yarısını geçmişti…

Sobanın kovasını çıkardım, doldurayım diye…

Baktım sönmüş; nasıl olsa yatıyoruz diye vazgeçtim… Meğer kova açık havaya çıkınca tekrar tutuşurmuş…

Yattık; bi’ara hanım “Başım ağrıyor” dedi…

Benim de ağrıyor!

Biraz sonra “Hadi doktora gidelim” dedi…

“Eyvah, çattık; daha ilk günden doktora gidelim” diyor…

Nazlı gelin almışız; “Bu işin sonu ne olacak” diye geçirdim içimden…

“Gece yarısı ne doktoru, geçer" dedim…

Biraz sonra ağlamaya başladı… O zaman ben doğrulayım istedim. Doğrulamıyorum. Hafızam da iyi değil… Hanım da doğrulamıyor… Ancak konuşma kabiliyetimiz devam ediyor… Zorladım, zorladım, kalkamıyorum. Yuvarlanarak karyoladan yere attım kendimi… Sürüne sürüne çıkış kapısına gittik… Apartman boşluğuna varınca biraz oksijen aldık, kendimize gelmeye başladık… Ayağa kalkabilir hale gelince Hacettepe’ye gittik; serum taktılar. Eğer beş dakika daha kalmış olsaydık, ölmüştük…”

***

“Ekonomik olarak iyi durumda değildik... Ortaokul yıllarında simit, çakmak, çakmak taşı, benzin sattım… O yüzden sokaktaki simitçi çocuklara geleceğin işadamları olabilirler diye bakarım hep…”

***

“Yıllarca Müslümanlıkla inançsızlık arasında düşündüm... Marksizm inançlarımı sorgulamama neden oldu… Üniversiteye başladığımda Marksizmle tanıştım ve çok etkilendim... Çocukluğumda dindar yetiştirilmiştim... Ben dinsizliği de bir din sayıyorum… Ve ilk kez Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde Marksizmle tanıştım… (Din halkın afyonudur..) temel bir cümledir bilirsiniz... Bunlar beni düşünmeye sevk etti. O etkiyle ben bu sefer taklidi imandan, tahkiki imana geçtim…”

***

Yıllar önce birkaç milletvekili bir aradayız... Melih Gökçek de bizimle... O sırada, bir solist Kanal Ada istek üzerine sanat müziği parçaları okuyor... Melih bir şarkı istedi… Sonra (Abdüllatif Şener’e veriyorum…) diye telefonu elime tutuşturdu… Ben de (Bu Gece Bütün Meyhanelerini Dolaştım İstanbul’un) şarkısını istedim... Kapatır kapatmaz (İsteyecek başka parça bulamadın mı, şimdi mahvolduk) tepkileriyle karşılaştım...”

***

Bitiriyoruz…

Görüyorsunuz di’mi?

Seçimden önce “CHP’den istifa etmiş” birinden…

Neden…

“Kılıçdaroğlu’na değil de Sinan Oğan’a oy verdin?” diye…

Hesap soramayız!

Sorarsak, yanlış yaparız…

O da kalkar...

Geçmişine bakmadan...

“Kafa bulmak için yaptım!” diye “kurtuluş kapısı” arar!

Her insanoğlu’nun “gel/gitleri” olabilir…

Önemli olan…

Abdüllatif Şener’in…

CHP Çatısı altında…

Kılıçdaroğlu’na neden oy vermediğini sorgulamak yerine...

Taaa, beş yıl önce...

“Yav biz bu arkadaşın yakasına Altıok rozeti takıp neden vekil yapıyoruz?”

Diyen birinin çıkmadığın merak etmek gerekirmiş!

Bireysel tercihler… Aşk’lar… Sevdalar… Farklılıklar…

Sizin, bizim farkına varamadığımız garip ileri yaş abuklukları(!)

Ne zamandan beri?

Bu güzel topraklarda…

“İhanet” ile…

Eş değer tutuluyor?

Abdüllatif Şener’i...

CHP’ye davet edenin / edenlerin...

Hiç mi kabahati yok?

Nokta…

Hamiş 1: Hatırlayın… Neredeyse İzmir gibi kadim bir kente…

“Gavur İzmir” diye yafta takıldı…

Değiştik mi?

Başka bir şehir mi olduk?

Ne münasebet!

Güldük, geçtik…

Hoş…

Bu kente “gavur” diyenler…

Bu kadim şehirden şu sıralarda “konut alma” rekoru kırıyorlar…

Neden?

Kıskandıkları hayatı(!) “yerinde” yaşayabilmek için…

Abdüllatif Şener…

Hiç olmazsa…

Gençlik yıllarında olduğu gibi…

Kalbinden ne geçiyorsa(!) onu yapıyor!

Hoş görelim...

O’ssun varsın, diyelim...

“Her şeyi kafa bulmak için yaptım” diyen...

69 yaşındaki bu arkadaşı...

Kaderiyle baş başa bırakalım...

Gülümseyelim; geçelim...

Hamiş 2: Anadolu’da asırlardır dillendirilen bir özlü söz vardır... Derler ki; “Bir sivri akıllı kuyuya bir taş atmış 40 akıllı çıkaramamış...” Anlamı şudur: “Bazen bir kişi öyle saçma-sapan bir iş yapar ki, onca akıllı insan bir araya gelerek düşünürler yine de durumu düzeltemezler...”

Sonsöz: Rahmetli Attilla İlhan haklıymış… Asıl, zifiri geceler ihanete plato oluyor hep… Çünkü, katiller huzur bozanlar, hırsızlar ve gerçek hainler acayip ürkek… Çiğ süt emmiş kimilerinin sevdiklerini “yaşarken” çarmıha germeleri bundandır işte… (Yazar’ın notu…)