GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
24 Aralık 2015 Perşembe

Rakamlarla il kongresi…

Kıran kırana kongreye farklı açılardan bakmaya devam ediyoruz.  
CHP saflarında önemli mücadeleler vermiş bir okurum diyor ki; Bayraklı-Konak cephesi isteseydi bu seçimi alabilirdi. Seçimi sandıkta değil listelerde kaybettiler.
Nasıl mı?
Sadece Bayraklı’dan 16-17 isim saydım o listede. Yönetim, denetim, kurultay vs.
Konak’tan da çok sayıda isim vardı. Eğer meseleleri kazanmak olsaydı. Bayraklı-Konak merkezli listeyle değil Alaattin Yüksel’in listesi gibi ‘daha dengeli, kucaklayıcı’ bir liste ile çıksalardı delegenin karşısına. Kazanmak için gereken 6-7 oyun çok üzerinde bir destek görebilirlerdi. Ama onları sadece kazanmak kesmedi. Hem kazanıp hem sahip olmak istediler.  Hepsi bizim olsun istediler.
Ayrıca önemli bir noktanın daha altını çiziyordu.
Ona göre Nevzat Kavalar’ın listesinde yer alan Bayraklılıların, Konaklıların birçoğu partide tanınan, ağırlığı olan isimler değildi. Yani pek çoğunun yazılma gerekçesi ‘sadakat’, yakınlık, hısımlık vs.. 
Tecrübeli siyasetçiye göre Kavalar kazansa kurultay delegeliğinde 9, yönetimde 6, denetimde ise 2 Bayraklılı olacaktı.
Yalı-Konak hattının içinden birine sordum. Listede Yalı’dan ‘Ahmet Sarışın’ı da sayarak’ beş ismin olduğunu söyledi. Aynı listenin Konak bölümünde yani Mehmet Şakir Başak’ın cephesinden de listeye 8 ismin yazıldığını fısıldadı.
İl Başkanı ile birlikte 92 ismin yazılabildiği bir listeden söz ediyoruz.
Bayraklı ve Konak’tan 29 kişi… Yani listenin üçte biri Bayraklı-Konak aksından…
Şimdi soruyorum.
Mesele kazanmaksa… Mesele Kocaoğlu-Yüksel cephesini yıkmaksa… Nasıl böyle amatör bir hata yapılır? Pek çok ilçenin belediye başkanlarının, ilçe başkanlarının, delege ağalarının hiçbir listede yer bulamadığı, tanınmış, sevilen isimlerin bağımsız aday olup tek başlarına 80-100 oy alabildiği süreçte Kavalar’ın listesi biraz esnetilmiş olsa seçimi kazanmak için gerekli 7 oydan çok fazlası pekala gelebilirdi.  Ama kazanmak yetmez de tamamına sahip olmak içgüdüsü devreye girince böyle oluyor. Akıl-hırs dengesi denilen şey sanırım bu… Hiçbir zaman hırsınız aklınızın önüne geçmeyecek siyasette.

Başka ilginç iddialar var. 50’ye yakın kişi böylesine kritik kongrede sandığa gitmiyor. Ama 50’ye yakın da iptal oy var. Nevzat Kavalar diyor ki; Bizim delege çarşaf listeyi nasıl oylayacağını unutmuş. Ya da bilmiyor. Arkadaşlar saymış. Bizim anahtar listemizi işaretleyip, ‘il başkanlığı kutucuğunu’ işaretlememiş olan 20’den fazla oy var. Delege yönetim, disiplin, kurultay olmak üzere 91 ismi işaretliyor. Başkanı işaretlemeyi unutuyor.
Demek ki 3 yılda bir kongre yapan ve uzun yıllar sonra çarşaf listeyle tanışan CHP delegesine kongre öncesi çarşaf listede nasıl oy verilir dersi vermek gerekiyor.
*
Öte yandan ‘il başkanlığını işaretlemeyenlerin’ yani ‘boş oy’ kullananların Ülkümen Rodoplu taraftarları olabileceği de konuşuluyor. ‘Kimsenin değil örgütün lehine çekildim’ diyen ancak arkadaşlarıyla birlikte Yüksel’in anahtar listesinde yer alan Rodoplu taraftarlarının ‘kıl payı’ biten yarışta ‘boş oy’ kullanarak güçlerini ortaya koymak isteyebileceğini düşünenler var. Tıpkı 2005 kurultayında Alaattin Yüksel’in de içinde olduğu Zülfü Livaneli taraftarlarının yaptığı gibi… Ama kimileri de bunun uzak bir senaryo olduğunu düşünüyor.
Yani boş oyların iki adayı da beğenmeyen, kongredeki itiş-kakışa tepki gösteren delegenin işi olabileceğini söylüyorlar.
*
Diğer taraftan, iki kişinin aldığı oya üzüldüm. Levent Piriştina ve Erdal Aksünger… Koskoca Genel Başkan Başdanışmanı, Eski Milletvekili Aksünger’in anahtar listelerde yer bulamayıp adını ilk kez duyduğum ve soyadından Konak İlçe Başkanı Mehmet Şakir Başak’ın akrabası olduğunu anladığım Eyüphan Turşak kadar yani 135 oy almasını yadırgadım. Ve iki listede birden yer verildiği için Kocaoğlu’ndan fazla oy alan Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina’ya da üzülmedim desem yalan olur. Piriştina’ya ‘kumpas kurulduğu’ sanıyorum.  Ki Kavalar’ın başını çektiği beyaz listenin Piriştinalı-Piriştinasız iki farklı anahtarının ortaya çıkması kumpas iddialarını güçlendiriyor. Ama her ne sebeple olursa olsun Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan fazla oy almak ilçe belediye başkanlarına genellikle iyi gelmez. 2009’da Kocaoğlu’nun kasırga gibi esip yüzde 56,7, tüm ilçe belediye başkanlarına fark attığı, 28 ilçeyi süpürüp fark çektiği seçimde onu ilçesinde geçme gafletini tek bir başkan göstermişti. Mehmet Ali Çalkaya… Sonrasında yaşadıklarını Çalkaya’ya sormak lazım.
Diğer taraftan sandıktan çıkan en çarpıcı sonuç Bornova’dan… Yüksel’in adaylığı için sadece 6 imzanın verildiği Bornova sandıklarında sanılanın aksine Nevzat Kavalar geride kaldı. Ya da şöyle söyleyelim. Bornova Belediye Başkanı Olgun Atilla, Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’nun da desteğiyle, İlçe Başkanı Kavalar’ın delegelerini tutmayı başardı. Kocaooğlu için ‘olmak ya da olmamak meselesi’ haline gelen kongrede Kavalar il başkanlığını kendi kalesinde gördüğü golle kaçırmış oldu. 

Anti Kocaoğlu rüzgârından söz etmişken…
Kocaoğlu’nun belalısı Eski Genel Sekreteri Ersu Hızır’ın kurultay delegeliği adaylığında Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’den fazla oy alması dikkate değer bir örnek olsa gerek.
Ve üzüldüğüm bir diğer isim… 77 oyda kalan Sıtkı Kürüm.
İzmir’in en büyük ilçesi Karabağlar’ın kurucu belediye başkanı… İzmir siyasetinin önemli yapı taşlarından biridir Sıtkı Kürüm… Ama işler son dönemde onun için iyi gitmiyor. İzmir siyasetinde ahde vefa konusunda bir çırpıda sayılabilecek 3-5 isimden biri olan, belediye başkanı olduğu dönemde çok sayıda örgüt emekçisine sahip çıkan Kürüm’ün hanesindeki 77 oyu görünce üzüldüm ve Türk sinemasının kült yapımı Züğürt Ağa filmi geldi aklıma. Kürüm başkan alınmasın ama yanındaki marabaların durumu daha iyiydi listelerde. Ve bir dönem onun kahyalığını yapan bir çok kişi bir yolunu bulup yeni ağalarla iş tutup Kürüm’ü yalnızlığa terk etmişlerdi.
Kimden mi söz ediyorum?
Onlar bilir kendilerini…
*
Son olarak anahtar listelerde 92 isim yazıyordu. Ama bu kongrenin belki de en önemli mesajı ister Kavalar’ın isterse Yüksel’in anahtarı olsun. Örgütü kesmedi. Yetmedi, yeterli bulunmadı. Çok sayıda ‘bağımsız aday’ anahtar listelere yazılanlara yakın oy aldı. Hepsi başkan, eski başkan sıfatı taşımıyordu bunların… Sıradan partililer de vardı aralarında. Hatta biri var ki, kongre salonunda aday olmaya karar verip 7-8 saatlik bir çalışmayla 98 oy aldığını öğrendim. Buca üyesi Gözde Yiğit’ten söz ediyorum. Ve listeye bu açıdan bakınca daha nice Gözdeler olduğunu gördüm. Özellikle kurultay delegeliği listelerinde çok sayıda isimsiz, anahtarsız kahraman vardı.
*
Bornova örgütünün emektarlarından, Başkan Kocaoğlu’nun da dostu Vedat Başateş’in 30 oyda kalmasını ise yadırgadım. Aynı şekilde hiçbir anahtar listede yer verilmeyen bir dönemin hızlı Baykalcısı Mustafa Kapucu’nun da disiplin kurulu oylamasında 34 oy almasını… İzmir’in tanınmış hekimlerinden CHP üyesi Dr. Erdal Duman’ın sosyal medyada ‘il başkanlığına’ yakıştırdığı Kapucu’nun değerini sanırım İzmir örgütü henüz anlayabilmiş değil.

Önemli bir açıklama: Dünkü yazıda Bornova-Bayraklı siyasetinden tanıdığımız Songül Gök’ün bir açıklamasına yer vermiştik. Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’la olan siyasi yolculuğunda son ilçe kongresinde ciddi bir kırılma yaşayan Gök, özetle ilçe başkanı adayı olarak yaşadığı haksızlıkları anlatmış, il kongresini demokratik bulmayan Karabağ’ın Bayraklı kongresinde delege üzerindeki baskısından dem vurmuştu.
Belediye Başkanı Hasan Karabağ dolaylı bir açıklama gönderdi Gök’ün iddialarına…
Değer verdiğimiz basın emekçisi Onur Çakır üzerinden…
Çakır, Karabağ’ın özellikle Songül Hanım’ın “Aday olmamamız için ne gerekiyorsa yaptı. Oy kullanılırken salonda sandığa giren her delegeden bizim mühürlü oy pusulalarımızı topladı” kısmına açıklama yapmak istediğini söyledi. Başkan Karabağ diyormuş ki; “Songül Hanım bu iddiasını ispat etsin… Yani mühürlü oyları topladığımı… Herkesin önünde çıkıp ondan özür dileyeceğim”
Efendim biz aracıyız. 
Bu arada bu satırları yazdığım sırada Songül Gök’ün Bayraklı Belediye şirketiyle 6 yılı aşkın süren ‘muhasebecilik’ ilişkisinin kesildiğini öğrendim. Beklenen dahası beklediğim bir gelişmeydi.