Her şey o gün başladı…
Yıldız Tarihi; 22 Mayıs 2010’da…
Yani…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun…
CHP genel başkanlığına seçildiği gün…
Tek aday olarak girdiği Kurultay yarışında…
Geçerli “1.189” oyun tamamını aldı…
Atatürk’ün kurduğu partinin…
Yedinci Genel Başkanı oldu…
***
Yoğun kalabalık arasından…
Zorlukla sıyrılarak kürsüye geldi…
Hiç unutmuyorum…
Çünkü…
Bi’kenara not almışım…
Hafiften de olsa sesi titriyordu…
Şimdi, “Aaaa, gerçekten öyle mi söylemiş!” diyeceksiniz ama…
İlk cümlesi şu oldu:
“Geliyorum, iktidara geliyoruz...
Yoksulların, ezilenlerin haklarını korumak için geliyoruz…
Mustafa Kemal'den İnönü'ye, Ecevit'ten Baykal'a kadar…
Bize bırakılan görkemli tarihin altında iktidara geleceğiz…
Hepinizi en içten duygularla selamlıyorum…”
***
Aradan 13 yıl geçti…
Hatta…
14’üncü yıldan “bugün dahil 34 gün” bile aldı…
Allahı var…
CHP Lideri, o “İktidara geliyoruz!” mesajından hiç vazgeçmedi!
Defalarca yineledi…
İlk kez “İktidara geliyoruz” dediği gün doğan çocuklar…
Artık 13 yaşına basmıştı…
Gelgelelim…
CHP Lideri, “İktadar olma” kararlığından bir milim bile vazgeçmemişti…
Ni’tekim…
Takvimler 12 Eylül 2022’yi gösterirken…
“İkinci Yüzyıla Çağrı” başlıklı etkinlikte…
Bi’kez daha kürsüden Türkiye’ye seslendi…
Hasreti dillendirdi:
“Türkiye'yi tek bir kişi değil, likayata dayalı bir sistem yönetecek... Açıkça söylüyorum; Türkiye'nin kökten bir değişime ihtiyacı var... Emin olun iktidara geliyoruz…”
***
Ve…
Son olarak…
(Henüz bir ay oldu, olmadı…)
Dillere pelesenk olan…
“İktidara geliyoruz!” versiyonunun sonuncusunu…
Bu kez…
Konya’dan Türkiye’ye seslendirdi CHP Lideri…
Seçimlere…
Tam 47 gün vardı…
Kemal Kılıçdaroğlu…
Kelimesi kelimesine…
Hatta…
Tarih bile vererek şöyle dedi:
“15 Mayıs'ta iktidarız, 100 bin öğretmenin atamasını yapacağız... Beş’li Çetelere değil, size hizmet edeceğim…”
O da olmadı, ne hikmetse!
Ancak…
Hepimiz merak ediyoruz…
Taaa…
“13 yıl 34 gündür CHP’de ne değişti sizce?”
***
Bitiriyoruz…
Türkçe’miz…
Atasözleri ve deyimleriyle çok zengindir…
Hele bi’tanesi pek bi’anlamlıdır; ayrıca hüzünlüdür...
Ayrıca...
Yukarda kalem oynattığımız “şanssız” olaya öylesine yakışıyor ki…
***
Başlayalım anlatmaya…
Osmanlı’nın 30’uncu padişahı İkinci Mahmut’un hazineleri…
Dillere destanmış…
Sonunda…
“Ahh, ahh! Hadi bıraktık hazine dairesini, bize azıcık verse ömür boyu yeter artar” diyen birini huzura getirmişler…
Padişah öfkeli mi, öfkeli; diyor ki o adama:
“Bana bak! Sen böyle etrafta aslını-astarını bilmede ne atıp tutuyorsun? Farkında mısın ki, ne yüklerin altındayız? Bilir misin ki, geceleri rahat uyumamaktayız?”
Padişahtan azarı işiten adam sus pus olmuş…
İyice büzülmüş, çökmüş…
Adamın haline acıyan Sultan Mahmut…
Garibimi alıp Hazine Dairesi’ne götürmüş ve demiş ki:
“Sana bir şans tanıyacağım… Kenardaki küreği al ve daldırabildiğin kadar dibe daldır... Kürektekiler senindir...
İyi düşün hangisinden almak istersen oraya daldır küreğini…
Bir kez şansın var; ona göre!"
***
Zavallı adam küreğe sarılmış heyecanla…
İyice derine, çil çil altınların dibine daldırmış küreği…
Sevinçle küreği çıkarırken bi’de ne görsün?
Küreğin üstünde bir tek altın parıldıyor...
Meğerse adam heyecandan küreği ters daldırmış…
Bu manzarayı görünce…
Sultan Mahmut, garip vatandaşının gözlerinin içine bakarak…
Şöyle demiş:
“Eee, gördün mü evlat, kazanmak o kadar da kolay eğilmiş...
Yapacak bir şey yok! Al o bir altını, git ve bir daha sakın arkadan konuşma… Vermeyince Mabut (Tanrı), neylesin Mahmut?”
Nokta…
Hamiş: Kılıçdaroğlu’nun verdiği ama 13 yılda yerine getiremediği önemli bir söz daha var… CHP’nin Genel Başkanı olduğu dakikalarda aynen şöyle demişti: “Deniz Baykal’a yapılanların failleri bulunmadı, onların bulunması, boynumuzun borcudur… Hükümete düşen eğer içinde değilse failleri bulmaktır… Yoksa biz iktidara gelince hesabı soracağız…”
Sonsöz: “Söz ağızdan çıkana kadar o senin esirin, ağızdan çıktıktan sonra sen onun esirisindir… / Lâedrî – Bilinmeyen…”