GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
9 Temmuz 2022 Cumartesi

Ne oluyor?

Endüstri çağı sonlanıyor. Sokaktaki insan, olan biteni anlamak ihtiyacı içinde. Çünkü değişimin gündelik hayata etkileri çok olumsuz.

Bugün bayram… Ve televizyonda bir haber…

Gelirinden fazla kira isteyen ev sahibinin kapı önüne koyduğu kiracı… Dört kişilik aile, aç ve açıkta... Adam çaresizlikten ağlıyor…

Git gide olağanlaşan memleket manzaralarından biri…

Peki, ne oluyor?

Ekonomi politikten ekonomizme geçiş, endüstri çağının liberalizme tam teslimiyetine tekabül eder.

Devlet-ulus-sermaye üçlüsü yetmişli yıllardan itibaren dağılmaya başladı. Çünkü kamucu ekonomiler sermaye çevrelerinde yük olarak algılanıyordu.

Liberal dönemde, sermaye, ulus/devlet bağlamından koparak şirketler hegemonyasını inşa etti. Keynesyen dönemin sonu.

Sermayenin vergi ödemeyi lütuf gibi gördüğü koşullarda elbet de refah devletinin sürdürülmesi imkansızdı. Öyle de oldu. O yıllarda, sosyal devleti mümkün kılan ekonomideki fazla yok oldu.

Günümüze gelince, hız çağının liberal azgınlık yıllarının ardından, üretim/tüketim sarmalında azgınca kazanmanın ve fetişe dönüşen tüketimin, sistemi dengeden çıkardığı görüldü.

Artı-değerde sınırsız genişleme, sınırsız sermaye birikimi ve obezleşen toplum… Tarihsel bir sistem olarak kapitalizmin sonu…

Kapitalistler servetlerinin altında kaldı. Paranın piyasalara geri dönüşünü sağlayan enstrümanlar artık doğru dürüst çalışmıyor.

Sonuç olarak, sistem uzun zamandır erör veriyor, dengeye geri dönemiyor.

Kapitalistlerin hal ve gidişine bakılırsa, “gittiği yere kadar” havasındalar. Ötesine kafa yormuyorlar.

Halbuki burjuvazinin farkındalığının gereği değişimi yönetmek gibi bir sorumluluğu var, en hazır sınıf olarak…

Kriz büyüdükçe servetler de büyüyor. Ne ki bu büyüme vergilere yansımıyor. Servetler doğru dürüst vergilendirilmiyor.

Öte yanda, yapay zekanın devreye girmesiyle başlayan siber üretim emeğe talebi minimize ederken işsizlik büyüyor.

Ve iş bulma ihtimali olmayan kitlelerin barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarının karşılanmadığı koşullarda olacakları, para ve üretimi kontrol eden muktedirler umursamıyor.

Bu tablodan toplumsal barış çıkmaz. Yoksulluk çığ gibi büyürken, ev sahibi tarafından kapının önüne koyulan aile, ağlayan baba ve benzerleri daha kaç gün bu vicdansızlığa tahammül edecek!..

Çaresizlik ile açlık arasında oluşan gerilim hattında gerili bekleyen insan, başına ne geldiğini anladığı zaman hayatın akışı değişecektir.

Efendilerin falında, yoksulluk ekip isyan biçmek var.

Bayram günü, “Ne oluyor?” diye sormuş bulundum. Affola…