GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
4 Haziran 2022 Cumartesi

İnsanca hallerimiz

Yeryüzünde söylenmiş, üretilmiş, doğal durumunun dışına çıkarılmış olup bu olan bitene insanlık dışında tanıklık eden yok, ifade edilmiş bir fikir, bir görüş yok. İnsan kendi yaptıklarına tanıklık ediyor, anlatıyor, yazıyor ve buna kültür, uygarlık falan diyerek tarihe mal ediyor.

İnsan, kendisinin yalancı şahidi…

Muhtemelen, tanıklık ihtiyacı, tanrı fikrini ortaya çıkardı... Yeryüzünde varlığına ve yaşama yüklediği anlama tanrısal tanıklık…

İnsan sadece doğaya değil, kendi türüne de musallat. Çünkü insan kötülüğe teşne... Kötülük olağan, iyilik olağandışı…

Ve kötülüğe teşne olduğu için egosunu bastırıp, “ben iyiyim” diyen insan, bu paradoksun gerilim hattında, her şeyin tarihini yazıyor.

Fakat o yazdığı tarihe biraz dikkatle baksa, yoksulluğun insanlığın yeniden olağan durumuna nasıl dönüşmekte olduğunu da görebilir.

1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkan gerçek; halkları göz ardı ederek ülke yönetmek artık mümkün değil.

Muktedirler ancak bu gerçeği gördükten sonra, halkları hesaba katmanın bir zorunluluk olduğunu anladı. Ve böylece demokratik yönetim biçimi sanayi toplumuyla buluştu. Ekonomide yoksul kitlelerin refahtan pay almasını sağlayacak “fazla” oluşmaya başladı.

Ne ki bu yaklaşım uzun ömürlü olmadı. Önce sistemde sosyal demokrat politikaları mümkün kılan “fazla” yetmişli yıllardan itibaren ortadan kalktı. Ardından, İkibinli yıllarda tamamen yok oldu. Ve sistem, halk isyanlarına yol açan koşullara geri döndü.

Daha sonraları çıkan yerel isyanlara gelince; merkezi otoritenin çöktüğü dönemlerde ortaya çıkmış olup bölgesinde ekonomik ilişkilerin kontrolünü ve yönetim erkini ele geçiren grupların merkezi otoriteyle çatışmasıdır.

Sonuç olarak, köleler-efendiler düzeninden yola çıkan kapitalizm, 500 yıl sonra, sarmal hareketini tamamlayıp başladığı yere döndü. Yeni bir efendiler-köleler düzeni kapımızı çalıyor.

İnsanca haller, işte...