GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
24 Haziran 2022 Cuma

Yabancının yürüyüşü

Hayatın kıyısında durmak ve uygarlığın getirdiği hengameye oradan bakmak...

Ölçülere sığdırılmış hayata içinden değil olabildiğince uzağından bakmak…

Baktığımda gördüğüm; hayata meydan okumak marifet değil, yaşama kıyısından katılabilmek olmalı asıl mesele.

İnsanın doğaya rağmen üstüne üstüne gittiği her şey dönüp yine kendisini vuruyor.

Neden geldiğini ve neden gittiğini bilemediği bu evrende insanın aldığı yol, yeryüzünde bıraktığı iz, yabancının yürüyüşüne tekabül eder.

Ve bu yürüyüşü uzun soluklu kılan, üretim/tüketim sarmalında insanın yaptıkları ettikleridir. Yabancının uygarlık yürüyüşü…

İnsan dediğin kendisini yabancı kılanla müsemma…

Gerçekte, korkuların yarattığı baskının yönettiği hayat ve “hiçlik” duygusu tarafından kuşatılan insan varlığı, uyumlu değil.

Acı bilgi; insan, uygarlık yürüyüşü veya uyumsuzun uyum arayışında, aradığını bulamadı.

Nereye? Hiçbir yere… Evrensel gerçek, varılacak yerin hiçliğidir. Sonlu olmak, hiçliği gerektiriyor.

Yeryüzünde beşeri varoluşun mülkiyetle tahkimi, sonluluk ve hiçlik duygusunu bastırmakla birlikte, gerçeğin bilgisini örtemiyor.

Sonlu varlığın sonsuzluğa yürüyüşü… İşte, tam burada, “saçma” zuhur ediyor. Ve insanın, saçma ile hemhal doğaya hükmetmek için başlattığı yürüyüş, tükenişin yolu oluyor.

Sessizlik, insanın erdemli olanla buluşması iken bu büyük gürültü ve gösteri neyin habercisi olabilir?

İnsanın sustuklarıdır en büyük isyanı…

Yabancının yürüyüşünden azade sessizliğin başkaldırısı, insanın gerçek erginlik durumuyla ilgili olmalı…