GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
15 Mayıs 2023 Pazartesi

Muhafazakarlık yükselmeye devam ederken

Haftalardır kafamı kurcalayan soru cevabını buldu: Türkiye, Avrupa’nın her yerinde yükselmekte olan yeni muhafazakâr sağ treninden inebilecek mi, yoksa demiryolunda makas değişikliği yok mudur?

Cumhurbaşkanlığı sonuçları seçimin üzerinden 19 saat geçmiş ama YSK hala ikinci tura kalıp kalmadığını açıklamamış, o nedenle parlamentoya bakalım şimdi.

TBMM çatısına bakıldığında, CHP’nin Deva- Gelecek- Saadet ve DP’ye hediye ettiği vekiller düşüldüğünde 125 kadar vekili var, TİP’in 4. YSP’nin içinde gerçekten sol-sosyalist kaç vekil var bilemiyoruz, araya Kürt milliyetçileri sızmış mıdır? Bilemiyoruz. YSP’nin hepsini sol saysak bile TBMM çatısı altında sağ-muhafazakarların oranı yüzde 65-70 bandında…

Dün (14 Mayıs) Altılı Masa tamamen farklı bir şey denedi, farklı görüşlere sahip ama “Erdoğan’ın artık ülkeyi yönetmemesi gerektiğine inanan” geniş bir kitleyi bir araya getirmeye çalıştı ama görünen o ki siyasette 1+1 her zaman 2 etmiyormuş. Kaldı ki Deva-Gelecek masaya bir şey getirmeden götürmüş gibi görünüyor.

Uluslararası analistleri aylardır okuyoruz, “Deprem tepkisi gerçekten çok fazla hoşnutsuzluğu ateşledi” falan diyorlardı. CHP’nin içindeki iş bilmezler kadar iş bilmiyormuş bunlar. Bu nedenle Türkiye’deki sağın daha da yükselişi CHP’nin kötü durumu açıklamaz. CHP’de kişisel hırslarını her şeyin ötesinde tutan, kendini çok biliyormuş gibi gösterip yutturmaya çalışan salatalıkları dün gece bir daha gördük. Ama bu sorun onların ötesindedir. Sorun politik, toplumsal ve ekonomik dinamiklerin bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.

Sinan Oğan’ın aldığı yüzde 5’lik oy da Avrupa yeni sağında rastlanan türden…Bir de “yeni muhafazakarlık” var… Oğan’a verilen oylar “Yeni muhafazakarlık” olarak açıklanabilir mi?

CHP’de bir ara adı geçenMansur Yavaş da “yeni muhafazakar” bir aday olacaktı.

Avrupa'da sağın yükselişi son yıllarda dikkat çekiyor. Bu sağ yükselişi çeşitli ülkelerde farklı şekillerde ortaya çıktı ve siyasi peyzajı etkiledi. Avrupa’da sağ partiler, genellikle milliyetçilik, göçmen karşıtlığı, kültürel koruma, güvenlik ve ekonomik milliyetçilik gibi konuları vurgulayan bir dizi politika ve söylemle seçmenleri etkilemeye çalışıyorlar ve başarıyorlar.

Sağın yükselişi, Avrupa'da bir dizi faktörden kaynaklanıyor. Bunlar arasında ekonomik belirsizlik, küreselleşme ve uluslararası göç, terör saldırıları, Avrupa Birliği'ndeki sorunlar, toplumsal değişim ve güvensizlik hissi gibi faktörler yer alıyor. Bu faktörler, bazı seçmenler arasında değişim ve belirsizlik duygusu yaratıyor ve sağ partilerin popülerliğini artırıyor.

Fransa'da Ulusal Cephe, Macaristan'da Fidesz, Avusturya'da Özgürlük Partisi (FPÖ) gibi sağcı partiler önemli bir oy oranı elde ettiler. İtalya’da görevde bulunan Başbakan Meloni“Faşizm kötü bir şey değildir” demeye devam etmektedir.

Avrupa'daki sağın yükselişi, politika ve toplum üzerinde karmaşık ve çeşitli etkileri olan çok boyutlu bir konu. Türkiye’de de sonuç benzer olacaktır.

"Muhafazakâr sendrom" terimi, geleneğe saygı, alçakgönüllülük, dindarlık ve ölçülülüğe özel önem veren bir kişiyi tanımlamak için türetilmiş. Böyle bir kişi itaat, öz disiplin ve nezaket gibi konformist değerlere sahip olma eğilimindedir, aile ve ulusal güvenlik endişeleriyle birlikte sosyal düzen ihtiyacını vurgular. Muhafazakâr bir kişi aynı zamanda geleneksel dini inançlara da bağlıdır ve kendilerini özdeşleştirdikleri bir gruba ait olma ve bu gruptan gurur duyma duygusuna sahiptir. Aynı kişi muhtemelen entelektüel meydan okumalara daha az açık olacak ve iş yerinde ve toplumda sorumlu bir "iyi vatandaş" olarak görülecek ve kendi grubunun dışındakilere karşı oldukça sert görüşler ifade edecektir.

Bu yaklaşım, geleneksel muhafazakâr değerleri modern çağın koşullarına uyarlamaya ve güncel sorunlarla ilgili çözümler sunmaya odaklanıyor.Yeni muhafazakarlık, sosyal, kültürel ve ekonomik konularda muhafazakâr bir yaklaşımı benimserken, aynı zamanda toplumsal değişime açık olmayı ve yenilikleri kabul etmeyi savunur. Bu yaklaşım, bireysel özgürlükleri desteklerken, ahlaki değerleri ve geleneksel aile yapısını koruma eğilimindedir.

Yeni muhafazakarlık, ekonomik konularda serbest piyasa prensiplerini benimseyen bir liberalizmle birleştirilebilir. Devletin müdahalesini en aza indirmek, düşük vergiler, az düzenleme ve serbest ticaret gibi politikalar yeni muhafazakâr düşünceyle uyumlu olabilir.

Bu terim, farklı ülkelerde farklı şekillerde yorumlanabilir ve uygulanabilir. İklim değişikliği, göç, toplumsal eşitlik gibi çağdaş sorunlarla ilgili olarak yeni muhafazakârlar, geleneksel muhafazakarlıkla bir denge kurmaya çalışabilirler.

Sonuçta Türkiye’de sola, sosyal demokrasiye, sosyalistlere iktidar kapısı 15 gün sonra açılabilecek mi? Göreceğiz.