GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
9 Nisan 2022 Cumartesi

Korkuyu Korkutan güç: Tutku

Müzik Önerisi: Passion – Gipsy Kings

Hayatınızda tutku eksik olsaydı yaşam ne kadar renksiz olurdu değil mi?

Nedense bu kelimenin olumsuz etkisine takılıyor insanlar. Tutkunun insanı köleleştirdiğini, çirkinleştirdiğini, gözünü kör ettiğini, bencilleştirdiğini düşünüyorlar.

Ben kelimenin pozitif tarafına tutkuluyum. Seviyorum cümle içinde kullanmayı, tutkuyla işini yapanları, dört elle sarılanları, hayata bağlılıklarını, başarabilme azimlerini, sevgilerini yüceltmelerini, gözlerindeki ışıltıyı seviyorum.

İnsanda korkunun hakkından gelen iki özellik var birbirine benzemeyen. Biri cehalet. Bilmeyen korkmaz, cahil cesareti deriz korku nedir bilmeyene. Bodoslama dalar anlamadan, dinlemeden, tanımadan, ölçmeden.

Diğeri ise tutkudur bana göre. Çünkü tutku gerçekten yürekten istemek, her şeye rağmen ulaşmak için mücadele vermek demektir. Hırs değildir bu. O işin karanlık yüzüdür bana göre. Tutku daha bir sevgi doludur, şefkat vardır, adanmışlık vardır, bağlılık vardır, coşku vardır.

Tutkulu insan heveslidir, boş vermez omuz silkmez.

Tutkulu insan hayrandır, severek, isteyerek şikâyet etmeden bağlanır.

Tutkulu insan nettir, ne istediğini her hücresiyle bilir. Amacına bağlılığı gücünü artırır. Gücü arttıkça arzusu da artar.

Behçet Necatigil’in dizelerinde söylediği gibi

 “Her yeni şiir derinlerdeki içgüdülerin, tutkuların yeni biçimde verilişidir”

Tutkularımız iyi birer hizmetçidir bizlere bu hayatta; ama efendimiz oldular mı işler değişiverir. İşte o zaman bencillik, körlük, hastalık, hırs, saplantı veya öfkeye dönüşebilir.

Hayatınızın amaçlarına sarılmak için bu hizmetçinizi yerinde ve zamanında kullanmak çok önemlidir.

Tutkuyla dönmeseydi dünya gece gündüz olur muydu?

Tutkuyla güneşe dönmeseydi yüzünü “Günebakan” olur muydu?

Tutkuyla yağmasaydı yağmur yeryüzüne, tekrar gökyüzüne kavuşur muydu?

Tutkuyla ekmeseydi tohumu, boyunu geçtiğinde biçmek olur muydu?

Korkuyoruz.

Tutkudan korkuyoruz. Tutkulu insanlardan, aşırı aşkla, aşırı istekle bağlı olma durumundan korkuyoruz. Tutkunun kendisi korkuyu o bedenden kovsa da, çevresinde ondan çekinen bir sürü korkak beliriyor.

Ne ironik değil mi?

Tutkusunu ateşli yaşayanlara karşı duruyoruz, uzak duruyoruz. Tutkusuna sarılanlara şaşırıyoruz, gülüyoruz, hatta onları alaya almayı marifet sanıyoruz. Neden?

Ben söyleyim, çünkü tutkunun kendisine büyük bir özlem duyuyoruz. Tanık olduğumuz o kuvvetli duyguya hayran kalıyoruz. İçimizde o duyguyu yaratacak işe, eşe, hobiye, yemeğe, dosta, şehre, sevgiliye kavuşmak istiyoruz.

Neyi tehlike attığın neye değer verdiğini gösterir.

Tutku benliğini tehlikeye atıyor. Kendinden uzaklaşıyorsun adeta. Tutkuyla bir işe sarıldığın anı düşün. Ya da tutkuyla tükettiğin bir yemeği? Tutkuyla sarıldığın kişiyi ya da tutkuyla dans ettiğin zamanı. Tutkuyla sarıldığın kalemi, oltayı, fırçayı, dümeni düşünsene…

Unutuyorsun, zaman mekân her şey ortadan kayboluveriyor.

Tutku ve Saplantı.

Tutkunun en kötü hali de bu olsa gerek. Keyif olmaktan çıkmış, köleliğe büyük ve geri dönülemez bir adım atmış.  Tutku efendi olmuş artık.

Sigarayı bırakamayanların tutkusunu anlamak mümkün olmuyor. Ya da alkolün. Korkutuyor hatta dışarıdan bakınca. Sigaraya, alkole olan tutkunluk sağlığı bile hiçe saydırabiliyor. Korkuyu savıyor kafasından içenin.

Aşkı yüzünden cinayet işleyenleri anlamıyorsun. Tutku saplantıya hatta öfkeye dönüşmüş. Kişideki korkuyu yine savıyor, bildiğini okumaya meyilli.

Tutku benim için çok büyülü bir kelime.

Tutku benim için bir duygudan çok bir yazgı, bir tercih. Üzücü aslında aşk diğer tüm duygulardan rol çalıyor tutku başrolde olduğunda. Hâlbuki tutku söz konusu olduğunda bedeni ele geçiren tek şey aşk değil benim için.

Bir seçim hayatın akışında.

Bir melodi hayatın coşkusunda.

Ve bir gereklilik her nefes alışımda…

Tutkularım benim en büyük hizmetkârlarım bu hayatta…

Siz sarılın sımsıkı tutkularınıza, bırakın korkaklar olsun etrafınızda…