GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
26 Şubat 2022 Cumartesi

Hücum kafası

Müzik Önerisi : Savaşa Hiç Gerek Yok – Çeşitli Sanatçılar

Savaşın en büyük mağdurları çocuklar iken, savaştan çok fazla etkilenmiş bir çocukluk yaşayan bir dünya liderinin savaş kararı alması…

Anlamıyorum!

Putin’in hayatına biraz daha yakından bakayım istedim. Malum çocukken yaşadığın tüm travmalar yetişkin olduğunda başkalarının duygusal sarsıntılarına dönüşüyor ya…

Kendi ağzından hayat hikâyesini anlatıyor “Rus Öncü” dergisinde bir makalede.

Babası St.Petersburg yakınlarındaki tüm köprü ve demiryollarının havaya uçurulmasından sorumlu olan bir sabotaj grubunun üyesiymiş. Nazilerle olan savaş sırasında grubun tamamına yakını ölmüş. Babası uzun saatler bir bataklığa saklanarak kurtulmuş. Bataklıkta kaldığı saatlerde bir kamış yardımıyla nefes alabilmiş. Bu ve bunun gibi birçok hayatta kalma mücadelesi var babasının.

Sosyal medyada çok dolaşan bir mucize kurtuluş da annesine ait…

Sağlık görevlilerinin annesini ölü sandıkları ve annesinin canlı bedenini yakılmaya götürülen ceset arabalarına koydukları sırada babasının annesini ayakkabısından tanıyıp, kurtarması. Haftalarca bakıp onu iyileştirmesi ve sonra 1952 yılında Putin’i hayata getirmesi.

Abisinin 2.Dünya Savaşı sırasında difteriden öldüğünü ve gömülü olduğu yeri yıllar sonra devlet adamı olduğunda öğrendiği de yazılanlar arasında.

Tüm aile mensupları savaşın yaşattığı mağduriyetleri sonuna kadar yaşamış, hastalıklar, açlıklar, yokluklar, yaralanmalar, kayıplar…

Annesinin bir sözünü dile getiriyor bu makalenin bir yerinde…

Düşman askerlerinin de sıradan insanlar olduklarını ve savaşta onların da öldüğünü” söylermiş sürekli Putin’e…

Bu cümleyle büyüdüysen, ailende birçok mağdur varsa savaşı tarih sayfalarında okumakla kalmamışsın. Bizzat izlerini taşıyorsun.

Tarihte birçok diktatör, lider, imparator, hükümdar “HÜCUM” - EMRİNİ verdi. Çok kan döküldü. Çok insan öldü. Dumanlar gökyüzünü sardı. Kurşunların izleri yıllarca şehirlerin siluetinde kaldı. Kılıçlar bedenleri parçaladı. Silahlar uzuvları kopardı. Bombalar vücutlarda, doğada silinemeyecek onulmaz yaralar açtı. Hezimetler yaşandı. Zaferler, mağlubiyetler oldu.

Sonuçta kim kazandı?

Verilen her bir hücum emri ile ne değişti?

Hitler Stalingrad’ı ne pahasına olursa olsun diye kafaya taktığında, Amerika Hiroşima ve Nagazaki’ye haritadan silen bombaların bırakılması talimatı verdiğinde, Çanakkale Savaşı’nda, Kore Savaşı’nda, İran Irak Savaşı’nda…

Tarih değişti…Liderlerin kaprisleri akıl almaz hırsları yüzünden tarihin akışı hep değişti.

Milyonlarca gencin ölümüne, kaynakların çarçur edilmesine neden olanlar kadar seyirci kalanlar da sorumlu.

Üstelik biricik dünyamızı tehdit eden daha büyük bir SORUN varken…

Küresel İklim değişiklikleri nedeniyle kaçınılmaz sona adım adım yaklaşırken savaş tamtamları, kapitalist emperyalist yaklaşımlarla ve insan doğasının en vahşi hali olan açgözlülükle dünyayı tüketme ve sonu çabuk getirme çabasında kim gerçekten zafer elde edebilir?

İnsan’a çok toprak gerekir mi? İnsan’a ne lazım?

Bu sorunun cevabını Tolstoy “İnsan neyle yaşar?” kitabında pek güzel verir.

“Köylünün midesi küçüktür, az yese de uzun yaşar zengin olmasa da karnı toktur”

İnsana kardeşlik lazım.

İnsana paylaşmak lazım.

İnsana barış lazım.

Kendiyle barış, komşuyla barış, doğayla barış.

Kapanışı Sun Zi (Sun Tzu) ‘nin “ Savaş Sanatı”ndan alıntıyla yapayım…

“Yöneticilerden hangisi doğru yoldadır?

Komutanlardan hangisi yetenek sahibidir?

Gök ve yerden kim avantaj sağlıyor?

Kuralları ve emirleri kim uyguluyor?

Kimin askerleri daha güçlü?

Kimin subay ve erleri daha talimli?

Kimde cezalandırma ve ödüllendirme belli?”

Bu sorulara cevaplar vicdanen ve küresel verildiğinde çok daha iyi bir geleceğimiz olabilir aslında…

Sonsuz iyimserliğim Dünyamın kaynakları gibi tükenmeden umuyorum, hayal ediyorum, istiyorum…