GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
16 Mayıs 2011 Pazartesi

İzmirli için ‘Binali Yıldırım’ adı niye farklı?

AKP, olanca gücüyle (açıkladığı ve sona doğru açıklayacağı projelerle) yükleniyor İzmir’e; biliyorsunuz, izliyorsunuz.
Birinci Bölge milletvekili adaylarının başını Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, İkinci Bölge milletvekilleri adaylarının başını eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın çektiğinin de farkındasınız.
Her iki ağır ismin de hemen her gün, birden fazla etkinliğin içinde olduğunun; basının, hem Günay’a, hem de Yıldırım’a diğer adaylardan daha fazla yer verdiğinin de elbet.
AKP’nin “iki bakanımızı aday göstererek İzmir’e verdiğimiz değeri gösterdik” sözlerini bir ‘seçim janjanı’ olarak değerlendirsek de, strateji olarak akıllıca bir iş yaptıklarını bu ilgi ve desteğe bakarak anlayabiliyoruz açıkçası.
Nitekim ben de kalktım gittim bugün Binali Yıldırım’ın Hilton’daki kahvaltılı basın toplantısına.
Kimi meslektaşların ‘tarihi bir gün’ diye takılmasına yol açan bu sosyalleşmemin altında yatan en önemli neden, çok açık söyleyeyim; ‘İzmirlinin neden Binali Yıldırım’ı bu kadar tuttuğunu’ anlayabilmekti. Ki, bu İzmirliler arasında Yıldırım’dan hep çok saygıyla söz eden Başkan Aziz Kocaoğlu da var, yarın Binali Bey’in seçim kampanyasını izlemek için İzmir’e gelecek olan gazeteci arkadaşım Fatih Çekirge de var, AKP’yi her gün sektirmeden köşesinde tepeden tırnağa boyayan ama Binali Bey’e bu boyayı deydirmekten sakınan sevgili Yılmaz Özdil de var.
Sadece saydığım bu isimlerin değil, pek çok İzmirlinin ‘AKP değerlendirmesi’ ile ‘Binali Yıldırım değerlendirmesi’ hep farklı oldu bugüne dek. Binali Bey, bu değerlendirmelerde hep ‘ayrıcalıklı’ tutuldu; korudu/kollandı... Neden?
*
İlk kez iki hafta önce, iki meslektaşımla birlikte ege tv’deki ‘Söz Meclisten İçeri’ programında ağırladığımız Binali Yıldırım’la, bu ikinci karşılaşmamız.
İki (üstelik mesafeli) karşılaşmada, bir insanın bütün fotoğrafını çekebilme yetisine sahip değilim elbet ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; eski Ulaştırma Bakanı, çizdiği sakin, iş bitirici, bilmediği konuda rahatlıkla bilmiyorum diyebilen, anlatılanı ciddiyetle dinleyen ve samimi olduğunu hissettiren, en önemlisi de ‘insana dokunan’ bir portre çiziyor.
Siyaset yerine ‘iş/hizmet/proje’ konuşma tercihi de onun AKP’den farklı bir konumda değerlendirmesine yol açıyor; bu tercihi, AKP’ye atılan/atılacak eleştiri oklarına karşı bir zırh görevi görüyor, onu AKP’ye atılan oklardan (görece) koruyor..
*
AKP İzmir 2. Bölge milletvekili adayı Binali Yıldırım, basın toplantısında konuşmasını kısa tutup kendisine yöneltilecek sorulara zaman tanımayı seçti dün.
Gerek kısa/öz konuşmasında, gerekse sorulara verdiği yanıtlar sırasında, bakanlığı döneminde defalarca gelip gittiği İzmir’i/İzmirliyi, ‘asıl şimdi tanımaya başladığı’ izlenimi aldım ben.
Bir aydır yaptığı saha çalışmalarında İzmir ile ilgili önemli ölçüde tecrübe sahibi olduğunu, kendi düşündükleriyle İzmirlilerin düşündükleri arasındaki farkları öğrenme fırsatı bulduklarını, bu farka şaşırdığını söylemesi, İzmirlilerin algılarının altını çizmesi…
Özellikle “İzmirlilerle yabancılık çekmedik, bize kucak açtılar” sözü… Bu sözün altındaki şaşırma efekti… Aslında sayın Yıldırım’ın da ‘İzmir’e karşı önyargıları olduğunu’ ve bu önyargının karşılıklı iletişimle öncelikle ‘kendisinde kırıldığını’ anlatıyordu bana göre.
Hem Söz Meclisten İçeri programında söylediği, hem de basın toplantısında tekrar ettiği ‘İzmirlinin yüksek özgüvenine’ duyduğu hayranlık ifadesi de… Sayın Yıldırım’ın bugüne dek İzmir’i ‘doğru isimlerden doğru analizlerle’ dinlemediği kanaati de uyandırdı. Söylediklerinden anladığım; her eleştiriyi, her isteği hiç çekinmeden yüksek sesle dillendiren İzmirlilerin özgüveni (özellikle kadınlarınki), onda hayretle karışık bir saygı olarak karşılık bulmuştu…
*
12 Haziran’da sandık sonuçları ortalıkta dolaşan anketleri doğrularsa, (hiç dilemem ama) yeni hükümeti, yine AKP kuracak.
Birinci sıra adayı olduğu için parlamentoya girmesi kesin olan Binali Yıldırım, olası kabinede yeniden bakan olur mu, olursa hangi bakanlık koltuğuna oturur, elbet belirsiz…
Ama İzmir milletvekili olarak, bu seçim çalışmalarında edindiği izlenimlerle, “İzmir’in yaralarına merhem olmak için” çalışacağını, kendisinde de kırılan önyargılarla bu kente daha çok hizmet getirmeye çalışacağını, hatta partisinin oyları adına hayal kırıklığına uğrasa bile, ‘açıkladığı projelerin takipçisi’ olacağını düşünüyorum. Daha doğrusu umuyorum/ummak istiyorum.
Umarım boş bir hayal/boş bir umut değildir, Polyannacılık hiç değildir…