GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
25 Nisan 2011 Pazartesi

‘Toplumsal vicdan’ var mı yok mu, göreceğiz bakalım…

Mesleğe ‘eğitim muhabiri’ olarak başlayıp uzun yıllar eğitim sistemindeki iyileri/kötüleri/eksiklikleri/çarpıklıkları haber yapmış bir gazeteci olarak, ÖSYM’nin şu anda düşmüş olduğu durumu anlamakta/adlandırmakta zorluk çekiyorum.
Bir kurum bu kadar güvenilmez, bu kadar berbat/tartışılır hale nasıl gelir/getirilir, inanın söyleyecek sözcük/tanımlayacak sıfat bulmakta da yetersiz kalıyorum.
*
1974’te Prof. Dr. Altan Günalp tarafından kurulan, 1988’te ölümüne kadar başkanlığını yaptığı ÖSYM’nin, ‘tarihinin en rezil sezonu’nu yaşadığında, herhalde (AKP ne yapsa iyi yaparcıların dışında) herkes hemfikir.
Efsane Hoca Günalp’in ÖSYM’nin başında olduğu yılları hatırlıyorum da… Sınav sonrası sadece bir ya da iki sorunun hatalı olup olmadığı tartışma konusu yapılır; genellikle dershanelerden yükselen bu eleştiriler de ÖSYM tarafından anında incelenerek cevaplandırılırdı.
Yılını hatırlamasam da, iptal edilen soru olduğu ve ÖSYM’nin bir hatalı soru yüzünden ‘çocuklar o hatalı soru üzerinde zaman kaybettiler/bu haksızlıktır’ eleştirileriyle topa tutulduğu da var muhabirlik anılarımda.
Şimdi geldiğimiz şu noktaya bakar mısınız…
Güvenilirlik konusunda Türkiye’de hep ‘birinci’ olmuş bir kurum, araştırma yapılsa eminim şu anda ‘sondan birinci’ durumda…
Neredeyse yaptığı her sınav şaibeli/hatalı olan ÖSYM’nin bu hale gelmesinde/getirilmesinde pay sahibi olanların adlarını tek tek bilemiyorum ama, bu son rezaletlerden kimin/kimlerin sorumlu olduklarını, herkes gibi ben de çok iyi biliyorum.
*
KPSS’deki rezaletin kokusu hala burun direklerimizi sızlatırken, son YGS sınavında yaşananlar, daha doğrusu 1 milyon 700 bin öğrenciye ve ailesine yaşatılanların ‘hala bir sorumlusunun olmayışı’ karşısında sahiden nutkum tutuluyor benim…
Dün Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde ALES’e giren yaklaşık 500 adaya eksik kitap gönderilmesi, aylarca sınava hazırlandıktan sonra yapılan işbilmezlik sonucu moralleri/hayalleri/umutları çöken gençler için ÖSYM Başkanı Ali Demir ne diyecek şimdi?
Diyelim ki dedi; dedikleri ne kadar ciddiye alınacak?
Dini hayat tarzında ısrarı onu bağlar ama… ÖSYM’nin tarihinde ilk kez beş altı yerde birden ‘haremlik-selamlık’ uygulaması yapmayı başaran, tezinin intihal (çalıntı) olduğu açık-seçik kanıtlanmış birinin sözleri/açıklamaları…. Bundan sonra ancak ‘yalancı çoban’ masalındaki çoban kadar etki yapar ki…
‘Hal böyleyken değil konuşması, ağzını bile açmaması iyi olur’ diye düşünürken… Demir Bey bugün konuştu ve 2011 YGS sonuçlarının, “Başsavcılığın araştırmaları tamamlandığında açıklanacağını” söyledi.
Yani YGS sonuçlarının açıklanmama ve de iptal edilme olasılığı yok!
Başka bir ifadeyle; Başsavcılığın araştırmasının sonucunu Ali Demir, daha şimdiden biliyor; o yüzden de ‘açıklama yapılsın, biz de LYS’nin tarihini buna göre ilan edeceğiz’ demeye getiriyor!
*
Gerek televizyon yorumcuları, gerekse basında bu konuya bir şekilde değinen köşeciler, başından itibaren ‘ÖSYM Başkanı Ali Demir’in görevden alınması ya da istifa etmesi gerektiğini’ söylediler/yazdılar durdular.
Bana göre, bu tren artık kaçmıştır arkadaşlar.
Bu saatten sonra bu rezaleti, ne Demir’in kendiliğinden istifası, ne de görevden alınması paklar.
Bu rezaleti ancak ve ancak…
Daha önce de dediğim/yazdığım üzre; önce KPSS, ardından YGS’de (öteki onlarca sınavı saymıyorum bile) yaşanan bu rezaletlere kayıtsız kalan, daha işin başında ‘tatmin olduk’ açıklamalarıyla hepimizin kafasına düşmüş ‘şüphe kurtlarını’ büyütüp canavarlaştıran, uzun süreli hatalar zinciriyle ÖSYM’yi ‘en güvenilmezler ligi’ne postalamayı başaran AKP’yi 12 Haziran’da ‘sandıkta cezalandırmak’ paklar.
Bunu bilir, bunu yazarım ben…