GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ali SÖZER
YAZARLAR
20 Mart 2012 Salı

İzmir’in kökünü kemiren köksüzler

Çevresindeki çıkarcı ve yalakalarla şişirilip obezlenen belediye başkanları kökten başarısızlık sergilemektedir. Ama onlar hep meşguldürler. Bu meşguliyet kent halkı için yeterli değildir. Karıncalar da hep meşguldür. Bu meşguliyetle kendi kentine sahip çıkamadıkları ne varsa, o şeyler ona sahip olmaktadır. İzmir viranelerinde baykuşlar ötmektedir.

İmar hareketi denilen tahribatlarla, İZMİRİN KARAKTERİ BOMBALANMIŞTIR. Kent – insan bütünleşmesinin anıtı yıkılmıştır. Çok ilçelerde metro denilen hafif rayrı sistemlerle, kent ikiye bölünmüş, yeni Berlin duvarları inşa edilmiştir. Bu ilçelerde yaşayan kent halkı çaresizliklerini gösterilerle haykırmaktadırlar.

Kendi resimlerini belediye hizmeti adı altında panolarla, pankartlarla asarak sergileyen belediye başkanları, kent hizmet reklamı yerine kendilerinin reklamını yapma yolunu seçmişlerdir. Bu bencilliği nihayet İçişleri Bakanlığı son genelgesiyle önlemiştir.

Günümüzde belediye başkanları denetim bahanesiyle katı bürokratik yasaları uygulamakta, halkı tecrübesiz ve sorumluluk almayan bürokratlarla karşı karşıya getirmektedirler. Belediye başkanları inisiyatif kullanmaz olmuş, korkaklığının tescilini de kendi elleriyle gerçekleştirmişlerdir.

Kentin çöpünü dökecek alanlarda bile sorunmlar çıkmış, 40 yıl önce çözülmüş sorunları tekrar sorun haline getirmişlerdir.

Kent için yaşama şeması, estetiği ve deseni renksizleşmiş ve karartılmıştır. Günü kurtarma kulvarına girmişler, projesiz ve plansız kalmışlardır. Bunun sonucunda değişimin yönü geriye dönmüştür.

1991 yılında Türkiye’de tek konuşmacı belediye başkanı olarak katıldığım 1. Türkiye Çevre Şurası’nda Alman Çevre Bakanı “Kentlerde insan sorunları kadar araçların da sorunları vardır. Onun için kent nüfusunu insan ve araç toplam sayısı olarak planlarım.” demişti. İzmir’in gelecek hayalleri bu açıdan da uyuşmamış, kentin uygarlık düzeyi bir alt ligde kalmıştır.

İzmir’de çok belediyelerin halka karşı pervasızlık muslukları açılmış, belediye saraylarına halk, hapishanevari ve askeri kimlik anlayışıyla alınmaktadır. Hiç anlayamadığım güvenlik orduları denetimi de üst boyuta getirilmiştir. Bunun sonucunda halkından korkan belediye başkanları portresi yaratılmıştır. Zaten halk bürokrasi canavarının tepeden tırnağa kuşatılmışlığından yılgındır.

Kaybetmekten korkmak, belediye başkanlarına yaratıcılık şalterini kapattırır. Türk demokrasisinde halkın ulaşamadığı belediye başkanı, o kentin gerçek belediye başkanı olamaz. Ancak zamanını geçirir.

Sonuç olarak; İzmir’in kökünü sömüren köksüzlere karşı belediye başkanları dik ve kararlı durmalıdır. Yoksa İzmir’in ASALET SAVAŞI kaybedilmek üzeredir. Kent onu sevenlerin emeğiyle büyür. İzmir’e son soluğuna kadar damga vuran Cumhuriyetin örnek belediye başkanları resimlerde asılıdır.