GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
1 Şubat 2012 Çarşamba

Hiçbir şey hakkında…

Bütün haşmeti/dehşeti ve azametiyle yerleşti kış; içimize de dışımıza da.
Kar romantizminden uzak, ayazın imtihanında, soğuğun da yaktığını/yakabildiğini anladığımız günler.
Ruhun bir yanı ‘şahane, şiir gibi, evin şefkatiyle yaz’ diyor,
Ayazda kalan tarafsa, sadece çiziktiriyor...
Beyaz kağıtları anlamsızca karalıyor, iç içe geçmiş halkalar, nereye gittiği belirsiz desenler/kareler, hercümerç çizgiler çiziyor..
Aslında için, bugün (belki yarın ve yarından sonraki günlerde de) sana kimselerin dokunmamasını/ulaşmamasını istiyor.
İzmir’in uzağındaki illerde ‘kar tatili’ diye bir şey duyarız ya… Şimdi mesela bu hükümetin ‘hiçbir şey günleri’ gibi bir şey icat edip cümle ülkede hiçbir şey yapılmamasını buyurmasını bekliyor. Olmaz a. Olsun. Çünkü için, birileri de bir şeyleri ‘sırf senin paşa gönlün istediği için oldursun’ istiyor.
‘Hiçbir şey günleri’ ilan edilirse, kimsenin senden ‘en küçük bir şey’ bile istemeyeceğini, hatta ‘nasılsın, neyin var’ diye bile sormayacağını düşünüyorsun.
Kalbini çıkın yapıp kapatabileceğini umuyorsun.
Münasebetsiz bir post-it gibi bedenine/ruhuna yapışmış dalgınlığınla, bomboşluğunla baş başa kalmak istiyorsun. Öylece. Dümdüz.
* * *
Bahar çağlayı, kütür kütür can eriği; yazsa kar şerbetini, buz gibi limonataya karışmış serin nane yapraklarını düşürür ya akla.
Hiçbir şey dışında hiçbir şey yapmak istemediğim anların dışında… Kış da şiiri düşürüyor aklıma/bana. Bazen Birhan Keskin’in dizeleriyle.
“Hani dal çiçeğe durduğum
Suydum da nerde, aktım su muydum
Yapraklar gibi savruldum da
Kış oldum
Her kim değdi geçtiyse cana
Unuttum unutuldum
 
Kim gelse
Geçse artık
Bu kırık kalbimden
Can diye, dayan diye durdum
Ey aşk ben senden
Bahar umduydum
Sen yine
Kış oldun
Uzun uzun”
* * *
 
Nerede okumuştum, kime aitti o satırlar unutmuşum.
 “Akıl bazen öyle çaresiz kalıyor ki, belleği çağırıyor yardıma herhalde, ‘bana bir yer bul’ diyor, ‘biraz dinleneceğim.”
Kime ait olduğunu unutsan da yazılanı unutmamışsan eğer, o sözcük senindir aslında. İhtiyaç duyduğun anda seninmiş gibi çıkıp geliyorsa dilinin ucuna. Sana aittir.
Sözcükler geliyor da… Bellek, bir kırıntı bile getirmiyor sana. Güzel anlardan sihirli bir ışık demeti gibi seni gülümsetecek, kendine getirecek bir anı bile bulamıyor geçmişten. Demek ki sahiden de ‘hiçbir şey’ istemiyorsun. Öylece durmak, soğuğun bırakıp gitmesini beklemek, evin şefkatine, yün battaniyelere sığınıp pencereden pofuduk bulutların geçişini izlemekten başka. Hiçbir şey.
Sonra yeniden Birhan Keskin sesleniyor sana. Bugün ilk kez sahiden, sahici gülümsüyorsun.
“dediler ki, olgun bir meyve var sabır perdesinin ardında,
dünya sana sabrı öğretecek, olgun meyvenin tadını da.”
* * *
Bir ömrün içinden eli yüzü düzgün bir hayat çıkartmaya çalışırken, bazen işte böyle oluyor.
Bir yılan gibi sıyrılıp derimizden yeni bir hayata başlamak mümkün olmasa da… Hiç değilse bir ‘kış uykusu’na ihtiyaç duyuyor bünye. Bu yazıyı da ona yorun. Beni yormayın… Sormayın.