GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
22 Ekim 2023 Pazar

Herkesin Deli Dumrul’u Kendine!

Dünya edebiyatında da özel bir yeri olan ve Orta Asya’daki ataların maddi ve manevi değerlerini anlamaya çalıştığımız “Dede Korkut Kitabı” nı okuyalı neredeyse 50 yıl olmuş… 1815 yılında Heinrich Friedrich Von Diez tarafından bilim dünyasına tanıtıldığından beri eskimeyen ve tüketilemeyen kaynaklardan biridir bu yayın.

Kitapta yer alan on iki anlatı, Oğuz boylarının 9. ve 11. yüzyıllar arasındaki idari, mali, kültürel ve dinî yapılarını okuyucuya aktarıyor. Kilisli Muallim Rıfat’ın 1916’daki Yeni Türkçedeki ilk neşrinden sonraki yüz yılı aşkın süre içerisinde Dede Korkut Kitabı birçok araştırmacı tarafından ele alınmış ve bilimsel ölçütlerde makaleler yayımlanmış. Birçoğunu okuduk.

“geçenden 30 akça, geçmeyenden 40 akça… Deli Dumrul Köprüsü”

Dede Korkut Kitabı’nın içindeki Türk efsanelerinin masal, efsane, hikâye, tiyatro, bale ve sinema filmi senaryosu olarak defalarca yeniden yazılması sanat tarihçilerinin de üzerinde çok konuşmasına, yazmasına neden olmuş son yüz yılda…

Kitabın bulundukları kütüphane nedeniyle isimlendirilmiş çok kopyası var. Dede Korkut Kitabı’nın Dresden nüshasında beşinci boy olarak yer alan ve Türklerin İslamiyet’i yeni yeni benimsediği bir dönemde inanç karmaşası yaşayan, bu bağlamda da Azrail’e kafa tutan Deli Dumrul’un ölümü bünyesinde hissedişiyle ilahi gücü ve yaşamın gerçeklerini kabul edişini anlatan “Duha Koca Oğlu Deli Dumrul” un en son versiyonunu İzmir Şehir Tiyatrosunun enerjisi çok güzel, çok yüksek oyuncularından izledik.

Daha önce de Güngör Dilmen’in çağdaş tiyatroya kazandırdığı bu oyunu izlemiştim. Belki de 20 yıl oldu izleyeli. O oyundan aklımda kalan “sirk-tiyatro” hali idi. Oyun başlamadan dekorlara bakarken nasıl bir sirkle, nasıl bir koreografi ile karşılaşacağımızı düşünmeye başlamıştım.

Güngör Dilmen Hocamız, Türk gösteri sanatları içinde yer alan geleneksel bir takım sirk disiplinlerinin uygulanması için en elverişli görülen metnin Dede Korkut Hikâyelerinden biri olan “Deli Dumrul” olduğuna inanmış. Dilmen, “Oğuz Türklerinin çengi, matrak, güreş, gibi geleneksel bir takım dans ve dövüş tekniklerinin kullanımına uygun olduğunu görmüş ve metne yansıtmış…”

Oyundan sonra eve gelip kütüphaneden Güngör Dilmen’im kitabını alıp sahne notlarını okudum.  1979 yılında Güngör Dilmen tarafından yazılan “Deli Dumrul” oyunlarının pek çoğunda mitoslardan yararlanan yazara çok inanırım. Çünkü Güngör Dilmen dünya kültürünün temelinin Anadolu’da olduğuna inanır. Dilmen’in metninde ateşbazlık, tahta bacaklar, akrobasi, cambazlık, denge numaraları, sihirbazlık gibi hem Batıda hem de geleneksel Türk gösteri sanatları arasında yer alan disiplinleri sergilemeye uygun fantastik öğelerin de bulunduğunu gördüm. İzmir Şehir Tiyatromuzun bu sezonun ilk oyununda Yücel Erten Hoca’nın rejisiyle bunların büyük çoğunluğunu yerine getirdiğini sevinerek gördüm…

Yine bizim coğrafyanın vazgeçilmez kültürü olan Helenistik Mitolojiden beri var olan “cana karşılık can bulma” motifi oyunun temelini oluşturmuştu.

Destan şöyle başlar: Deli Dumrul kuru çay üzerine köprü kurar ve geçenlerden otuz geçmeyenlerden kırk akçe haraç alır. Deli Dumrul, “Bunu niçin böyle ederdi?” sorusuna: “Bunu niçin böyle ettim şunun için ki a canım bir kez deliye çıkmış adım bu namı sürdürmek isterim. Bu da akıllı uslu işlerle olmaz. Niçin sürdürmek isterim Şu deli adımı, dostum şundan ki, delilerin ayrıcalığı var bu ülkede bir hikmet gizlidir her sözünde az buçuk ermiş katındadır halkın gözünde” diyerek cevap verir. Buna göre Deli Dumrul, yaşadığı ülkede deli olmanın avantajlı olduğunu düşünmektedir.

Deli Dumrul’un: “Emeğe saygınız yok mu sizin? Şurada bir yatırım yapmışım, alın terimle bir köprü kurmuşum alın akımla çalışıp gidiyorum tek amacım yurttaşlarıma hizmet. Ben bugün bu köprüyü kurmuşum altında su yok belki yarın başka yurttaşlar çıkar çay ırmak geçirir altından böyle kalkınır vatan” sözleri memleketin 21. Yüzyıldaki hali için ne kadar da geçerli değil mi?

Oyunun bence en güzel vurguları adalet üzerine idi… Dilmen’in anlatı boyunca üzerinde durduğu kavramlardan biri olan adalet, Deli Dumrul’un “Tanrısal adalet bunun neresinde?” sorusuyla netlik kazanır. Azrail’in cevabı ise gecikmez: “Tanrısal adalet sizin uydurmanız.”

Azrail, Deli Dumrul’un şaşırması üzerine devam eder: “Var diyorsanız vardır belki...ama bu siz insanların oluşturduğu bir kavram özgürlük, eşitlik gibi. Diyeceğim, Tanrının kavramlarla işi yok. Bütün yarattıklarından esirgediği usu vermiş size, daha ne yapsındı?”

Bilet bulabilirseniz bu mükemmel oyunu kaçırmayın!