GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
15 Kasım 2013 Cuma

Hayatın kıyısında bir Yabancı…

Kimsin? Hiç kimseyim…
Nereden geliyorsun? Hiçbir yerden…
Ne yapıyorsun? Hiçbir şey…
Bu yanıtları veren insan, sistemin makbul insanı değildir, değersizdir.
Peki, insanın değeri nedir?
Değer kavramına göre insanın değeri, tür olarak insanın diğer canlılar arasındaki özel yeri olarak anlaşılır; insanın yapısal olanaklarını da kapsar. İnsan onuru, insanın bu değerinin farkındalığına işaret eder. Şeref bir kişinin değerine ya da farzedilen değerine gösterilen saygıyı gösterir.
İnsanın değeri böyle tanımlanmakla birlikte, Kapitalist sistem içinde insanın değeri sadece sistemde tuttuğu yer kadardır. Yani tükettiği kadar değerlidir. Bütün değerlerin şekillendiği yer piyasa olunca, haliyle insanın değerinin parametresi de para oluyor. Açıkçası, kapitalist toplumda, parası olmayan insan değersizdir; sadece “önemli insanlar” itibar görür.
Önemli olmak insanı değerli yapar mı?
Olabilir ama kapitalist sistemin piyasa koşullarında önemli kişinin değerli kişiye dönüşmesi neredeyse olanaksızdır. Çünkü önemli olmanın kriterleri, değerli olmayı engeller. Önemli olmak daha ziyade görüntüdür, imajdır, yüzeyselliği gerektirir. Değerli olmak ise derinliği, sadeliği gerektirir.
Bütün değerlerin yozlaştığı, satıhlaştığı günümüz toplumlarında, ‘değerli insan’ yaşamın kıyısındadır, hayatı oradan söyler; O, günümüz dünyasının “Yabancı”sıdır.
Olduklarıyla değil de sahip olduklarıyla varlıklarını anlamlandıranların dünyasında Yabancı olmak, satıhlaşan hayata tepkidir.
 
Onu bunu edinmekten ve edindiklerini korumaktan yorgun düşen insan, devlet envanterinde vergi mükellefi olmakla maluldür. Bu mükellefiyet, kişinin toplumsal varlığının devlet maliyesinde para cinsinden karşılığıdır. Vergi kayıtlarına göre kaç para ediyorsan o kadar değerlisin…
 Sadece ve sadece insan olduğumuz için sahip olmamız gereken değerlerle yaşamak, içinde yaşadığımız siyasal ve ekonomik sistemin hedeflediği bir şey değildir. Sistem bizden kesin itaat ister. Okula gideceksin, askere gideceksin, işe gireceksin, evleneceksin, üç çocuk yapacaksın, dindar olacaksın, sahip oldukların için Allah’a şükredeceksin.
Hayatı bu dolaşım içinde algılamayan insan sisteme tutunamaz; Ki o insan yaşamın kıyısındadır. Bu kıyı, sistemin ne içidir ne dışı; ‘aç kapıyı çık dışarı bir sistem’ olamayacağından, sistemle sorunlu insan ancak orada barınabiliyor.
 
Yaşamın kıyısındaki Yabancı, bu hoyrat yaşamın ortalık yerinde, hepimizin vicdanı oldu.
Önemli olmayı elinin tersiyle iterek değerli olmayı seçen bu insanı seviyorum.