Şair ve yazar Şükrü Erbaş’ın şu cümleleri…
Sanki…
Bugünlerin aynası gibi:
“Öyle ucuz ettiler ki her şeyi… Sözü, saygıyı, erdemi... Ölümü bile kirlettiler…”
***
Bu nedenle…
Biz daha çooook “kanlı baskın” başlıklı cinayet haberleri okuruz…
Kimilerine göre çok sebebi var…
Bence…
Kanlı olayların altında “%99” çok iyi bilinen iki neden yatıyor…
Birincisi para!
İkincisi kadın!
Veee…
Çoğu kez ikisi birden…
***
Tabancayı hep polisin belinde gördük…
Dededen kalma tüfeği de oturma odasının duvarında!
Ateşli silahlarla askere gittiğimizde tanıştık…
Sonrasında…
Acayip, açıldık-saçıldık!
İkinci Dünya Savaşı’nı Atom Bombası ile bitiren Amerika…
Kovboy (Western) filmleriyle…
Bizim gibi “gelişmeye çalışan” ülkelerin gençlerine…
“Nasıl cinayet işlenir?” mevzusunu öğretti…
Öyle rahattık ki…
“Vahşi Batı”ya benzemek için can atıyorduk…
Amerikalılar…
Bize “taraf” tutmayı bile öğretti…
Toprakları, suları ellerinden alınan Kızılderililer’in yanında…
Saf tutmak yerine…
Onları gözünü kırpmadan öldüren o sığır çobanlarını…
Karanlık sinema salonlarında alkış yağmuruna tuttuk…
***
Çok çabuk gaza gelen millet olduğumuz için…
Nüfusumuz arttıkça…
Cinayetler de hızla artmaya başladı…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 90 gün sonra…
100’üncü yaşını kutlayacak…
Hem de hiç yakışmayan bir rekor ile!
Bu topraklarında…
Cinayete kurban giden vatandaş sayısı…
Sadece geçen yıl…
Üç bin civarındaydı…
Neden?
Elini kara bulayanlar çoğaldı?
“Biraz yatar, çıkarım…” inancı…
Suç işlemeye meyilli olanlara “cesaret” veriyor da ondan!
***
An itibarıyla…
Türkiye’de toplam üç milyona yakın ruhsatlı silah var…
Yaz internete…
Kendinize gömlek-pantolon ısmarlar gibi…
İki gün sonra…
Gıcır gıcır tabancanız kurye ile kapınıza gelsin…
Ruhsatsız silah sayısı…
85 milyonluk Türkiye’de 25 milyonu geçiyor…
Bebeleri… Nineleri… Dedeleri…
Koy bi’kenara…
Neredeyse her 10 kişiden biri ateşli silah taşıyor…
Bu nedenledir ki…
Adamın biri sokağın ortasında boşandığı karısına…
Gözünü kırpmadan kurşun yağdırıyor…
Manyağın biri çıkıyor…
Sevgilisinin mesajlarında “dizilerdeki gibi” ihanet(!) izi olduğunu sanıyor…
Sözüm ona sevdiği kadını 40 yerinden bıçaklıyor…
Bunun çözümü yok!
Eğitimli de can alıyor; eğitimsiz de!
***
Ruhsatsız tabanca taşımanın cezasını bilseniz…
Küçük dilinizi yutarsınız!
“30 günden 100 güne kadar adli para cezası!”
Kaç para tutar dersiniz?
Ha’di yorulmayın; ben söyleyeyim:
“Günlüğü sadece 20 Lira!”
***
Eskilerin dediği gibi…
Cumhuriyet…
100 yaşına koşsa da…
Azrail hepimizden hızlı…
Mesela…
Neredeyse tamamı “para tuzağı” gıcır gıcır karayollarımız var…
Medeniyet güzel şey…
Ama…
Rakamlar öyle söylemiyor…
Sadece geçen (2022) yıl 200 bine yakın trafik kazasında…
“Beş bin”den fazla vatandaşımız hayatını yitirdi!
İyi ki…
Kaymak(!) gibi şehirlerarası yollarımız var…
***
Bitiriyoruz…
Yine de umudumuzu yitirmeyelim…
40 yıl düşünseniz…
Bırakın kendinizi Şeytan’ın bile aklına gelmeyecek…
Ve dahi…
“Ey vicdan, neredesin?” dedirtecek bir suçu özetleyerek…
Biz şaşırdık; sizi de şaşırtalım…
Olay…
Türkiye’nin mega kentlerinden birinde geçiyor…
Bir evsahibi…
Kafasına koymuş yalnız yaşayan bayan kiracısını postalamak istiyor…
“Çıkın evimden…” diyor…
Kadın kabul etmiyor…
Ancak yasanın öngördüğü bi’şekilde %25 artışını yapıyor…
Ev sahibi…
Bayan kiracısını evinden çıkaramayacağını anlayınca…
Şeytani bir plan yapıyor…
O tarihten itibaren…
Kiracısı genç kadın adına…
Bazı flört sitelerinde sahte hesaplar açıyor…
Genç kadının telefonunu paylaşıyor…
Bununla kalmıyor!
Zavallı kadının adına…
Erkeklerle yazışıyor; kendisini aramalarını istiyor…
O andan itibaren de…
Kiracı genç kadının telefonu…
Tanımadığı numaralarca aranmaya ve…
Cinsel içerikli mesajlar gelmeye başlıyor…
Polis hemen devreye girdi…
Savcılık “IP adres kayıtları”nı istedi…
Olay gümledi…
O ev sahibi hakkında şimdi…
“Kişisel verileri ele geçirmek veya yaymak” suçundan…
Beş yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı…
Görüyor musunuz, neler oluyor hayatta!
Hamiş: Mersin Tarsus’ta bindiği minibüste bıçaklanarak öldürüldükten sonra, cesedi ormanlık alanda yakılan üniversiteli 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın cenazesi, imamın uyarısına rağmen kadınlar tarafından taşınmıştı… Sekiz yıl nasıl da geçmiş…
Nokta…
Sonsöz: “Üç sözden fazla değil, tüm ömrüm şu üç söz: Hamdım, piştim, yandım… / Hz. Mevlana…”