GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
11 Kasım 2015 Çarşamba

Empatik savcılara ‘iyi hal’ bulamıyorum yazık ki…

2008 Nisan’ından bu yana gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan adli vakaları tarayarak/haberleri derleyerek… ‘Kadın katline, fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete karşı mücadeleye bir damla da olsa katkıda bulunmak’ muradıyla ‘erkek şiddeti çetelesi’ tutan bianet.org’un son 10 aylık çetelesi bile damarlarımızın çekilmesine sebep olacak boyutta.
O dökümün ay be ay sunumundaki yalınlık, her ay sadece rakamları değişen başlık dahi dehşete kapılmak için yetip artar vaziyette.
Ocak ayında erkekler 26 kadın öldürdü
Şubat ayında erkekler 21 kadın öldürdü
Mart ayında erkekler 27 kadın öldürdü
Nisan ayında erkekler 20 kadın öldürdü
Mayıs ayında erkekler 26 kadın öldürdü
Haziran ayında erkekler 21 kadın öldürdü
Temmuz ayında erkekler 19 kadın öldürdü
Ağustos ayında erkekler 22 kadın öldürdü
Eylül ayında erkekler 29 kadın öldürdü
Ekim ayında erkekler 25 kadın öldürdü
 
Yaralananlar, tecavüze, cinsel tacize uğrayanlar, fuhuşa zorlananların sayılarının da bulunduğu çetelede şiddete maruz kalanların hikayeleri yer almasa da… rakamların soğukluğu bile durumun vahametini gizleyemiyor, göz de kalp de ‘Ekim’de erkekler 25 kadın öldürdü’ başlığına takılıp kalıyor…
Sonra bir başka içler acısı bir durumda daha takılıp kalınıyor. Hakkındaki uzaklaştırma kararına rağmen boşanma davası açan karısının evine camdan giren ve işkence yapan erkeğin yine serbest bırakıldığını duyuran habere mesela.
Ya da sadece son 6 ayda görülen 26 kadın cinayeti davasının 13’ünde mahkemelerin sanıklara 'iyi hal' ya da 'haksız tahrik' indirimi uyguladığı haberlerine.
Öldürmenin kravat takarak, boynu bükük yere bakarak nasıl ‘iyi hal’e dönüştüğünü asla anlayamayacak biri olarak..
Kadınların, “kadın cinayeti” ibaresinin anayasaya konulması ve yargılamaların da bu tanım üzerinden yapılması, şiddeti önleyecek gerçek koruma tedbirlerinin alınması taleplerine kulakların tıkandığı, sanığın duruşmalara kravat takarak gelmesinin, cinayeti “Beni aldattı” diyerek savunmasının indirimlere gerekçe sayılmasının vaka-ı adliye’den olduğu güzel yurdumda… Kadın katillerini adeta ödüllendiren yargının ibretlik kararlarından birkaçına birlikte bakalım. Belki siz bir anlam bulabilirsiniz…
 
Ankara’nın Çankaya ilçesinde 17 Ağustos 2014’te Sebahattin Santur, eski eşi Hülya Çelik’i pompalı tüfekle katletti. Hakkında, “tasarlayarak öldürme” suçundan dava açılan Santur için savcı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istese de mahkeme heyeti 5 Şubat 2015’te görülen karar duruşmasında, Santur’un yargılama sürecindeki davranışlarından dolayı “ iyi hal indirimi” uygulayarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine müebbet hapis cezası verdi.
 
İstanbul Gümüşsuyu’daki bir apartman boşluğunda 2010 yılında cansız bedeni bulunan Nazlı Sinem Erkesoğlu’nu öldürmek suçundan müebbet hapis cezasıyla yargılanan Can ve Emre Paksoy kardeşler de 4 Aralık 2014 tarihinde görülen davanın karar duruşmasında beraat etti. Erkesoğlu’nun intihar etmiş olabileceğini iddia eden mahkeme, “Daha önceden sadece selamlaştığı bir erkekle alkol alıp, evine giden, cinsellik yaşayan mağdurenin ne yaptığını tespit etmek mümkün değildir” şeklindeki skandal bir yorumla zanlı iki kardeşin beraatine karar verdi.
 
Ankara’da 25 Ekim 2013 tarihinde Apartman Yöneticisi Kezban Doğan’ı başına poşet geçirerek mutfak tüpü hortumunu da zorla ağzına dayayarak vahşice katleden apartman görevlisi Adem Çıracı’ya da 19 Şubat tarihinde görülen karar duruşmasında, “saygılı” tutumu gerekçe gösterilerek “iyi hal indirimi” uygulandı.
 
Konya’da boşandığı eşi Özlem Işık’ı 8 yerinden bıçaklayıp, otomobille üzerinden geçerek katleden Kamil Çolak da 17 Şubat 2015’te görülen karar duruşmasında “haksız tahrik” indiriminden yararlandı. Müebbet hapis cezasıyla yargılanan Çolak’ın “ ‘Çocuklar senden değil’ dedi” şeklindeki savunmasını “haksız tahrik” sayan mahkeme cezayı 18 yıla düşürdü. Mağdur öldürüldüğü için, bu suçlamayı haliyle savunamadı!
 
Adana’da eşi Halime Yelmez’i boğarak katleden Hasan Yelmez hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle açılan davanın 14 Nisan’daki karar duruşmasında sanığa iki indirim uygulandı. Hasan Yelmez’e önce “iyi hal” indirimi uygulayan mahkeme bir de Halime Yelmez’in “sadakat yükümlülüğü”nü ihlal ettiğini öne sürerek sanığa 19 yıl hapis cezası verdi.
 
Yine Adana’da 10 Eylül 2014’te 4 buçuk aylık hamile eşi Burcu Çiftçi’yi tabancayla katleden Mustafa Çiftçi’nin son duruşmada “Kesinlikle karıma şiddet uygulamadım. ‘Seni defalarca aldattım. Kardeşinle bile aldattım’ deyince öldürdüm” sözlerini mahkeme “ağır tahrik” saydı ve müebbet cezası 19 yıla indirildi.
 
Siirt’te Esin Güneş, şiddet uygulayan güvenlik görevlisi eşi Güven Güneş’ten boşanmak isteyince 24 Ağustos 2010’da Siirt’e “kale” olarak bilinen uçurumun dibinde ölü bulundu. ODTÜ Fizik Bölümünden ikisi profesör, biri doçent olmak üzere üç akademisyen, Esin Güneş’in kendiliğinden düşmüş olamayacağını, biri tarafından itildiği yönünde rapor hazırladı. Ancak mahkeme Güven Güneş’in duruşmadaki “iyi hali”ni gerekçe göstererek cezayı müebbet hapis cezasına çevirdi.
 
2 Mayıs 2014 tarihinde eşi Remziye Eripek’i tekme tokat ve sopayla darbederek ölümüne neden olan Celal Eripek’e de ödül gibi ceza verildi. 25 Haziran’da görülen karar duruşmasında mahkeme, müebbet hapis cezasıyla yargılanan Eripek’e “Taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçundan önce 4 yıl hapis cezası verdi. Son duruşmada Eripek’in “Ben eşimi seviyordum. Çok üzgünüm” sözlerine “iyi hal” indirimi uygulayarak cezayı 3 yıl 4 aya indiren mahkeme bir de Eripek’in tahliyesine karar verdi.
 
Ve son olmasını umarak bir başka kadın katiline verilen ödül cezaya gelirsek…
1 çocuk annesi, TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz 13 Eylül 2014’te evlenme teklifini kabul etmediği Orhan Munis tarafından 16 bıçak darbesiyle öldürülmüştü. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, ekim ayında davayı sonuçlandırmış, sanığın suçunu “tasarlayarak öldürme” olarak nitelendirmemişti. Gerekçesi yeni açıklanan karardan öğreniyoruz ki, sanık cinayeti “tutku derecesindeki aşırı sevgiden kaynaklı duygusallığın etkisiyle işlemiş!” Bu gerekçeyle cinayet, “tasarlayarak öldürme” yerine “duygusal çöküntü” olarak değerlendirilmiş. Eğer Mahkeme tasarlayarak öldürme suçundan ceza verseydi ağırlaştırılmış hapis cezası alacaktı. Böylece Munis 30 yıl kesintisiz hapis yatmaktan da kurtulmuş oldu.
 
 
Ümit Kıvanç dünkü yazısında ‘cevabı ancak uzak gelecekte verilebilecek bir soru” soruyordu:
“Bu korkunç mahkeme kararlarına imza atarak sadece halihazırdaki katilleri koruyup kollamakla kalmayan, aynı zamanda potansiyel katilleri yüreklendiren, yeni cinayetlere yol ve alan açan savcı ve yargıçların yargılanıp cezalandırılmasının yolu yok mudur?
Yüce Türk Yargısı, sanki kadınlara savaş açmış gibi.
Sosyal medyada biri soruyordu: Bu hakimlerin, savcıların karıları, kızları, anneleri falan yok mu, kimse onlara bir şey demiyor mu, diye. Ben de soruyorum. Ama bir şey demesi gereken sadece ailelerindeki kadınlar değil ki! Bütün Yüce Yargı mı kadın katilleriyle empati halindedir?”
TRT sanatçısını öldüren manyağın müebbetten sıyırmasına yol açan ‘bu cinayet tasarlayarak değil, çok sevmekten gerçekleşmiştir’ kararını veren savcının, bir kadın (Banu Aksoy) olmasına ne diyeceksiniz peki” sorusunu ekleyip… Yargıdan umudumuzu kestiğimize göre, sevgili Öncel Öziçer’in 9 Eylül Gazetesi’ndeki yazısının son satırına sığınalım:
 “Şimdi yatalım kalkalım da, bizi ‘öldürecek kadar çok sevecek’ adamlara rastlamamak için dua edelim. Çünkü Türkiye’de kadınları koruma işi yasalara değil, dualara kalmış belli ki.”