GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
23 Ekim 2015 Cuma

Memleket başak, bense yay. Sonuç?

Köşe yazıcılar harala gürele yazsın, televizyonlarda 1 Kasım ve sonrasında bizi neler beklediğine dair senaryolar dönsün; anket şirketlerinin sahada araştırma yapacağız diye dipleri düşsün, siyaset esnafının nabız tutmaktan tansiyonları zıplasın… Bizim sevgili meslektaşımız Nedim Atilla’ysa bir yazıyla, (evet rakamla 1), tüm köşecileri/programcıları/anketçileri/ politikacıları ters köşe yapıp neredeyse seçim sonucunu ilan etsin!
Üstelik ‘mutlu son’la yüzümüzde güller açtırsın, ‘oh be’ dedirtsin! Var mı böyle şey?
Sevgili Nedim’in “1 Kasım kimin ‘eşref” saati?” başlıklı yazısına göre var.
Türkiye’nin burcunun ‘başak’ olduğunu söyleyen Astrolog Mine Müstecaplıoğlu’yla yaptığı kısa söyleşiyi köşesine taşıyan yazarımız soruyor nitekim:
“Yıldız haritasında 1 Kasım’daki sandık sonuçları da görünüyor mu?”
Astroloğumuz yanıtlıyor:
“Kasım ayında AKP beklediğini bulamayacak. AKP için 2016 yılı Aralık ayında yeni suistimal iddiaları ortaya çıkabilir. Seçimlerle birlikte koalisyon acil olarak gündemde olacak. Bu seçim Kılıçdaroğlu ve Demirtaş için başarılı bir seçim olacak. Yıldız haritaları MHP’nin hüsrana uğrayabileceğini söylüyor. CHP’nin iktidar şansı artıyor. Hükümette yer alacaktır diye düşünüyorum. HDP’nin şansı da yüksek, seçimde sevinecekler.”
Gördüğünüz gibi ne anket şirketleri, ne köşeciler, ne siyasiler boşuna debelenmesin, sonuç ortada! Dağılabiliriz.
*
Kaç zamandır ‘yazılacaklar’ listemde olan astrolojiyi ‘askı’dan almamı… 
Kimi gün elim ermediğinden, kimi zaman elim varmadığından yazamadığım ‘Astrolojinin Bilimle İmtihanı’ ve kitabın yazarı Tevfik Uyar’la yapılmış röportajdan nihayet bahsetmemi sağladığı için, sevgili meslektaşıma teşekkür borçluyum aslında…
Hem astrolojnin ortaya çıkmasını sağlayan Babillilerde, hem de onu alıp daha popüler hale getiren Antik Yunanlılarda günlük, haftalık, aylık fal diye bir şey olmadığını…“Bugün yıldızınız ne söylüyor” şeklindeki falcılığın doğrudan gazete astrolojisi olarak doğduğunu ve doğuşunun 1930’lara dayandığını, bunun gibi daha pek çok gülümseten/şaşırtan bilgiyi bizlerle paylaşan yazar Tevfik Uyar’a da..
‘Açık Bilim’ dergisinin kurucu editörlerinden ve Yalansavar yazarlarından biri olan Tevfik Uyar’ın iki ay önce yayımlanan astrolojiyi ameliyat masasına yatırdığı ‘Astrolojinin bilimle imtihanı: Yıldızlar size ne söylemiyor?’ adlı kitabı, ‘nereden çıktı/’ ‘neden sahte?’ ve ‘nasıl tuttu?’ şeklinde üç soru üzerine temelleniyor.
Kitabında birçok bilimsel araştırmanın sonucuna yer veren ve astrologların ifadelerinin astroloji tutkunlarına nasıl inandırıcı görünebileceğini ve insanların çevreden gelen verileri farkında olmadan bu inançlarına uyacak şekilde nasıl çarpıttıklarını anlatan Uyar, ‘Bu işin 'inananlar' tarafı, bir de 'inandıranlar' tarafını çok güzel örneklendiriyor:
“Geçtiğimiz günlerde medyada ‘mavi ay’ rüzgarı esti: Basit bir İngilizce deyim nedeniyle ayın mavi görüneceğini sandı insanlar. Oysa gerçekle hiçbir ilgisi yoktu. Astrologlar arasında da asparagas haberlere inanıp ayın mavi görüneceğini iddia edenler oldu. Deneyimli olanları temkinliydi: “Ancak çok açık bir havada uçuk mavi olarak görünebilir” demişti. Yani ayı mavi göremeyen olursa “havanın açık olmadığı” ya da “mavinin fark edilemeyecek kadar uçuk olması” ile açıklanabilecekti böylece.
"Astrologların genelde başvurdukları tekniğe güzel bir örnektir bu: Fazlasıyla genel ya da yanlışlanamaz ifadeler üretirler; böylece bu ifadeler çok rahat kabul edilir. Ben de çok iyi kahve falı bakabiliyor ve astrolojik kehanetlerde bulunabiliyorum mesela. Fincanı açıp, 'Siz çok gururlu bir insansınız ama gerektiğinde gururunuzu ayaklar altına alabilirsiniz' dediğim zaman itiraz eden olmuyor. Hatta fal girişimim sonrasında “sadece uydurduğumu” söylesem de inandıramadığım zamanlar oluyor.
Ünlü illüzyonist James Randi'nin yaptığı bir deneyi zaman zaman sınıflarımda tekrar ediyorum: Bir A4 dolusu yuvarlak ifadelerle yazdığım astrolojik burç analizini tüm öğrencilere dağıtıyor ve okul idaresinden doğum tarihlerini aldığımı ve dağıttım falların kendilerine özel olduğunu söylüyorum. Daha sonra dağıttığım kağıtların kendilerini ne kadar anlattığını oylamalarını istiyorum. Genelde 5 üzerinden 5 veriyorlar. Nihayetinde ‘bütün kağıtlarda aynı şey yazdığını’ öğrenince çok şaşırıyorlar. İşte falcılıkta ve karakter analizlerinde maruz kaldığımız şey de budur.”
Astrolojik yorumların nasıl olup da tuttuğuna soranlara da şöyle cevap eriyor Uyar:
“20. yüzyıl ortalarında düşünürler astrolojiyi insan egosuyla bağdaştırıyorlar ve insanların göksel objelerin bir şekilde kendi hayatlarıyla ilintili olduğuna inanmaktan mutluluk duyduğunu düşünüyorlardı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen psikoloji ve sosyal psikoloji sahaları daha başka bulgular ortaya koydular. Özetleyecek olursak; hepimiz bu tür şeylere inanmaya yatkınızdır ve eğer bir defa inanırsak yanlışla doğruyu birbirinden ayırt etmekte zorluk çekeriz. Sevdiğimiz bir insanın kötü olduğuna inanmakta güçlük çekmemizle astrolojinin geçersiz bir yıldız falı olduğuna inanmakta zorlanmamız, temelde aynı psikolojik süreçlerden kaynaklanıyor: İnsan sürekli olarak kendi inançlarını doğrulayan kanıtlara odaklanıyor; yanlışlayanlara değil.
Doğal olarak bir ülke insanının kaba olduğuna inanıp, o ülkeden bir bireyi gördüğümüzde kaba davranışlarına daha fazla dikkat etmemizle… Ya da ‘kadınların araç kullanmada başarısız olduğu’ önyargısı ile trafikte hata yapan onca erkeğe rağmen sadece kadınların hatalarına odaklanmamızla, ‘tüm ikizlerin dengesiz olduğu’na inanıp dengesizlik belirtisi hareketlerine dikkat etmemiz, aynı mekanizmanın sonucu. Oysa kimisi on binlerce kişiyi içeren bilimsel araştırmalar astrolojik burç ile kişilik arasında herhangi bir bağlantı olmadığını, bir ikizler burcu insanının bir yay burcu insanına göre dengesizlikte bir adım daha ötede olmadığını defalarca ortaya koydu. Astrolojinin tüm tezleri, kimisine astroloji dernek ve federasyonlarının da katıldığı onlarca bağımsız araştırmayla çürütüldü.”
“Astroloji bizim için eğlenceli veya çok önemli” diyenlere bir itirazı yok Tevfik Uyar’ın. Şöyle ki: “İnsanlar inandıkları şeylerden ötürü eleştirilemez ve kınanamazlar. Mesela siz üç sayısının uğurlu bir sayı olduğuna ya da kırk kere söylediğiniz şeyin gerçekleştiğine inanabilirsiniz; fakat beni de bu söylediklerinize inandırmak istediğiniz zaman beni ikna etmek için akla uygun deliller öne sürmelisiniz. Dolayısıyla astrolojinin bir bilim olduğunu, kabul etmemiz gereken bir gerçeklik olduğunu iddia ettiğiniz zaman ya da insanlara astrolojiye dayanarak ne zaman ameliyat olmalarını gerektiğini söyleyip onların sağlıklarıyla veya “yatırım için iyi bir hafta” diyerek kazançlarıyla oynamaya kalkıştığınız zaman ona itiraz ederim. Zaten kitabım buna ettiğim itirazların bir toplamı” diyor.
 
Şüphecileri eğlendirecek, inançlıları ise kızdıracak bir röportaja imza atan Gülenay Börekçi de egoistokur’daki söyleşinin girişinde şöyle yazıyor:
“Bilmiyorum böyle bir şey sizin başınıza geldi mi? Benim sıklıkla geliyor, çünkü çevremde hayatı yıldızlara bakmak suretiyle açıklayabileceğini düşünenlerin, yani astrolojiden medet umanların sayısı gittikçe artıyor. O yüzden de “Astrolojinin Bilimle İmtihanı” adlı kitabı görünce çok sevindim. Ve “Oh be, meğer yalnız değilmişim” duygusuyla okuduktan sonra da yazarı Tevfik Uyar’la bir koşu röportaj yaptım. Aşağıda okuyacaksınız. Ama konuştuklarımız içinde en şaşırdığım şeyi baştan söyleyip rahatlayayım: 21 Ağustos 1930’a, yani İngiltere Prensesi Margaret’ın dünyaya geldiği güne kadar günlük burç yorumu diye bir şey yokmuş. Sunday Express gazetesinin farklı bir haber yaratma arayışı içindeki yayın yönetmeni John Gordon, o gün astroloji heveskarı Richard Harold Naylor’ın kapısını çalmış. Naylor da prensesin yıldız haritasını çıkarmış. Bunu yayınlayan gazete yok satmış, hemen akabinde, 12 burçluk günlük yorumlar icat edilmiş. Hele yıllar sonra The Daily Mail gazetesi 1980’lerde okurlarına telefonla burç falı hizmeti başlatınca işler çığrından çıkmış, çılgınlığa dönüşmüş…”
*
‘Fala inanma, falsız da kalma’ kategorisinde yer alan, güzel bir haber almanın ya da önümüzde bekleyen kısmetleri duymanın keyfini bilen, dahası umuda olan ihtiyacımızın tavan yaptığını görebilen biri olarak derim ki…
Astrolojiye inanmaya devam edebilirsiniz.
Aslında ‘terazi’ burcu olmanıza rağmen kendinizi hala ‘akrep’ zannetmeyi sürdürebilirsiniz. Feraha/refaha çıkacağınıza inanabilirsiniz. Ama sakın ola ‘Merkür’ün kıçı ters dönüyor’ diye, söz gelimi ameliyatınızı ertelemeyi aklınıza getirmeyin.
Ya da kesinlikle yalan olan ‘günlük fallara’ bakıp -ki o falları bir zamanlar çalıştığım gazetede benim bile yazmışlığım vardır- ‘bugün ev/trafik kazalarına dikkat’ uyarılarını ciddiye almayın, içinizi ekşitmeyin. Ümitlerimizi/korkularımızı kullanmalarına izin vermeyin.
Ve ayrıca…

‘Öğretmen/anne’ edasıyla kurduğum bu cümlelerin “yükseleni (dengesiz) ikizler, burcu (özgür) yay” olan bana hiç yakışmadığını düşünüp kızmayın. Affedin!