GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
7 Ekim 2013 Pazartesi

Çiftçiler neden para kazanamıyor?

Yerel Seçimler öncesi, aday adayları “Çiftçiler neden para kazanamıyor?” konusuna gündeme alsınlar derim. Çünkü Yerel Seçimlerden sonra mahalleye dönüştürülecek köylerin oy ağırlığı artacak gibi gözüküyor.
Aday adaylarının büyük çoğunluğun haberi var mı, bilmiyorum. Türkiye’de uygulanan tarım politikaları, ülkeyi kendine yeter olmaktan çıkardı, tarım ürünleri ithalatçısı bir ülke durumuna dönüştürdü.
2012 yılının rakamlarına göre 3 milyon hektar tarım toprağı ekilemedi. Çünkü küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan köylüler, para kazanamıyor.
Çiftçiler Neden Para Kazanamıyor?
Tarımda son 10 yılda mazot maliyeti 4 kat, tohum, gübre ve yem 3,5 kat, sulamada kullanılan elektrik 2,5 kat artmıştır. Buna karşılık ürün fiyatları sadece 1,5 kat yükselmiştir. Hayvansal üretimde sorun çok daha büyüktür. Devletin resmi rakamına göre karkas etin maliyeti 15,7 TL, piyasada satış fiyatı 15,3 TL. Sütün litresinin maliyeti 1,1 lira, fiyatı 90 kuruştur. Çiftçi ürünü ucuza satıyor. Tüketicilerin tarım ürünlerine ödediği bedelin çok az bir kısmı üreticilere aktarılmaktadır.
Bu sonucun iki nedeni var. Birincisi, 1980’li yıllardan beri uygulanan tarım politikalarıyla, çokuluslu   gıda ve tarım şirketleri yönlendiriciliğinde, özellikle işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine, şirket tarımcılığının olağanüstü desteklerle özendirilmiş olması.İkincisi ise,çiftçilerin güçlü örgütlere sahip olmaması.Çok sayıda çiftçi örgütlerinin olması işe yaramıyor.
Köylülüğün tasfiyesi ile neler olmakta?
Türkiye’de uygulanan model, diğer üçüncü dünya ülkelerinde de sahneye konuluyor. Bu bağlamda şu soruların cevabını aramak gerekiyor. Köylülüğün tasfiyesi ile küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine, kurulması özendirilen dev işletmeler ve sözleşmeli tarım modeli ile üretim ve verimi artırmak olası mı? Buna bağlı olarak sorulması gereken soru da şu; Dünya nüfusunun üç milyarı hala kırsalda yaşıyor. Köylülüğün tasfiyesi ile açıkta kalacak bu insanlara, kentlerde iş var mı?
Samir Âmin adlı namuslu bir bilimci bu soruya şöyle cevap veriyor; “…Elli yıllık bir zaman dilimi içinde (dünyada), yılda yüzde 7’lik sürekli bir büyüme hızı gibi hayalci bir hipotez gerçekleşse bile, bu rezervin (yani kentlere gelen üç milyar insanın) üçte birini bile emmeyi beceremez. Yani kapitalizm doğası gereği, köylü sorununu çözemez ve ortaya koyduğu tek perspektif, gecekondulaşmış bir dünya ve beş milyar fazla insandır.”
Köylülüğün tasfiyesi için, üçüncü dünya ülkelerinin pazarları, olağanüstü desteklerle Batı’nın ürettiği tarım ürünleri ithalatına tam olarak açılıyor, ulusal tarımsal piyasalarda tüm desteklemelere, kamu müdahalelerine son veriliyor ve tarımsal arazileri alım-satım serbestisi ile yabancı sermayenin eline geçiyor.
Bir başka deyişle Amin’in olumsuz senaryosu gerçekleştiriliyor. Bununla birlikte görünen köy kılavuz istemiyor, endüstriyel tarım, insanlığı doyurmaya ve istihdamı sağlamaya yetmiyor.
Özetle Türkiye ve diğer üçüncü dünya ülkelerinde tarım kesiminde bir kriz yaşanıyor. İnsan makinesiz kalabilir ancak susuz ve ekmeksiz kalamaz. Aday adayları bu nedenle tarım sorunlarına yabancı kalmamalı diye düşünüyorum.