GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
8 Nisan 2012 Pazar

Büyük davanın "küçük" ayrıntıları

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve 130 kişi hakkında 'suç örgütü oluşturmak, cebir ve şiddet içeren çete kurmak' gibi birçok suçlamayla dava açıldı. Herkesin, özellikle tutuklu isimlerin beklediği sürece geçen hafta girdik. Daha önce açıklanan süreci, dava günlerini yaşayarak gidiyoruz. Sürecin ikinci yarısına girdik. Sorun çıkmaz, bir aksilik olmazsa Cuma günü karar verilecek. Bir haftada olanları, mahkeme salonunu, içerisini, dışarısını, tepkileri, yorumları Egedesonsöz.com okurları ile paylaştık. Dakika dakika olanları, yaşananları yorum katmadan, eksiltmeden, arttırmadan 'neyse o' anlayışıyla anlattık. Bu hafta da aynı şekilde siz takipçilerimize aktarmaya devam edeceğiz.
 
Bir haftalık süreç ilk başta biraz sert başlasa da geçen günlerde yumuşadı. Bunda avukatların kararlı duruşu, savunma yapan isimlerin konularına vakıflığı ve mahkemenin tutumu etkili oldu.Kocaoğlu'nun savunması ile girilen 'kararlı' süreçte bürokratlara güven geldi. Herkesin 'özgeçmişini ekleyerek' anlattığı savunma makmeme heyeti tarafından 'hoş karşılanmasa da' eksiksiz yapıldı. Kimse, 'şunu söyleyemedim, buna izin verilmedi' diyemedi. Davada en önemli süreçlerden biri de, savunma yapan isimlerin adeta 'suç işleyen' kişinin kendini anlatması değil 'suçsuzluğunu haykırması' durumuydu. Özgüven yüksek, kendinden emin ve dik duruşlu yapının vurgusu yapıldı. Bir haftalık süreçte 'cebir, şiddet ve örgütlü ekonomik kazanç' gibi CMK 250 kapsamına alınacak bir faaliyetin bulunmadığı avukatlar tarafından anlatıldı ve özenle mahkeme heyetine aktarıldı. Mahkeme heyeti geçen savunma sürecinde artı belge, bilgive teknik takip dökümanı ortaya koymadı. Zaten bir ara Mahkeme Başkanı Cahit Kargılı'nın "elimizde dinleme kayıtlarından başka bilgi yok" ifadeleri işin durumunu ortaya koyar nitelikteydi.
 
Yine mahkemede süreci etkileyen en önemli unsurlardan biri olan organizatörlerin durumu dikkatle takip edildi. Telefon kayıtlarında adeta rahat tavırları ve belediye içinde verilen krediler nedeniyle süreci arap saçına sokan organizatör şirket temsilcileri ve çalışanlarının ne diyeceği merak konusuydu. Kimi ihaleye girmemesi için başkası ile yaptığı konuşmanın ayrıntısını anlattı, kimi ise başka bir şirkete ihaleye girmemesi için verdiği çek ve sözleri. Ama şu ana kadar hiç biri 'bizi belediye içinden şu isim organize etti, buradan bilgi aldık' diyemedi. Mahkeme heyeti ve avukatlar 'organizatörlerin belediyeden bağımsız' olduğunu anlamış oldu.
 
Ayrıca CHP İl Başkanlığı'nın başlattığı ilçelerdeki meşaleli yürüyüş ve adliye önündeki nöbetlerde 'firar' olduğunu da ifade etmeden geçemeyeceğim. İlk günkü duruş ve tepki ikinci, üçüncü gün kayboldu gitti. Her zaman olduğu gibi parti, bu işi devamlı kılamadı. Milletvekilleri süreci kesintili olarak takip etti, basın açıklamalarında bulundu. Sürece neredeyse hiç dahil olmayan ama ismini buradan yazmak istemediğim (onlar herhalde kendilerini biliyordur) belediye başkanlarının da olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Silivri Cezaevi'nde bulunan İzmir Miletvekili Mustafa Balbay'ın, diğer Milletvekili Mustafa Moroğlu'nun ağzından İzmirlilerle paylaştığı içinde "Asıl olan meşaleyi yakmak değil, asıl olan onu hep canlı tutmaktır " sözlerinin bulunduğu mektubun da iyi okunması gerekiyor.
 
MAHKEME VE KADİM OLMAYAN ÜYELERİ
Bu arada size biraz da mahkeme heyetinden bahsetmek istiyorum. Herkesin bildiği gibi mahkeme başkanı Cahit Kargılı. Eski Başkan Güngör Tosunoğlu'nun emekli olmasından sonra yerine üyelikten geldi.Tosunoğlu'nun gidişi tartışmalara neden olmuş, operasyonun ardından tutuklama kararının verildiği zamanlarda görevde olması ve radikal bir kararla ayrılması çok konuşulmuştu. Kargılı'nın meclisteki babacan ve içten tavrı bir haftalık süreçte avukatlar başta olmak üzere tutuklu yakınlarından bile takdir görüyor. Dinliyor, yazdırıyor, ifadeleri alırken ters köşeye yatırmak için baskı yapmıyor. Bu da mahkemedeki ortamın yumuşamasına sebep oluyor. Mahkemenin bir diğer üyesi ise Hakim Serdar Ergül. Van Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken yeni yılda İzmir'e atanan Ergül'ün tavırları zaman zaman mahkeme salonunu geriyor. Mahkeme Başkanı Kargılı'dan izin alıp savunma yapan tutuklu isimlere sık sık iddianamedeki telefon konuşmaları ve tapeleri okuyor. Çıkış yapan, bazen de gereksiz müdahalede bulunan avukatları ise azarlıyor. Genç yaşı ve Van'dan yeni atanması tutukluları ve avukatları endişelendiriyor. Mahkemenin diğer üyesi ise Hakim Halit Uysal, Uysal dört günlük tam zamanlı duruşmalarda sadece bir yada iki kez söz alarak soru sordu. Onun dışında beklemeyi ve izlemeyi tercih ediyor. Uysal'da yıllarca farklı illerde Ağır Ceza Mahkemeleri'nde görev yapmış bir isim. Son geldiği yer ise Denizli...Uysal'ın daha önce, 'soruşturma sırasında dosyanın avukatlar tarafından incelenebileceği' yönündeki kararı da avukat camiasının zaferi olarak nitelendirilmişti. Mahkemenin diğer ismi ise Savcı Sedat Özen. Sadece mahkeme savcısı olduğu için konulara çok vakıf değil. Zaten ilk gün yerine başka isim gelmişti. Geriye kalan üç günlük duruşma boyunca neredeyse varlığı ile yokluğu belli olmadı. Mahkeme Başkanı Kargılı'nın 'sorunuz var mı?' ifadelerine ise hep 'hayır' dedi. Tabi operasyon savcısı ve iddianameyi hazırlayan Birol Çengil, duruşmalara girmediği için onun yerini alması da beklenemez. Genel olarak mahkeme hayetinden herkes memnun. Fakat ortak kanaat ise heyetin çok da fazla iddianame ve sürece vakıf olmadığı yönünde. Savcı'nın konser ihaleleri ile ilgili bir bölümü okurken Dünya'ca ünlü tanınmış Yunanlı Sanatçı Haris Aleksiu'dan bahsederken 'Halis' demesi, Hakim Kargılı'nın yine konserlerle ilgili sorgusunda Sanatçı Yaşar konseri ile ilgili organizatöre 'Hangi Yaşar?' diye sorması, iddianamede yer alan belediye şirketi İZFAŞ'ın 'İZPAŞ' olarak nitelendirilmesi, Genel Sekreter Pervin Şenel Genç'e 'hangi belediyede görev yaptığının' sorulması, şal alımlarının yapıldığı Köy-Koop'un zihinlerde hiç yer almamış olması, belediyenin diğer şirketleri İZBELCOM başta olmak üzüre iddianamede ismi geçenlerin heyet tarafından tanınmaması geçen süreçte sıkıntıları arttırdı. Hatta bu atmosfer salona öyle bir yayıldı ki bir ara tutuklu organizatörlerden Sedat Sakur konser etkinliğini anlatırken Hakim Kargılı'ya 14 Şubat'ın 'Sevgililer Günü' olduğunu anlattı ve altını çizdi. Kargılı'nın 'o kadarını biliyoruz' açıklaması ise salonda gülüşmelere neden oldu.
 
KOCAOĞLU'NUN HALİ
Davada hakkında 397 yıl istenen 'örgüt lideri' olmakla suçlanan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise tüm metanetini koruyor. Savcılıktaki sorgusunun ardından işi gittikçe zorlanan Başkan Kocaoğlu'nun mahkemede bürokratlarına sahip çıkması, oturduğu yerden kalkıp söz alması ve konulara müdahale etmesi sürecin en dikkat çekici bölümlerinden. İlk gün yaptığı savunmada 'yetersiz' bulunan Kocaoğlu ikinci gün yaptığı açıklama ve konulara vakıflığı ile arayı kapattı. Mahkeme heyeti üzerinde etkisini hissettiren Kocaoğlu'nun dört gün boyunca salondan ayrılmaması herkesi mutlu ediyor. İnsanın oturmaktan sıkıldığı, zaman zaman nefesinin kesildiği, durdukça vücuda bıçak gibi saplanan banklar üzerinde saatlerce bekliyor, dinliyor, izliyor, not alıyor. Tutuklu yakınlarının, eşlerinin ve çocuklarının bile beklemediği zamanlar olurken Kocaoğlu pür dikkat süreci izliyor. Buradan 'örgütün bir numarası olarak' acaba 'soru gelir mi' düşüncesiyle süreci aksatmadan götürüyor.
 
Sözün özü, dava devam ediyor. Biz ayrıntılara, iddianameye, içeriğine, yapılanlara fazla girmeden süreci betimlemeye devam ediyoruz. Hep birlikte adaletin 'terazisine' konulan durumun ne getireceğini göreceğiz. Ne olsa mahkeme salonun da kocaman "Adalet Mülkün Temelidir" yazmıyor mu?...