GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
14 Kasım 2011 Pazartesi

Tabut evlere bile ‘sağlam’ raporu vermişler!

İzmir’in en prestijli semtlerinden biri olan Bostanlı’daki “Yatık Binaları” bilmeyen yoktur. Çünkü tam 38 yıldır bu binalar kentin göbeğinde öylece duruyor. Van depreminin ardından kentin gündemine ‘Tabut evler’ olarak yeniden gelen/tartışılan bu binalar gün geçtikçe çökmeye, tehlike saçmaya devam ediyor. 

İzmir’in tabut evleri olarak lanse edilmesine karşın iki bloklu bu binada 250 dairede yaşam devam ediyor. Binaların hikayesi de sonrasında yaşananlar da bilindik. Bir sürü yazışma, çizişme… Karşıyaka Belediyesi, sorunun çözümü için İzmir Valiliği ve Çevre-Şehircilik Müdürlüğü’ne durumu bildiriyor. 

Karşıyaka Belediyesi’nin bu girişiminden sonra ‘durumun vahametini’ anlayan Valilik ve Bakanlık Yetkilileri, bloklarda oturan sakinlere ‘acilen boşaltın’ yazısı gelmiş. Tamam, boşaltılsın da orada yaşayan insanlar nereye gidecek, bunlara yer ayarlandı mı, binaların akıbeti ne olacak bunları soran yok. Ayrıca dikkatimi çeken bir konu daha var. Binaların her geçen gün toprağa biraz daha girme ve yan yatma süreci yeni değil. Ama yeni olan bir şey var. O da binaların altında bulunan işyerlerine verilen ruhsatlar. Bu işin, tehlikenin bilinmesine rağmen burada yeni açılan şarküteri ve kafeye neden ruhsat verildi. Restoran neden boşaltılmadı?

Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak’ın Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na yüklendiği bayram konuşmasında da altını çizdiği yatık binalar meselesinden çıkardığım durumu bizzat Başkan Durak’a sordum. “Mademki şikâyetçisiniz ve sorunun çözülmesini istiyorsunuz, o zaman neden buralara ruhsat verdiniz, neden restoranı boşaltmadınız, Van Erciş’te hayatını kaybeden öğretmenler toplu halde lokalde ölmedi mi, bina yıkılsa restoranın altında toplu ölümler yaşanmaz mı?” dedim. O da tüm içtenliği ile cevap verdi. Ve şunlar söyledi: “Elimden bir şey gelmiyor. Her an yıkılma tehlikesi olan binalarda oturanlar yapı denetim firmalarına gidip ‘sağlam ve oturulabilir” raporu alıyorlar. Yani parayı verip raporu getiriyorlar. Denetim firmalarını kimse denetlemiyor. Bu durum işyeri için de böyle. Ruhsat başvurusunu yaparken ‘eğriliğini’ kendi gözünüzle gördüğünüz fakat resmi evrak üzerinde ‘doğru’ olan binalar için getirilen rapor karşısında işlem yapmak zorundasınız. Yasal olarak her türlü işlem yapılan talebe karşı çıktığınızda suçlu duruma düşüyorsunuz”… Cevabını merak ettiğim bir soru daha vardı. O da deprem ve kentsel dönüşüm konularında bu kadar duyarlı olan inşaat mühendisi bir belediye başkanının oturduğu evin durumu. Bostanlı’da oturan Başkan Durak’a evini sordum o da bana, “Ben de tabutta yaşıyorum. Evimin yeri, yapısı ve konumu hiç güvenli değil” cevabını verdi. Demek ki sorumluluk sahibi insanın hissettiği, dert edindiği meseleyi kendisinin de yaşaması gerekiyor.

ORADA NE İŞİNİZ VAR
Siyasi partilerin bayramlaşma töreninde hareketlilik yaşanır. Bu bayram da AK Parti ve CHP’nin bayramlaşma törenlerini yakından izledim. CHP’de, (Büyükşehir’deki ‘siyasi koltuğu’ inkâr ettiği ekipleşme yüzünden son anda kurtaran Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sırrı Aydoğan her ne kadar kabul etmese de) ayrışma yine kendini gösterdi. Gelenler, gelmeyenler, verilen mesajları zaten size, okuyucularımıza aktardık. AK Parti’de ise bir başka ayrıntı dikkatimi çekti. Törenin en ön saflarında Karayolları Bölge Müdürü Erol Altun ve Ulaştırma Bölge Müdürü Ömer yer alması. Bayramlaşmaya, bağlı oldukları Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım zaten gelmedi. Yani programı, gelmeyeceği 1 hafta önceden belliydi. Siyasi partinin bayramlaşma töreninde bürokratların ne işi var? İlgili bakanların parti ile yaptığı organizasyonlara gelmeleri makul ama bence bu kadarı da fazla. Tamam, partiden vekillik, belediye başkanlığı için aday adayı olabilirsiniz ama bu kadar da kamuoyunun gözünün içine sokmaya gerek yok.Siz parti görevi değil kamu görevi yapıyorsunuz. Söz ulaştırmadan açılmışken iki müdüre de bir çift sözüm var. Bayramlar başta olmak üzere önemli gün ve zamanlarda yollar kan gölüne dönüyor. Bunun en büyük sebeplerinden biri de trafik işaret ve levhalarındaki yetersizlik. Çok da uzağa gitmeye gerek yok. Atlayın aracınıza (ama özel şoförleriniz değil siz kullanmak şartıyla) Ankara Yolu’na çıkın. Kemalpaşa’dan Kula’ya kadar yollarda yüzlerce bozukluk, düzensizlik, levha ve ışıklandırma eksiği var. Yola çıktığınızda sanki ıssız yerlerde gidiyorsunuz. Parti etkinliklerinizde harcayacağınız zamanı buralarda bizzat inceleme yaparak geçirin. Bu da size olan önerim…

BU DA YAZILIR!
Belediyeleri yakından takip eden, meclis toplantılarını kaçırmamaya çalışan ve ayın en az 15 günü belediyelerin meclis toplantılarında mesai harcayan birisiyim. Görevim gereği yaptığım bu işten de hiçbir zaman sıkılmadım. Belediyeleri takip ederken en çok karşılaştığım durumlardan birisi ve yoğun şekilde gelen bilgi kirliliği… Bu bilgiler kimi zaman belediye başkanının, kimi zaman bürokratın ya da etkili bir çalışan hakkında olabiliyor. Bu zamana kadar ne haberlerde ne de bu köşede asla siyasi irade tarafından yönetilenlerle ilgili dedikodu, doğruluğu teyit edilmeyecek bilgi, belgeye dayanmayan bir konu yazmadım. Bir örnek var ki bunu sadece kamuoyu bilsin diye yazacağım. Büyükşehir Belediyesi Tarım Park ve Bahçeler Dairesi Başkanı Ziya Çavdar makam aracı ile yol alırken karşı taraftan kendisine bağlı müdürlüklerden birinde çalışan hizmet aracı gelir. Aracın şoförü, Cavdar’ın içinde bulunduğu araca selektör yapar ve korna çalar. Yani iki aracın şoförü aslında kendi aralarında sadece selamlaşır. Daha sonrası ise akıllara zarar. Sayın Çavdar, ‘görev başında ciddiyetsiz davranış’ gerekçesiyle karşı yönden gelen aracın şoförünü yanına çağırır, fırçalar ve görevinden alır. Şoför daha sonra da başka yere sürülür. Artık buna keyfi uygulama mı yoksa kamu ciddiyeti mi dersiniz ona da siz karar verin....