GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
26 Ocak 2016 Salı

Ah Buca, benim PABUC dillerim…

Bir tebessüm kadar yumuşak, kuş yemi kadar hafif, bir günaydın kadar basit sözlere…

Serçe misali seyirlik telaşlara, içimi acıtmayacak, ruhuma sükunet verecek müziklere ihtiyaç duyuyorum bu aralar. Akide şekeri gibi ağzımda yuvarlayıvereceğim, çocukluğumun bakkalından gazete kağıdı külahlarda alıp yemeye doyamadığımız sütlü Ender şekerleri gibi basit ve tatlı şeylere… Kovalamacasız, kavgasız, bahar güneşi gibi ılık, şefkatli anlara…

Zira arkadaşım… Yaşadığım/yaşadığımız bu baş döndürücü, bu durmadan zalimliğin/nobranlığın altını çizen hayat, size nasıl çizik atıyor bilmiyorum ama beni arada bir fena halde yere seriyor, boş çuvala döndürüyor. Belki ondan.

Şiddetlisinde hastanelik olduğum, nispeten hafif geçeninde ise evde sesten/ışıktan izole halde yatarak geçirdiğim vertigo ataklarından birini daha icra edip… dengemi korumaya çalışarak tay tay yürüdüğüm geçen hafta.. Kendimce, kendime iyi geleceğini umduğum faaliyette bulunayım, yaşadığım ilçenin iddialı laflarla açılmış, yakın mesafede olmasına rağmen henüz gidemediğim tekstil pazarıyla işe koyulmuş olayım diyerekten, PABUC’un yolunu tuttum.

Yanımda, sendelersem düşmemi önlemeye hazır kızım,

İçimde her derde deva alışveriş kıpırtısı…

Aklımda ‘yaşasın yazacak yerel bir mevzu’ hafifliği.

‘Kadınlara gökte düğün var demişler, göğe merdiven kurmuşlar’ hani.

Bir de ‘alışveriş’ deyince kurulur ya o merdiven, benimki de o misal yani.

Ah benim küçük işlerle imtihanım…

Gittim, gördüm ve nasıl canım sıkıldı, kendimi nasıl kandırılmış hissettim…

‘Pazar alışverişinden nasıl üzüntü çıkarılır’ diyenler için anlatayım.

Çevik Bir Meydanı’nı yakınında Buca pazarının kurulduğu alanda, Perşembe günlerinde yapılacağı, ücretsiz servislerle vatandaşın taşınacağı büyük duvar afişleri ile duyurulan…

Açılışı sükseli başlıklarla basında yer alan ve bir aydır faaliyette olan Buca Tekstil Pazarı PABUC sözünü ettiğim.

“Buca dünya markalarına ‘PABUC’ bırakmaz

“Modanın kalbi Buca’da atacak”

“Buca kime ‘Pabuc’ bırakmaz” gibi taşşş başlıklarla medyada yer bulmuş, “Ne fiyattan ne kaliteden vazgeçmem” diyen moda severler için ‘festival alanı gibi’ bir tekstil pazarı olacağı…

Giyim, ev tekstili, ayakkabı, bijuteri gibi ürünlerin uygun fiyatla son tüketiciye sunulacağı pazarda, ünlü markaların ihraç fazlası ürünlerinin ‘modaya dair her şeyi uygun fiyat, yüksek kalite avantajıyla’ satılacağı…

Bucalıların yanı sıra İzmirlilerin de ‘cazibe merkezi olacağı’ gibi çok iddialı sunumlarla haberleri yapılmış PABUC… Kimse kusura bakmasın, yüzümü kızarttı.

Hem pazarlamada(!) çağ atlayan basınımız adına, hem de bu kadar derbeder bir yeri biz Bucalılara layık gören, -gidip görse ne demek istediğimi gayet iyi anlayacağını bildiğim- sevgili Levent Piriştina adına!

Modanın kalbinin atacağı ve sadece Buca değil, İzmir’in cazibe merkezlerinden biri olacağı iddiasıyla, bir sürü para vererek/emek sarf ederek dev afişlerle, reklamlarla duyurusu yapılan yer, Buca pazarının dörtte birlik alanı kadar bir yere sığışmış… Son derece kötü, kalitesiz, işportanın işportası döküntü ürünlerin satıldığı Pazar, modanın ‘kalbinin attığı’ değil, ‘durduğu’ bir pazar. Dört hafta önce açıldığında kaç tezgah vardı bilmiyorum ama orada tezgah açmaya devam edenler, hayal kırıklığı nedeniyle sayının her hafta azaldığını söylediler. Hayal kırıklığı sadece alışveriş edenlerle sınırlı değil yani, orada tezgah açanlar için de aynı ölçüde fena.

Durum, aleni ortada.

Belli ki Pazar için gerekli alışveriş alt yapısı hiç hazırlanmamış, tüm enerji, işin biz tüketicilere pazarlanmasına, şatafatına harcanmış.

Belli ki Tınaztepe’deki Buca Organize’de yer alan kaliteli ürünleriyle bilinen, markaları tanınır onlarca tekstil firmasıyla hiçbir bağlantı kurulmamış.

Belli ki Ege Bölgesi’ndeki yüzlerce tekstil imalatçısına doğru dürüst teklifler götürülmemiş.

Belli ki projeyi büyütmek/takip etmek gibi önem taşıyan görev, ehil ellere verilmemiş, verilen görevin yapılıp yapılmadığı takip edilmemiş, ‘saldım çayıra/mevlam kayıra’ anlayışı burada da baş tacı edilmiş.

Hem tekstildeki tıkanıklığı aşmak, hem de vatandaşa ucuz/kaliteli alışveriş fırsatı yaratmak gayesiyle yola çıkılmış ama iş niyette kalmış. Çoğu işimizde olduğu gibi! Niyet edilmiş, gerisi getirilmemiş. Alman gibi başlanıp Türk gibi bitirilmiş! Güzelim proje, hiç edilmiş!

Şirinyer ve Buca’nın cumartesi-pazar günleri kurulan pazarlarındaki çeşitlilik ve kaliteyi bırakın aşmayı, yanına bile yaklaşamayacak düzeyde PABUC. Ziyan zebil bir uygulama. Ve bu gidişle, bu haliyle ömrü seneyi çıkaramaz. Bu kadar net.

Mesele janjanlı projelerle basında yer almak olmamalı oysa.

Hedef, ‘Az olsun, öz olsun, temiz olsun’ projelerle, butik işlerle herkesten kabul görmek, dua almak, yüzde gülümseme yaratmak olmalı. Manen ya da madden, herkes kazanmalı, bu kadar gösteriden sonra yüz ağartmalı.

PABUC için emeği geçen(!) herkese, yarattıkları hayal kırıklığı için teessüflerimi sunuyorum. Hafiflemek, gönlümü eğlemek, ev ahalisine bütçeyi sarsmadan zevkli hediyeler almak için gittiğim alışverişten evime ağırlaşmış, -altı üstü bir pazar yaratmayı dahi beceremedikleri için- yaşadığı ilçe adına umutsuzluğuna umutsuzluk eklemiş biri olarak dönmemi…

Dönmesi azalmış başımı yeniden hızla döndürmeyi başardıkları için…

Ağız dolusu aferin! En yıldızlısından kocaman bir sıfır!

Umarım yeni başladıkları inşaat işinde de sınıfta kalmazlar…

Bir dost dileği olarak, bunu da söylemiş/yazmış olayım.